-3-

32.3K 2.4K 818
                                    

Adam yüzüme bir daha bakma gereği bile duymadan bir banka yerleşip vapurlarla karşılıklı oturmaya başladığında gözlerimi devirdim.

Elbette gidip başka birinden çakmak isteyebilir ya da oradan uzaklaşıp başka bir dükkandan çakmak alabilirdim ama şimdi ilgimi daha çok çeken bir durum söz konusuydu.

Yanına, banka yerleştim. İlk birkaç dakika sessizce oturduk. O sigarasını içti, ben iç geçirdim. O denizi izledi, ben onun dudaklarından dökülen dumanı... "Üff, al şunu ve uzaklaş." dedi elindeki çakmağı göğsüme doğru iterek. Sırıttım. Çokta zor olmamıştı.

"16 yaşında bir çocuğun sigara içmesine destek olmak mı istiyorsunuz?" diye mırıldandım gülümseyerek. Adamın suratı bu sefer ifadesizlikten ilk kez sıyrılmayı başardı ve ufak bir tebessüm oturttu dudaklarına.

"Nasıl olsa bağımlısın ve ben şimdi içmene engel olsam da daha sonra daha fazlasını içeceksin." Kaşlarımı kaldırdım.

"Başta neden çakmak vermedin o hâlde?" Ağzını açtığı an tekrar alayla konuştum. "Sinirli ifade saçmalığını duymak istemiyorum." Bu sefer kıkırdadı adam. Bu beni biraz daha şaşırtırken kendime kızdım. Sanki adamı kırk yıldır tanıyordum ve ilk kez güldüğünü görüyordum, gülecek tabi. İnsan bu. Sadece adamın yüz hatları fazla soğuktu.

"Canım sıkılıyordu." Gülümsedi. "Ben de sigara içmek isteyen bir velete engel olayım dedim." Ona yapmacık sinirli bir bakış attığımda bakışlarını denize çevirdi. Ve fark ettim ki uzun zamandır biriyle bu kadar uzun uzadıya konuşmamıştım. Hoşuma gitti bir anda. Avucumdaki çakmağı kaldırdım, cebimden paketi çıkartıp bir sigara alarak dudaklarım arasına yerleştirdim. Elimi sigaraya siper edip çakmakla yaktıktan sonra çakmağı adama geri uzattım. Elimden aldığı sırada bir teşekkür mırıldandım. Cevap vermek yerine o da kendine bir sigara daha yaktı.

"Kaç yaşından beri içiyorsun?" dedim onu incelerken. Tek kaşı hafifçe çatılırken düşünür gibi gökyüzüne dikti bakışlarını.

"On beş."

"Ha?" Gözlerimi irilttim. "Sen palavracısın!" Bakışları bana dönerken banka sinmek istedim. Bir karar aldım o an. Adamın ifadesi değil, gözleriydi soğuk olan. Yüzünde bir sorun yoktu. Biraz kemikliydi, o kadar.

"Bil istedim, 27 yaşına geldiğinde düşünce yapın bayağı değişiyor." 12 yıldır içiyordu demek. Şimdiye kadar cildinin bu kadar pürüzsüz kalması tuhaftı. Yaşlanmış görünmüyordu, olgun görünüyordu. Dikkat edince gerçekten yakışıklı bir adamdı.

Başımı iki yana sallayıp düşüncelerden silkelenmeyi denedim. Bu hareketime karşı kaşlarını kaldırdığında güldüm. "Buruşmaman tuhaf."

Cebinden telefonunu çıkarttı, ekranla birkaç saniye bakışıp cebine geri yolladı. "Saat 9. Evine gidip uyuman gerekmiyor mu?" Ona alaylı bir küçümseme ifadesiyle baktığımda o da aynı alaycı ifadeyle karşılık verdi.

"Gerekmiyor."

"Ailen kızmaz mı?" Başımı yere eğip yavaşça iki yana salladım. Gerçi kahkaha atmayı tercih ederdim. Ailem bana ne zaman kızmıştı en son? Ya da... En son kaç yaşında bir aileye sahiptim? "Ah, ilgisiz bir aileye sahipsin ve sen de dikkatlerini çekmek için sigara içmeye başladın, değil mi?" Başımı ona çevirip güldüm. O da ciddiyetine rağmen gülümsüyordu. "Şimdi eve gidince kokuyu alsın diye futbol maçı izleyen babanın yanına oturacaksın." Hâlâ ona bakarak gülümsüyordum ama açıkcası birazcık sinir olmuştum. Çünkü ilk sigara içtiğim gün aynen öyle, eve gidip koltukta oturan babamın yanına atmıştım kendimi. Babam maç izlemiyordu, annemin resmine bakıyordu ama dönüp ikinci kez bakmamıştı bile bana.

"Evet, koku gitmeden eve dönsem iyi olacak." dedim dişlerim arasından tıslayarak. Ayağa kalktım. O da önüne dönmekle yetindi. Kendimi tutamayıp tekrar ona döndüm. "Senin evin yok mu?" Kaşlarını kaldırdı. Gerçekten evsiz mi acaba diye süzdüm onu. Gayet iyi bir takım elbise, kalın bir mont, pırıl pırıl ayakkabılar.

"Var." dedi kısaca. Ama kaşları hâlâ havadaydı.

"Adın neydi?"

"Demir." Güzel.

"Demir. Ailen seni merak etmez mi? Hani küçük kızın eve geldiğinde kucağına atlar ve aranızın aylardır bozuk olduğu karın gelip çocuğu kolların arasından çekerken yüzünü buruşturur. 'Sigara içmişsin.' diye homurdanır ve eve kavga etmemek için geç gittiğin hâlde, kendini yine onunla kavga ederken bulursun." Küçük çaplı bir kahkaha attı, gözlerini gözlerime dikti.

"Tek yaşıyorum, eğer merak ettiğin buysa." Yüzümü buruşturdum.

"Ne merak edeceğim ya, iyi akşamlar." Arkamı döndüm, iki adım attım, tekrar adama döndüm. Oturduğu yerde alaylı bir ifadeyle bana bakıyordu. Neden öyle boşverip gidemiyordum? Bu adamla oturup tartışmak zorunda değildim.

"Bakıyorum, benden kopamıyorsun!" diye seslendi adam sırıtarak.

"Demir Bey, çok ukalasınız. Bir erkeğin size bağlanabileceğine nasıl inanırsınız?" Kaşlarımı kaldırıp başımı ona doğru eğerken alttan bir bakış attım. "O kadar da iyi değilsiniz."

Ayağa kalktı, ağır adımlarla bana doğru yürümeye başladı. Gözlerinde yine o bakış belirmişti. Gülümsemiyordu, soğuktu ama yapmacık bir ukalalık baş kaldırmıştı orada.

Sonunda yanıma ulaştığında geriye kaçmak istedim ama ceplerime yerleştirdiğim ellerimi yumruk yaparak kendime engel oldum. İyice yaklaştı, tam dibimde durdu. Burnum tam çenesine denk geliyordu ve ucu oraya hafifçe temas ediyordu. Kısa boylu değildim, hatta sınıfımdaki çoğu erkekten de uzundum. Bu adam bir doksan falan mıydı acaba?

"Bana baksana." Gözlerimi kırpıştırdım. Parmakları çenemin altına temas edince ellerinin üşümüş olduğunu fark ettim. Hafifçe yukarı itti başımı. Şimdi gözlerim gözlerini teğet geçerek burnunda oyalanıyordu. "İyi bak." dedi gülerek. Bakışlarım yüzünde turladı yavaşça. Renkli gözleri, etrafını çevreleyen koyu renk seyrek kirpikleri, hafif kemerli burnu, çıkık elmacık kemikleri, dolgun dudakları ve köşeli çenesi... Aslında, gerçekten yakışıklı bir adamdı. Gözlerinin altında kızarıklıklar vardı. Burnunun ucu ve dudakları ise soğuktan şişip kızarmıştı. Koyu saçları dağılmıştı. Hafifçe dalgalılardı. Rüzgar ona doğru çarptı, iyice birbirlerine girip geriye düştüler. Bu manzaraya gülümsememek için zor tuttum kendimi o an. Aslında hiçte kendini beğenmiş, kibirli biri gibi durmuyordu. Daha çok şakalaşır gibiydi.

"Imm... İnsanlar kendilerinden çirkin insanları tercih etmezlermiş." Bunu kendim uydurmuştum o an. Öyle bir şey tabiki yoktu, olamazdı. Kimse birini gördüğünde benden iyiymiş, bağlanayım şuna demezdi zaten. Alayla kaşlarını kaldırdı. "Sanırım bu yüzden hiçte ilgi alanıma girmişsin gibi hissetmiyorum." Gülerek başını denize doğru çevirdi, dişlerini hafifçe dudaklarına geçirdi.

"Pekala..." Başını hafifçe geriye itip bana tamamen arkasını döndü. "Kendine iyi bak!" Yürümeye başladı. Ben de ona iyi dileklerimi iletmek için dudaklarımı araladım ama sonra vazgeçtim. Onunki bir elvedaydı.

Ama ben bunun son karşılaşmamız olduğunu hiç sanmıyordum.

Daddy Issues (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin