Ellerinden tuttum babamın. Gözlerim ıslak, ellerim gözlerime inat o kadar kuru ki kırış kırış... "Baba! Özür dilerim, annemi öldürmek istemedim!"
"Oğlum." dedi babam. Sardı kollarını bedenime. "Ben özür dilerim. Seni hep çok sevdim." O kolların arası huzurdu. O kollar benim yıllarca rüyalarımı süslemişti. Benim ilk aşkım babamdı. Babama yanıktım ben. O da anneme.
"Anne?" dedim babamın omzu üzerinden annemin gölgesine bakarken. Yaklaştı bize. Gözleri yaşlı, gülümsedi. Islaktı saçları. Denizden yeni çıkmıştı anlaşılan. Yaşlanan babama, koca adam olan bana rağmen annem yine gencecikti. Yine kumral saçlarını toplamıştı yandan. Altında en sevdiği çiçekli eteği, üzerinde kırmızı bluzu... Annem... Tarçın kokulu melek.
"Özledim sizi." dedi annem. Sardı incecik kolları ikimizi birden. Cennet... Cennet burasıydı. Başka bir bedende aradığım cennet tam da buradaydı.
Birden annemin bedeni karnından vurulmuş gibi iki büklüm oldu. Bluzunun kırmızısı bedenini esir alırken arkasındaki beyaz boşluk karardı, karanlık İstanbul gecesine döndü. Bir köprüydü, annemi aşağı çekti. Bir çığlık koyverdim. Bedeni suya gömüldü. Babam itti bedenimi. Suratı gençleşti. Yüzünde o sinirli ifade. "Senin yüzünden."
"Özür dilerim." dedim en acı dolu haykırışımla. Gözlerim ıslandı. Bedenimi iğrenç bir acı esir alırken damağım kupkuru, babamın elleri boğazımı sardı. Gözlerimi yumdum. Özür dilerim baba.
Bir çığlıkla birlikte avuçlarımı ileri uzatarak açtım gözlerimi. Gerçekliğe dönmem birkaç saniye alırken nefes nefeseydim. Yüzüm ağlamaktan sırılsıklam olmuştu. Saç diplerim yapış yapıştı, hissedebiliyordum. Kahretsin. Daha önce de çok olmuştu bu ama birinin yanında uyurken olması çok kötüydü.
"Sarp..." diye mırıldandı yanımdaki beden zihnimden geçtiğini hissetmiş gibi. Kolu belime dolandı, uzanmamı sağladı. "Sarp?"
"Bir şey yok, kabus yalnızca." dedim hıçkırıklarım arasında. En kötüsü de buydu. Kendimi frenleyemiyordum. Ağladığımı duyduğunda hızla doğruldu, kısık gözleriyle yüzümü süzdü. Gülümsemeye çalıştım ona. Yeni uyanmış haliyle ne kadar da güzeldi. Bir adam böyle güzel olabilir miydi?
"Neyin var senin?" Yüzümü buruşturdum. Yeni bir hıçkırık dalgası esir alırken bedenimi, yüzümü göğsüne yasladım. Kollarını bedenime sardığında hıçkırıklarım göğsüne boğulsa da omuzlarım sarsılıyordu. Birine sarılarak ağlamayı bırakın, ilk kez birinin yanında ağlıyordum. Berbattı.
"Özür dilerim."
"Ne özrü? İyi değilsin sen." Omuzlarımı tutup beni kendinden ayırdı, gözlerini gözlerime dikti. "Neyin var Sarp?"
"Annemle babamı gördüm." dedim hıçkırarak. Dudaklarını birbirine gömdü, bedenimi bedeniyle esir alıp sıkıca sarıldı bana. Tarçın kokuyordu.
Tabi ya! Bu yüzden kokusu cennet gibi geliyordu. Ben anneme hep cennet kokulu derdim içimde. Ne koktuğunu değil, güzel koktuğunu hatırlıyordum. Tarçın kokusunu alarak uyuduğumda annemi görmüştüm ve bana kokusunu hatırlatmıştı.
"İyi olacaksın." diye fısıldadı kulağıma. Yavaşça saçlarımı okşamaya başladı. "Her şey mükemmel olacak. Sana söz veriyorum, çok mutlu olacaksın..."
