23. BÖLÜM: "İŞKENCE"

1K 82 113
                                    

Canhıraş bir gecenin koynuna bırakılan küçük kız ve onu terkeden babasının hikayesiydi bu.

Ne bir mutlu, ne bir üzgün. Ne yaşanması gerekiyorsa onu yaşayacaklardı. Karşılarında ki kadının gözleri gecenin saf derinliğinde nefretle kaynıyor bütün katranını kalplere bırakıyordu.

"Bunu bana nasıl yapabildiniz?" Harfler bile bir kızgın yağın kulakları sağır edecek cızırdamasını veriyordu.

İkimiz de dilimizi yutmuşçasına suskun ve temkinli baktık. Sezen ve Mustafa'da ayrılmış yağmurun çiselemerine karşı anneme bakıyorlardı.

"Asya," diye konuşmaya çalıştı babam. Annem kaldırdığı elini babamın kelimelerine bir ok gibi saplamış, kelimelerin katili olmuştu.

Elanın koyusuna akan gözleri bana değindiğin de yere düştü bakışlarım. Yağmur damlaları düştüğü su göllerin de sıçrayarak etrafa savruluyordu.

Sahi ben ne diyecektim? Kaç silahın arasına gece gündüz bu adam için atladığımı mı?

"Sen... senden bunu asla beklemezdim." Sesi o kadar kızgındı ki sanki on dokuz yılın acısıydı.

"Anne," diye sızlandım. "Dinle lütfen." Babamın arkasına sığındığım bedenim şimdi tekrar titriyordu.

Bunu beklemiyordum. Annemin böyle öğrenmemesi gerekiyordu ama bir şekilde öğrenmeliydi.

Benim üzerimde ki bakışları etrafa kaydı. Sezen'i görmesiyle başını iki yana salladı. "Baksana herkesin haberi varmış."

Babam sadece anneme bakmakla yetiniyordu. O konuşmalıydı, anlatmalıydı.

Gecenin bilmem kaçın da terkedilmiş bir sanayinin ortasında bütün ailem bir arafa atılmıştık. Babam dönmüş, annem beklediği adamı görmüş, ben ise ihanet eden taraf olmuştum.

Annem iki adım geri gitti ve başını umutsuzca salladı. Oysa babamı gördüğü ilk an boynuna atlayacağını söyleyen kadın şimdi bitik bir şekilde bakıyor ve bedenini ondan geri çekiyordu.

"Anne," diyerek atıldım ama annem arkasını dönüp bütün umutlarımı teker teker yakmıştı. Annem gidiyordu, beklediği ölümüne sevdiği adamı arkasına almıştı.

Bu bir yıkımdı... Annem babama kurduğu sevgi temelini kökünden sallıyordu.

Hırçın bir tavırla babama döndüm, gözüm dönmüştü artık. O gittiğin de suçlu ben oldum o geldi suçlu yine bendim!

"Konuşmalıydın!" Diye bağırdım can havliyle. "Ona gerçekleri anlatmalıydın!"

Yeşilin kıvam kazandığı gözleri bir kesici aletin keskin tarafı gibiydi. Giydiği şapka nedeniyle yüzüne yağmur suları gelmiyor ve sımsıkı kapadığı dudaklarından tek kelime çıkmıyordu. Öyle bir nefes aldı ki gecenin külleri sanki tekrar alev alacakmış da bizi o ateşin içine atacakmış gibi.

"Şu an olmaz!" Dedi vurgucu bir sesle. Fakat sesinin duvarlarının ardında ki sarsıntıyı hissediyordum.

"Ne diyorsun? O gitti!" Diye bağırdım saçıma asılırken. Cidden artık bir feryat etmek istiyordum. "O bizi yanlış anladı."

Babam, elini yanaklarıma yerleştirdi ve sakince gözlerime baktı. "Bırak bir süre böyle düşünsün, güvenliğiniz için." Acıyla soluk aldım ve karanlık bir ifadeyle bakan babamın gözlerine odaklandım.

BELİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin