8. BÖLÜM: "4. AY"

2.1K 162 151
                                    


İyi geceler arkadaşlar.
Bölüm geldi. Bir hayli uzun word da 50 syf düşünün aslında silinen bölüm 30 syf dı ama sınavlarım olduğu için uzun süre yazamayacağım. Eğer oylar ve yorumlar olursa belki sürpriz kısa bir şeyler olabilir ama uzun bir süre yazamam. Sınavlarım bittiği an buradayım.
Çok üzüldüm bu iki hafta içimde çünkü emekleriz ziyan oldu. Hayırlısı buymuş daha iyisini yazdığımı düşünüyorum. Bölümün sonunda bana küfretmeyin olur mu?
İyi geceler tekrardan. Oy ve yorum yapmayı unutmayın.

BÖLÜM ADI- BELİRSİZLİK.


Yaraya uygulanan tedavi o yarayı iyileştirirdi ama bazı yaraların tedavisi yoktu. Ne tentürdiyot, ne de ilaç.

O yaraları açanlar iyileştirebilirdi.

Şirketin önünde annemi bekliyordum. Elimde kahve kutusuyla ortalığa boş bakışlar atmaktan başka çarem olmadığı gibi buraya diğer gelişimin pek iyi sonuçlar vermediğini kendime söylemiş ve şirkete girmemiştim.

Her geldiğim de bir kişi atılırsa ne olurdu bu şirketin hali canım?

Saçlarımı tepeden bağlamış havanın ılık olması nedeniyle penye bir kazak ve kot giyinmiştim.

Okullar açılmadan havalar soğumaya başlamıştı. Ne güzel!

Bu şehire erken kış geliyor ve genellikle yağmurlu geçiyordu.

Gurur'un bana aldığı saate baktığım da annem birazdan gelecekti, ben erken gelmiştim. Evde ki durumların pek iç açıcı olmadığı gibi Gurur'la aramızda limoniydi.

Hayır yani, benim ne suçum vardı ki?

Bir kaç gündür fazla konuşmuyorduk, zaten gece bir yerlere çıkıp sabaha karşı geliyordu. Onunla aramız bozuk olunca sanki bir şey beni karnımdan dürtüyordu.

O kızla yakın olup beni o okul davetinde sap gibi bırakması ağrıma gitti. Gider, sonuçta ben o davete Gurur ile katılmışken, ben yerine o kızla daha samimi ve yakın olması onlara öldürecek gibi bakmama sebep oluyordu.

Hala zihnimde o sahneler geçtiğin de kendimi Gurur'a hesap sormamak için zor tutmuştum. Söyleyeceği sözlerin kanıma dokunacağını bildiğim için, susmak şu an en güzel eylemdi benim için.

Şirketin kapısında annem belirdiğin de elimde ki karton bardağı yanımda ki çöp bidonuna fırlatıp ayağa kalktım.

Gayet hoş ve tatlı bir kadın gibi görünse de ciddiliği onun en büyük aksesuarıydı.

Ya da bana göre öyleydi. Dışarı hep güler yüzlü gibi geliyor bana.

Karşı karşıya durduğumuz da "Selam." Dedim.

Elaya benzer gözleri yüzünde parlak elmaslar gibiydi nefes aldığında hafif şişen burnu dudaklarının aralanmasına sebep oldu. Annem benim aksime saçları fazla uzun biri değildi.

Saçlarını ciddi bir iş kadını gibi toplatıp suratını ortaya çıkarmıştı.

"Hadi," sesin de ki vurgu şu işi halledelim de git sen artık gibiydi.

Dudaklarımı bir birine bastırıp elimle önden geçmesini işaret ettim. Bana baktı ve önümden hızla geçip şirketin garajına doğru yürüdük.

Arabaları teker teker geçerken bir tane lüks bir aracın önünde durdu ve bana baktı. "Bu araba artık senin." Anahtarı elime verdi. "Yakında ehliyet sınavına gireceksin, gideceğin kurs ayarlandı. İyi çalış ve al."

BELİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin