-12-

24.9K 2K 952
                                    

"Denizi sever misin?" diye sordu bir kez daha Demir. Bu sefer doğruyu söylemek istedim ama geçen sefer yalan söylediğim ortaya çıkarsa daha kötü duruma düşecektim.

"Bayılırım." dedim yine aynı şekilde.

"Belki yazın seninle yüzeriz?" Gülümsedim sadece. Ancak hayal olabilecek bir şeydi bu.

"Sarp!" diye seslendi biri uzaktan Başımı kaldırınca Kaan'ı gördüm, irkildim. İlk defa cumartesi günü Kaan'ı böyle karşımda buluyordum.

"Ne işin var burada?" dedim sinirli bir sesle. Mutlu olabildiğim haftanın tek bir günü vardı. Onu mahvetmesine izin veremezdim.

"Dün okula gelmedin. Ben... Endişelenince seni burada bulabileceğimi düşündüm." Gözlerimi devirdim. "İyi misin?"

"Harikayım. Şimdi gidebilirsin." Kaan'ın bakışları olanları kavramaya çalışan Demir'i buldu.

"Sen kimsin?" dedi Kaan Demir'e. Gözlerimi irilttim. Ne hakla-

"Asıl sen kimsin?" dedi Demir çenesiyle Kaan'ı işaret ederek. Kaan bakışlarını kısa bir an bana çevirdi. Alnımdan bir damar attığına emindim.

"Kaan ben. Okuldan arkadaşıyım." Kaan deyince Demir'in gözleri irileşti zaten. Demir kaşlarını çatarak kısa bir an bana bakıp tekrar Kaan'a döndü. Tanıştırayım Kaan. Cennetim.

"Ben de Demir." Bana dönüp gülümsedi Demir gözlerimin içine bakarak. "Sevgilisiyim." Gözlerimi irilttim. Yuh! Neredeyse küçük dilimi yutacaktım!

"Ha?" dedi Kaan şaşkınlıkla. Bakışları bana kayıp tekrar Demir'e döndü.

"Doğru duydun Kaan'cım. Sarp senden bahsetti bana. Rica etsem, erkek arkadaşımdan uzak durur musun?" Kaan iri gözlerle bana bakmayı sürdürdü, sesli biçimde yutkunduktan sonra başıyla hafifçe onaylayıp yürümeye başladı. Kaan uzaklaşır uzaklaşmaz Demir'e döndüm.

"Ne yaptın sen?"

"Seni kurtardım." dedi Demir sırıtarak. Gülüyordum ama durumdan ne kadar memnundum bilmiyordum.

"Ya okuldakilere söylerse?" dedim elimi saçlarımdan geçirip kahkaha attıktan sonra.

"Umursayacağını sanmıyorum." Başımı iki yana salladım. Umursamazdım. Sadece göz önünde bulunmak istemeyecek kadar hayalet bir öğrenciydim. "Üzüldü lan çocuk. Biraz pişman oldum." dedi biraz uzakta durmuş çaktırmadan bize bakan Kaan'a dikerek gözlerini. Sonra beni bankta biraz kendine çekip kolunu arkamdan uzatıp elini omzumun yanına bıraktı banktan. Yakınlığı içimi titretirken diken üzerindeydim. Cennete düşmek...

"Canı acımazsa pes etmeyecek."

"Çok acıdan pes etmiş gibisin?" Omuz silkip bakışlarımı kaçırdım. Babam konusunda çok acı çekmiştim. Ama pes edememiştim. Onu tamamen kaybedinceye dek umut etmekten vazgeçmemiştim. Her sabah 'belki bugün bana iyi davranır' diyerek açmıştım gözlerimi. Bir sabah uyandığımda o mezardaydı.

