"Saat..." diye mırıldandım bir anda. "Saat çok geç oldu." Çenesini eline yaslayıp tabağıma kısa bir bakış attı.
"Bitir de bırakayım seni." Sandalyemi geriye itip ayağa kalktım.
"Ben yürürüm, önemi yok."
"Yolu bulabilecek misin?" derken ayağa kalktı. Başımla onayladım. Beni kısa bir an süzüp dudaklarını birbirine bastırdı, benimle kapıya gelip montunu üzerine aldı.
"Ben..."
"Evime zorla getirdim, izin ver bırakayım." Omuz silktim. Haksız sayılmazdı. Ayakkabılarımı giyinip Demir'in uzattığı montumu sırtıma aldıktan sonra asansör kapısının önüne dikildim. Yanıma ulaşıp omzum üzerinden uzanıp asansör düğmesine bastı. O sırada göğsü sırtıma hafifçe temas edince iç geçirmemek için kendimi kasmak zorunda kaldım. Asansör katımıza ulaştığında içeri girdik, geniş asansörde ona en uzak köşeye sinip beklemeye başladım. Asansör sonunda alt kata ulaştığında ikimiz de çıt çıkartmadan indik, arabasına bindik. Yine ufak yol tarifleri hariç ikimiz de konuşmadık. Kapının önüne geldiğimizde arabayı durdurdu.
"Şey... Sağol." Başımı ona çevirdiğimde sokak lambasının aydınlattığı ölçüde görebildim suratını. Kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine yol çiziyordu. Kendimi rayların üzerine bırakıp paçasını çekiştirdim. Karşıma oturduğunda, saatlerce kirpiklerini izleyebileceğime karar verdim.
Beni gerçekliğe döndüren o oldu. "Önemli değil. İyi geceler." Kısa bir an düşündü. "Sarp." diye ekledi. Gülümsemeye çabaladım beceriksizce. Surat yapım gülümsemeye çok elverişli değildi, gülümsemek benim için zor bir eylemdi.
"İyi geceler." Onu taklit ederek düşündüm. "Demir." Kıkırdadı. O an mucize mi, büyü mü bilmiyorum ama... İlk defa dudaklarımda gülümsememe emri hissettim. O dudak düzgün durmuyor, inatla kenarlarını yukarı kıvırmaya çalışıyordu. Bu kalbimin teklemesine yeterken yutkundum, başımı kucağıma eğdim.
"İnecek misin?" Hızla başımı kaldırıp ona baktım, az önce kendimi uyardığım halde son kez suratını zihnime kazıyamadan hızla arkamı dönüp arabadan dışarı attım kendimi. Evin bahçesine girerken suratımın, hatta boynumun ve kollarımın altlarının tamamen ısındığını, boğulduğumu hissettim. Çok utanmıştım.
Kapıya ulaşıp zile bastıktan sonra başımı yola çevirdiğimde, arabasının hâlâ aynı yerde olduğunu fark ettim. Başıyla hafifçe selam verip uzaklaşmasını izledikten hemen sonra boş sokağı izliyordum.
Elim istemsizce dudağımın sağ köşesine ulaşırken kapı otomatiğinin sesini duymamla yerimde sıçradım. Gözlerimi devirip kendimi aceleyle içeri attım.
*
Matematiği anlamıyorum.
Oflayarak başımı sıraya yerleştirip gözlerimi kapattım. Son cumartesinin anıları zihnimi rahat bırakmıyordu. Kendi düşüncelerime anlam veremiyordum. Bu mümkün müydü?
Kendimden on bir yaş büyük bir adamla tanışıyordum ve adam zihnimden uzak durmuyordu. Yürüdüğüm raylardan itiyor, uzaklaştırıyordum onu. Ama iki saniye sonra rayların üzerinde bir metre ilerimde beliriyordu. Sonra kendimi ona koşarken buluyordum. Koşuyor, koşuyor, kısacık mesafeyi bitiremiyordum. Sonra belirsizlik başlıyordu. Algılarım dışarı kapanıyor, mantığım silikleşiyordu. Sonra bir anda kendime dur diyordum ve çatık kaşlarla karşımdaki adama bakmaya başlıyordum. Kimdi o? Ne hakla gecelerimi uykusuz kılıyordu?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddy Issues (Gay)
Novela JuvenilDÜZENLENDİ! "Cennet... Cennet senin için yeniden can buldu Sarp. Seni gördüğüm gün yıllar sonra kalbim yeniden hızla tekledi. Göksu'dan sonra ilk defa bu kadar hızlı çarptı. Kalbimin cehennemi beynime hücum etti ve kalbim senin için beyaza boyandı."...