Grip olduğum için pazartesi ve salı günü okula gidemedim. Çünkü pazar günü Yeis'le 'çılgınlık' temalı bir aptallık yapıp tişörtsüz sokağa çıkıp su tabancasıyla savaş yapmıştık. Yengem bizi neredeyse öldürüyordu. İkimiz de üşütmüştük tabi.
Çarşamba günü boynumda boyunlukla kantine inip kahve makinesinden sıcak çikolata alıp yudumlayarak merdivenlere çıktım. O sırada hissettim onu. Çünkü çaprazımda bir cisim hızla bana doğru yaklaşıyordu. Kıvırcık saçları olan bir cisim... "Sarp," Tutacağını anladığım an kolumu geriye çektim.
"Yemin ederim elimde kalacaksın." dedim başımı ona çevirerek. Yutkundu, bakışlarını kaçırdı. İç geçirdim. "Bak, gay değilim. Sosyal de sayılmam. Ne sevgili, ne de arkadaş istemiyorum. Lütfen," vurgulamak için tekrarladım. "Lütfen benden uzak dur." Kaşlarımı kaldırdım. "Anladın mı?"
"Özür dilerim." diye mırıldandı. Sessizce yanından geçip merdivenleri çıkmaya başladım. Söylediğinde ciddiyse kırılacaktı, biliyorum. Ama iyi davransaydım vazgeçmeyecekti. Böylesi onun için daha iyiydi.
*
Cumartesi.
Küçük kuzenim Can'ın odasına daldım, yine. "Çok güzel bir yarış filmi buldum."
*
Bir cumartesi daha. Bu sefer yapacak bir şeyim yoktu ama çokta gitmeye hevesli değildim. Gitsem rezil olacaktım, gidemezdim zaten. Hem Demir'in gözünde tam bir aptaldan ibaret olmalıydım artık. Ben olsam benim yüzüme bakmazdım daha.
Yeis odama daldı. "Sarp." Uyur gibi yapıyordum. "Hey," diye homurdandı. "Kapıda biri var, seni soruyor." Göz devirip doğruldum. Bu Kaan pes etmemiş miydi? Şimdi nerden çıkmıştı ki?
Ayaklanıp aynadaki aksime göz ucuyla bile bakmadan kapıya süzüldüm. Bok gibi göründüğümü zaten biliyordum. Eski bir tişörtle gri bir eşofman giyinmiştim -gri eşofman fetişistiyim- ve ayağımda her yerinde Fuck yazan çoraplarım vardı. Saçlarım dağılmış olmalıydı ayrıca.
Kapıyı açıp dışarı bakmamla gözlerimi irilttim. Demir bana bakıyordu. Elleri cebindeydi. Tek elini cebinden çıkarıp çakmağını havada salladı. "Gaz bitmiş ya..." Ağzım yavaşça aralandı, başımı iki yana sallayıp güldüm. O da gülümsedi. "Gelsene."
"Giyineyim." Arkamı döndüm.
"Eşofmanını sevdim!" diye seslendi arkamdan. Odama dönüp aynaya hafifçe arkamı dönüp eşofmanıma baktım. Kahretsin. Gay porno yıldızlarına benziyordum. Kalçam tüm hatlarıyla meydandaydı. Gerçi bunu kast etmediğini biliyordum ama... Yine de görmüştü ve utanmıştım.
Hani kalçam da güzeldi...
Siyah bir darpaçayla koyu yeşil tişört giyindim, üzerime deri ceketimi alıp ayağıma catlerimi geçirdim, çıktım evden. Kapıda beni bekliyordu öylece.
"Selam." diye mırıldandım.
"Selam." diye karşılık verdi. Yürümeye başladık. Ellerimi ceplerime sokup yerdeki taşlardan birine vurdum. Onun ayağının ucuna gidince o da bana doğru yolladı. Sonra sokağın ortasında küçük çaplı bir maça giriştik ve taşı bacaklarım arasından itip havaya bir yumruk savurmasıyla bitirdik. Bu ikimizi de güldürürken yürümeyi sürdürdük.