Eğer babamı kaybedeceğimi bilseydim son gün o annemin resmini izlerken karşısına oturup ben de onu izlerdim. Bazı şeylerin yaşarken kıymetini bilmeliydik. Seviyorsak söylemeliydik. İstiyorsak doyasıya sarılmalı, gerekirse öpmeli, sigara içmeli, biraya gömülmeli, geç saatlere kadar sokaklarda dolaşmalı, gündüzleri uyumalı, doyasıya kahkaha atmalıydık. Üzülmek için hayat çok kısaydı. Bir baba için 16 yılı heba etmek için hayat gerçekten kısaydı.

Ama şimdi benim zamanımdı.

Önümde koskoca cennet dururken...

Doya doya...

"Artık mutlu olmak istiyorum." diye mırıldandım. Bana gülümsedi Cennet.

"Seni mutlu edebildiğim kadar... Hayır daha fazla mutlu edeceğim." Elimi kalbi üzerine, bahsi geçen cennete doğru uzattım. Elimi bilekten yakalayıp cennetin üzerine yerleştirdi, gülümsedi bana. "İstersen cennet senin," elimi başına çıkartıp beyni üzerine yerleştirdi. "sağlarsan cehennem. Tercih senin."

Zihnindeki cehennemin sevgiyle ilgili küçük kırıntılarına kadar istiyordum. Şeytan aşıktı bana kalırsa. Aşkından kıskanmış ve öfkeye bulanmış, sonunda çıldırıp öfkenin esiri olmuştu. Ben beni zihniyle de sevsin istiyordum. Beynindeki şeytanın iyi tarafını bulmak istiyordum. Öfkesindeki aşka kadar tatmak istiyordum.

*

Yine Yeis'in sigara içmesine yardım ediyordum. "Kendimi günaha girmiş hissediyorum senin yüzünden." diye homurdandım. Kahkaha attı.

"Ben istiyorum sonuçta. Sevap point yapıyorsun şu an yanımda durarak." Sevap point? Başımı iki yana salladığımda o da güldü. "Annemler okullarımızı birleştirmeyi düşünüyorlar. Geçen gün konuşuyorlardı, duydum."

"Kaçıncı sınıftın sen?" Benim için okul değiştirmek problem değildi. Öğretmenin derse etkisine inanıyordum ama iş öğrencide bitiyordu. Arkadaşa zaten ihtiyacım yoktu.

"11. Sen?" Ne kadar mükemmel kuzenleriz? Sınıflarımızı bilmiyoruz daha.

"10." Başıyla ağır ağır onayladı. "Sayısalcı mısın?" Kahkaha attı.

"Olsaydı sözele kaçardım. Eşit ağırlık." Gülümsedim.

"Dil seçtim ben. Seneye matematik falan hiç görmeyeceğim."

"Ya benim ingilizcem de çok iyi değil." dedi gülerek. "Tarihim çok iyi. Hukuk okuyacağım muhtemelen zaten."

"Ben çevirmen olup kitap çevireceğim." dedim mutlu mutlu düşünerek. Bir taşta iki kuş. Kitap okurken çevirecektim ve hem kitap okumuş, hem iş yapmış olacaktım. Eğlenceli olacaktı.

"İyiymiş." Bakışlarını yerlerde dolandırdı. "Peki geçen gün gelen adam?"

"Demir mi? Öğretmen o."

"Öyle mi tanıştınız?" Başımı iki yana salladım.

"Sahilde tanıştık." Kaşlarını kaldırdı. "Çakmağını istemiştim falan." diye izah ettim.

"Fazla mı büyük ne? Güvenme bence pek." Omuz silkip bakışlarımı dökülen duvarlarda gezdirdim. Bu gecekondu resmen dökülüyordu.

"Sen burayı nasıl buldun?"

"Sigara içmek için çok yaratıcı yerler buldum. Burası sadece biri." dedi piç bir gülümsemeyle. Ben de sırıttım. Bir liseliye yasak koyun ve yalnızca izleyin. Çok yaratıcıydık ve sorunlarımıza çözüm üretmekte mükemmeldik anasını satayım.

"Nerde saklıyorsun paketlerini?" diye sordum bu sefer. Omuz silkti.

"Boks eldivenlerimin içine saklıyorum." Al işte. Sırıttı.

Daddy Issues (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin