Arkadaşlar lütfen sondaki notu okumadan kapamayın.
İyi okumalar...
-------------------
Eren’in kokusu, ayın şahitliğindeyiz ve ben ağlıyorum bir aptal gibi!
Güya ona kızacaktım fakat yapamadım.
Yapamıyorum.
“Senden nefret etmek istiyorum. Hayır, nefret ediyorum! Bunun yüzünden benden uzak durduğun için lanetlenmelisin ahmak!” diye bağırdım kampüsü inleterek ve aklıma ilk gelen cümleyi söyledim “Öp beni!”
Ah tanrım kalp atışlarım yükseliyor.
Vücudumdaki bütün kan yüzüme hücum ediyor.
Ben ise hala ağlayarak Eren’e yaslanıyorum omuzlarım titriyor.
Ama neden?
Neden ağlıyorum?
Hani içinizde bir ağırlık olur, ama dünyayı devirecek kadar iyi hissedersiniz, aptal gibi gülmek istersiniz ama sadece gözlerinizden yaşlar boşalır ya işte öyle bir ruh halindeyim.
Onun kokusunu içime çekiyorum. Aşina olduğum fakat hala beni kendimden alan o kokuyu.
Çam kokusu, ferah bir koku kalbimi yerinden eden bir his bırakıyor arkasında.
İki yıldır bu anı bekledim. Tamamen birbirimize ait olduğumuz bu anı.
Eren’in ellerini yüzümde hissettim yüzümü ellerinin arasına alıp gözlerime gözlerini sabitledi.
Onun karanlık gözlerine adeta girdap gibi çekiliyor, ay ışığının vurduğu mermer beyazı teni ile gece kadar koyu saçları tam bir zıtlık oluştururken harika bir birliktelikle kalbimi yerinden oynatıyor.
Yavaşça dudakları bana yaklaşırken bunun bir başlangıç olduğunun farkına vardım. Bu saniye hayır bu saliseden sonra ben diye bir şey olmayacaktı. Biz olacaktık.
Herkesin tiksinerek baktığı o gay çiftlerden olacaktık. Ama biz birlikteyken mutlu olacaktık belki kendimize ait bir evimiz, kendimize ait bir yatağımız, ortak hayallerimiz ve belki de evimizde bir ufaklığımız olacaktı.
Kalbim ve ruhum bu düşüncelerin heyecanı ile dolarken dudaklarım onun dudaklarına deydi.
Yavaş yavaş bir birine kenetlenen dudaklarımız birleşirken bir kez daha Eren’in sert ama bir o kadarda yumuşak dudaklarını hissediyordum.
Kulaklarım uğuldarken zaman adeta iyice yavaşlamıştı.
Beynim kendinden geçerken ben kendimi toparlamaya çalışıyordum. Ayaklarım boşalıyor. Kendimi erimek üzere olan bir dondurmadan beter hissediyorum.
Eren yavaşça elini omuzumdan kaydırarak belime getirirken sol eli ile ensemi tutuyordu.
Ah kesin kendim zor ayakta tuttuğumu fark etti diye düşünürken bende bu fırsattan yararlanak kolarımı boynuna doladım ve parmak uclarımda hafifce yükselerek onunla boylarımızı denkledim.
Dudaklarımız birleştiğinde bana on dakika gibi gelen bir anın dudaklarımızın ayrılmasıyla elli saniye civarında olduğunu fark ettim.
Eren aniden beni kendine çekerek kollarına sardı, o güçlü kollarına…
Ve kulağıma fısıldadı.
“Gerçekten benden nefret ettiğini düşündüm. Seninle bir daha görüşemeyeceğimi, bir daha sana seslenemeyeceğimi düşündüm. Bir an bile olsa beni nasıl bu hale getirdin? Bunu nasıl beceriyorsun?”
Kalbimi ısıtan bu sözlerin ardından omzumda bir sıcaklık hissettim.
Eren ağlıyordu. Belkide bu an ikimiz içinde asla unutulmayacaktı.
--------------------
Arkadaşlarım, okurlarım, canlarım, ciğerlerim aslında bu bölümü yayınlamayacak ve dahada uzun yazıp yayınlayacaktım fakat son bölümde bir arkadaşımız sağ olsun ki o olmasaydı bende pek dikkat etmemiştim hikayenin yüzeyselleştiğini artık eskisi gibi duyguların yoğun anlatımı olmadığını söyledi. Ben açıkçası bir takım sorunlardan dolayı dokuz yıl civarı pskiyatriste gidiyorum son görüşmemizde bir antidepresana başladım bununla ilgili olbileceğini düşünüp haftaya cuma gününe randevu aldım o güne kadar bölüm gelmeyecek asıl bölümlere berbat bir performansla girmek istemiyorum anlayışınızı ricca ediyorum.
Hepiniz seviliyorsunuz <3 bu bölüm merakta kalmayın diye yayınlandı :)
umarım beğenmişsinizdir elimden geleni yapmaya çalıştım
XOXO
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Romance"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...