*
"Nefis olmuş." dedim ekmeğimi yumurtanın sarısına batırıp dağılmasını sağlarken. Ardından sucuğa basıp ağzıma attım. Gülümsedi.
"Sucuklu yumurtayı en güzel ben yaparım." Kıkırdadım.
"Belli." Menemeni önüme itti.
"Ondan da ye."
"Sen de beni izleme de ye artık." dedim gülerek. Gülümseyerek çayını yudumladı. Bana çikolatalı süt almıştı. Gerçekten gülümsetmeyi biliyordu.
"Hadi kahvaltını et de lolipop vereceğim sana." Kahkaha attım.
"Çocuk ettin iyice beni."
"Çocuk değil misin? Çocuk gibisin aynı. Ye de büyü hadi." Yüzümü buruşturdum ama içten içe deli gibi gülüyordum.
"Yemeyeceğim." Kollarımı göğsümde birleştirip başımı diğer tarafa çevirdim. Ofladı.
"Yemezsen nasıl seninle sevgili olacağım?" Başımı bir anda ona çevirdim. "Sevgilim olman için büyümen gerek." Suratında piç bir gülümseme vardı. Hıhlayıp sütümü kafama diktim.
"Bu kadar yeter bence."
"Hoşuna gidiyor, kabul et." Güldüm. O da gülümsedi.
"Cennet sıkıcıymış."
"Kovabilirim."
"Hayır."
"İstemiyorum zaten. Senin gibi bir meleği cennetten kovacak kadar yürekli değilim. Göz yaşlarına dayanamıyorum henüz." Burukça gülümsediğinde sabahı hatırlamak canımı yaktı.
"Sevsene beni." dedim çatlak bir sesle. Şaşkınlıkla başını kaldırdı, bakışlarını suratıma dikti. Gözlerimin dolduğunu hissettim. "Kahvaltımı yaparım. Hemen büyürüm söz. Sadece sev beni." Gözlerini kırpıştırdı.
"Ne?"
"Biraz sev beni."
"Seni zaten seviyorum Sarp." dedi şaşkınlıkla gülerek. Neye uğradığını şaşırmış görünüyordu.
"Öyle sevme."
"Seni anlamıyorum." Cennetinin kalbine oturt diyorum. Öyle olalım ki, seni koklarken ufak nefesler alıp kokladığımı çaktırmamaya çalışmayayım, rahatça seveyim seni. Öpeyim istersem, öleyim istersen. Raylarda sırtına al beni, benim için büyük acılar karınca ısırığı olsun sana. Canını yakmaya kıyamam zaten. Sev beni. Öyle güzel severim ki seni, aşklarından utanır deniz ve gökyüzü. Sadece sev beni, yemin ederim ölene dek sadece senin için çarpacak kalbim, senin için hızlanacak. Senin yapman gereken tek şey sevmek, çok değil.
Çok mu ya da?
"Abi gibi değil." dedim gözlerimden yaşlar süzülürken. Sanırım duygusal günümdü. Kızların regl dönemi gibi bir şeydi. Ayda bir geliyordu bana bu duygusallık.
"Sarp-"
"Lütfen. Kaan gibi." Gözlerini kırpıştırdı. Birden kaşları çatıldı, suratında sinirli bir ifade oluştu. Kahretsin. O kadar çok esprisini yapmıştık ki, kötü bakmıyordur diye düşünüp rahat davranmıştım. Şimdi karşımda sinirden kuduruyordu. Evden atmasa iyiydi.
"Kaan? Onunla bir tutma beni. Ben seni daha güzel sevebilirim." Bu yüzden mi kızıyordu? Aptal.
"Abi olarak mı?" dedim korkarak. Gülümsedi.
"Hayır Sarp. Senin istediğin gibi. Denememe izin ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues (Gay)
Teen FictionDÜZENLENDİ! "Cennet... Cennet senin için yeniden can buldu Sarp. Seni gördüğüm gün yıllar sonra kalbim yeniden hızla tekledi. Göksu'dan sonra ilk defa bu kadar hızlı çarptı. Kalbimin cehennemi beynime hücum etti ve kalbim senin için beyaza boyandı."...