Bu bölümü yayınlamadan gitmek istemedim. Hızlı olmuşsa özür dilerim.
İyi okumalar.
.-.-.-.-.-.-.-.-.
Mihael ajandayı karıştırmakla meşgulken, ahşap merdivenlerden gelen sesle irkildi. Kısa bir an ayak sesine kulak kesildiğinde, bulunduğu yere git gide yaklaştığını fark etti. Az önce özenle gizlenilen bir şeyi çıkardığının farkında olan Mihael, daha sonra bu eşyaları yerine koymayı planlayarak hızla elindeki ajandayı boxserının sıkı lastiğine kıstırdıktan sonra telefonu cebine attı. Ardından sandığı hiç ellenmemiş gibi yerine geri itti ve odada turlamaya başladı. Bu kadar dolu bir ajanda bu yaşta olacak şey değildi. Eğer Eren’e sorsa muhtemelen cevap alabilirdi ama neden saklamış olabilirdi k?i Belki Uras’ındır. Belki de içinde bir not falan vardır. Mihael, bu düşüncelerin içinde gezerken odaya Uras girdi.
Hala uykusunu tam olarak alamayan Uras, esneyerek konuşmaya başladı.
"Günaydın. Hayırdır evi keşfe çıkmışsın bakıyorum" yarı uykulu olmasına rağmen mükemmel İngiliz aksanı, hala Mihael’i etkilemeyi başarıyordu.
Bu aksanı, doğduğundan beri İngiltere’de yaşamasına borçluydu. Dedesinin şirketinden İngiltere’de olan kısmı, onun babasına kaldığı için sıradaki varisi Uras’tı ve İngiltere’de büyümüştü. Babası onu İngiltere’de yaşatacağı için İngiltere’deki halkı daha yakında tanımasını, onların ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte bir şirket başkanı olmasını istiyordu. Bu nedenle İngiltere’de okuyordu. Burada olmasının sebebi ise babaannesinin birkaç gündür evden çıkmadığını öğrenmesiydi. Aslında önemli bir şey değildi ama dedesi öldüğünden beri babaannesi birçok hastalığa yakalanmıştı. Bu yüzden biraz daha yanında kalıp, onun moralinin düzeldiğinden emin olduğunda dönecekti. Dün, annesinin işlettiği bardan Eren’in geldiğine dair bir telefon aldığında Kanada’ya giden kuzeninin neden burada olduğuna dair meraklanmış ve Eren’i almaya gitmişti. Fakat Mihael’i görünce biraz tedirgin olmuştu. Eren’in yaptığından pişman olup Kanada’da yeni bir hayata başlayacağını söylerken, şimdi yanında bir sarışınla oturuyor olması onu kızdırmıştı fakat Eren’in sözlerinden sonra bu çocuğa gerçekten bir takım duyguları olduğun fark etmişti. İlk defa kuzeninin birisine ilgi duyduğunu görmüştü. Bu durum kafasını karıştırsada akrabalık görevini yerine getirip, her zaman yaptığı gibi Eren’i kararlarında destekleyecekti.
Aslında Uras Mihael’i sevdiğini söyleyebilirdi. Ne kadar kendi yönelimlerine ters olsada, Erenle ikisinin iyi anlaşabileceğini umuyordu.
Mihael, Uras’ın bu cümlesi üzerine tedirgin olmuştu. Bir şeyleri sezerse, kendisi hakkında hem iyi şeyler düşünmeyecek hem de hırsız muamelesi görecekti.
"Ah, şey ben evde birisini bulabilir miyim diye odaları gezerken burayı gördüm ilgim..."
Uras her zamanki alışkanlığı ile Mihael’in sözünü kesti.
"Yok sıkıntı değil gerçekten. Hatta burayı bulman iyi olmuş." dedi. Parmağıyla resimlerle dolu duvarı işaret ederek konuşmaya başladı. "Bunlar Eren’in yaptığı resimler. Yani, çoğu öyle." Yere yakın bir resim çıkararak Mihael’in yanına geldi. Resimlerdeki insanları tek tek tanıtmaya başladı. "Bu Eren’in çizdiği bir tür toplu resim gibi bir şey. Fark ettiysen diğerlerinde sadece kendisi var ya da hiç kimse yok. Bak şu sağda ip atlayan kız, Eren’in süt kardeşi Elif. Eren küçükken ailesini çok görmezdi. Annesi ünlü bir bilgisayar programcısı. Aslında ailesine ait bir şirketi yönetmesi gerekiyordu ama o kendi mesleğini seçti ve kocası şirketle ilgileniyor. Fakat o kadar yoğunki Eren’i doğurur doğurmaz işe başlayıp, onu da burada yeni doğum yapmış bir kadının yanına bıraktı. O kadın da Elifi’n annesi, Eren’i okul çağına kadar babaannem ve o hanım büyüttü. Neyse devam edeyim, şu küçük köpek cuddy cinsi bir çoban köpeği. Devasa bir şey. Buradaki sarışın benim. Her halimden karizma akıyor. Solda ağacın oralarda futbol oynayanlar, bizim mahalle arkadaşlarımız. Bak, evin penceresinden bakan büyükannem." Uras buradakileri anlatırken, toplu resim demesine rağmen Mihael, Eren’in orda olmadığını fark etti. Aynı zamanda diğer resimlerde de sadece kendisinin yer alması ya da hiç kimsenin olmaması, bir çocuk için garip olmasada yetişkin biri tarafından bakılınca oldukça ilginçti. Eskiden okuduğu bir makalede çocukların psikolojik sorunlarını resimlere yansıttıklarını öğrenmişti fakat Eren, aslında yalnız bir çocukluk dönemi geçirmemişti. Neden bu şekilde resimler çizdiğini anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Romantizm"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...