Bu bölümde kendisi Kanadalı olan 2. karakter Mihael ve onun en iyi arkadaşı Elis ile tanışacağız fakat onun bölümünü kurgudan ayrı olarak, sıkıntı çıkmasın için Türkçe yazacağım zaten bir süre sonra Eren de İngilizceyi sökecek kurguda İngilizce konuşsalar bile yine Türkçe yazacağım :D. iyi okumalar.
~Mihael~
Her okulun eziği vardır kimse onunla konuşmaz ve genelde güçlü çocuklar tarafından zorbalık görür. Genelde bu ezikler ya aptaldır ya da süzme saf o yüzden insanların kendilerine yaptıkları zorbalıklar onları çok etkilemez.
Ben de bu okulun eziklerindenim fakat ne embesilim ne salağım ne de aşırı saf, sadece normal bir aileye sahip değilim. Normal bir aileden kastım "anne, baba ve çocuk" ama benim ailemde iki anne var, evet ben iki eşcinsel kadının evliliğinde istenen bir çocuğum. Hayır, evlatlık değilim sadece annelerimden birisi en uygun kişiyi bulup onunla anlaşma imzalayıp tıbbi yollarla bana hamile kalmış. Ben doğduktan sonra ise babam üzerimdeki evlatlık hakkını diğer anneme devretmiş. Elbette ki hangisinin benim öz annem olduğunu bilmiyorum fakat umursamıyorum çünkü ikisi de beni normal ebevylerin çocuğunu sevdiği gibi seviyor.
Ben asla hayatımdan şikâyetçi olmadım fakat çevremdeki insanlar beni nedense ucube gibi görüyor. Aslında eşcinsel evliliğin serbest olduğu bir ülkede benim böyle bir tutumla karşı karşıya kalmamam gerekir fakat insanlar çok ilginç. Aslında benim ezik kontenjanında yer almamın gay olmamdan kaynaklandığını da düşünmüyor değilim. Ara sıra basket takımındaki zorbalar tarafından "Gay çocuk!" şeklinde çağırılıyorum. Gerçi alıştım ama yinede zorbalıkları benim kalbimi zedeliyor sonuç olarak bunu ben istemedim, gay olmam bu benim tercihim değil! Fakat insanlar bunu anlamayacak kadar kaz kafalı.
Koca bir yaz tatilinden sonra açılan okuluma bir hafta gitmedim ama bugün annemin dediğine göre artık kaçarı yoktu. Zaten her gün hayatım bir ayrı rezillik diyerek okula adımımı attım. Kimse bana bulaşsın istemediğim için hızlı adımlarla koridordaki kişisel dolapların ve insan kalabalığının arasında yürüdüm fakat bu sene okulda sanki garip bir hava var, insanlar bana laf atmıyor hatta yüzüme bile bakmıyor. Ne olduğunu anlamak için etrafıma bakındım. Çoğu kişi aynı yöne dönmüştü. O tarafa baktığımda yeni bir sima gördüm. Yeni gelenlerdendir diye düşündüm. Beyaz tenli siyaha yakın kahverengi uzun saçlarını alttan bir atkuyruğu ile toplamış yaklaşık bir seksen boylarında geniş omuzlu bir erkek. Dolabın kapağının arkasında kalan yüzünü tam göremiyordum ama yakışıklı olduğunu kestire biliyordum. Şimdi neden bu kadar ilgi topladığı açığa çıktı bu çocuk kesin çok taş. Ben bunları düşünürken birden çantamı birisi çekmeye başladı. "Olamaz yine başlıyoruz... " diye fısıldadım evet bu olayı biliyorum şimdi beni erkekler tuvaletine götürüp benden haraç kesecekler bu artık bende okul zamanı yapılan haftalık ayin gibi bir şeye dönüştü.
Çantamdan tutarak beni çekmeye devam ediyorlardı fakat o kadar sert ve hızlı çekiyorlardı ki dengemi sağlamakta güçlük çekiyordum. Tam beni erkekler tuvaletine sokacaklardı ki içeriden Bay Williams çıktı " Şükürler olsun kurtuldum tanrım!" dedim içimden Bay Williams önce basket takımındaki zorbalara sonra da bana baktı ve "Bırakın şu çocuğu" dedi. Çocuk mu tanrım bana çocuk dedi tamam beli ki 15 yaşıma yeni bastım ama ruhsal anlamda hiçte çocuk filan değilim! Zorbalar beni sanki kaldırıp yere gömmek istercesine yere fırlattı ve hemen uzaklaştılar. Dengemi kaybedip yere çakıldım. Suratımda beyaz fayansların soğukluluğunu hissede biliyordum. Yüzüm acıyor! Gerçekten!
Bay Williams beni yerden kaldırdı ve iyi olup olmadığımı sordu. Genç bir öğretmendi yaşına en fazla 21 veririm. Düz kısa saçları vardı. Düz, kısa ve sarı saçlar. Gözleri yeşildi. Çok yakışıklı birisi ve onunla dip dibeğim tehlike çanları çalıyor az daha bana yakın olursa neler olacağını az çok tahmin edebilirsiniz. Uygunsuz bir olay olması felakete yol açar diye düşündüm ve hemen "Evet iyiyim teşekkürler." diyerek geçiştirip hemen koridorda hızla uzaklaşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Free!
Romansa"Büyük bir hataya düşmek ve içinizi kaplayan o pişmanlık.. Zaman asla geri çevrilemez ve ne zaman geri dönüp baksanız o pişmanlığın acı duygusu içinizi kaplar. Her seferinde daha çok incitir, kendinizden tiksinirsiniz yalnızlığa itilir ve olmadığını...