Ve bizim bankımıza geldik. Anlaşmış gibi aynı anda ikimiz de yerleşirken çakmağımı çıkarıp ona uzattım. Sigarasını yakıp geri verdiğinde ben de sigaramı yakıp ona doğru uzattım. Uçlarını birbirine deydirip dudaklarımıza götürdük, aynı anda derin bir nefes çekip havaya saldık. O gün o uyum nerden geliyordu bilmiyorum ama... Hoşuma gitmişti.
"Geçen sefer söylediğim şeyler için kusura bakma. Aptalcaydı." dedim ona dönerek. Gülümsedi.
"Bir gün bana babanla olanları anlatacağını umuyorum." Gülümsedim. Sessizce sigarasından bir nefes daha çekti.
"Ya senin şu kaybettiğin sevgilin?" Suratı düşer gibi olunca hemen söyleyecek bir şey aradım ve aklıma gelen ilk şeyi anlattım. "Okulumuzda bir çocuk var." Duraksadım.
"Ee?"
"Benden hoşlandığını söylüyor." Kaşlarını kaldırdı.
"Erkek?" Başımla onayladım. Gülerek başını diğer tarafa çevirdi. Kaşlarımı çattım.
"Komik mi?"
"Hayır. Yalnızca o kalçayla gayleri çekmenin doğal olduğunu düşündüm." Kahkaha attım.
"Ya? Seni de mi?" O sırıttı bu kez.
"Gay olsaydım belki." Dudaklarımı birbirine bastırırken gülümsememi bastıramıyordum.
"Değil misin?"
"Değilim." dedi kaşlarını kaldırıp gülerek. "Öyle mi görünüyorum?"
"Gaylik fenotipte görünüyor mu ki?"
"Gaylik genetik mi ki?"
"Herneyse..." dedim başımı iki yana sallayarak. "İşin içinden çıkamıyoruz."
"Aynen. Sadece sigara içelim." diye mırıldandı. Ona bakıp gülümseyerek sigara içişini izledim. Sigarayı işaret ve baş parmağı arasında tutarak dudaklarına götürdü, derin bir nefes alırken göğsü kabardı, yanakları içe çöktü. Sonra sigarayı indirdi. Tek gözü kısılırken denize bakarak gri dumanı burun deliklerinden aşağı saldı. "Beni mi izliyorsun?" Omuz silktim. Bana bakıp gülümsedi. "Sevimliyim değil mi? Gay olsan beni tercih ederdin." Sırıttım. Ama cevap vermedim. Hayır desem, yalan söyleyemem. Evet desem, espiri bile olsa utanç verici. Utanç verici olan gay olmak değil, utanç verici olan onu tercih etmekti.
"Belki." diye mırıldandım sonunda.
"Sen ne düşünüyorsun onun hakkında?" dedi birden bana dönüp. Gözleri her mimiğimi inceliyordu ve baskı altında hissettirmek için mükemmel bir taktik olmalıydı.
"Cidden soruyor musun? Engelledim onu." dedim gülerek.
"Kibar olabilirdin."
"Kibar olsaydım, pes etmeyecekti." Başını yana yatırıp tek gözünü kıstı.
"Yani, haklısın." Aklıma bir fikir geldi. Yine utanıyordum ama...
"Ben seni tercih ederdim çünkü... Çünkü harika makarna yapıyorsun." Sigarası dudaklarındayken bir anda indirip öksürmeye başladı. Devamında kıpkırmızı dolu gözlerine rağmen kahkaha attı.
"Öyle mi?" Başımla onaylarken gülümsedim. "Dolu bıraktığın tabağın öyle demiyordu?"
"Gitmem gerekiyordu." deyip yalancıktan dudak büktüm. Bakışları dudaklarıma kayınca hızla düzelttim. Sonra başımı önüme eğdim. Kızarmış olmalıydım ve görsün istemiyordum.
"O zaman... Yine yapmamı ister misin?" Başımı kaldırıp ona baktığımda gülümsüyordu.
"Olabilir." dedim sırıtarak.
"Kalk." derken ayağa kalktı. Ve... Yine.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! "Cennet... Cennet senin için yeniden can buldu Sarp. Seni gördüğüm gün yıllar sonra kalbim yeniden hızla tekledi. Göksu'dan sonra ilk defa bu kadar hızlı çarptı. Kalbimin cehennemi beynime hücum etti ve kalbim senin için beyaza boyandı."...