25. BÖLÜM: "TEKLİF"

963 79 105
                                    

Ruhuma söken güneşin gölgesinde yetişen bir çiçeğin kuru toprağı gibi susuz ve çatlaktım.

Koştukça, nefes değil zehir teneffüs ediyordum.
Derin bir soluk alıp arabanın camından yansımama baktım. Burnum kızarmış, yanaklarım mora çalınıyordu. Burnumdan verdiğim nefes arabanın camında buz rengi bir buğu yaymış camın rengini donuklaştırmıştı.

Elimde ki telefonu kontrol ettim, spor salonuna yaklaşırken sinirle yutkunup cama döndüm tekrardan. Gurur Bey, spora gitmiş, bana attığı mesajla bugün telefona fazla bakamayacağına dair bilgilendirmişti. Saçmalığa bak, benim derdim ne, bunun derdi spor!

"Necmi abi ısıtıcının ayarını yükseltebilir misin? Diye konuştum dikiz aynasına bakarak. Bir kaç saniye sonra bal rengi gözleri benimle buluştu ve başını olumlu anlamda sallayıp ayarı yükseltti.

Spor salonunun çarprazında ki salonu görünce burayı özlediğimi fark ettim aslında. Aylar olmuştu gelmeyeli. Araba kapının önünde durdu ve ben de inip içeri doğru adımlarımı yönlendirdim sokaklar kılın etkisiyle çamur ve kar kalıntılarını gözler önüne seriyordu. Her zaman ki gibi üyelik kartımı okuttuğum da adam başıyla selam verip geçmemi sağladı. Bir kaç adım yürüdüm ve onu gördüm.

Gözlüğünü çantasının üzerine gelişi güzel atmış, sırtını dayadığı alete bacaklarını aşağı indirip kaldırmasını sağlıyordu.

Sessiz adımlarla ilerledim ve çevik bir hareketle aletin üzerine çıkıp bacaklarımı ona doğru sarkıttım. Göz bebekleri şaşkınlıkla açıldı fakat beni buğulu gördüğü için kısarak bakıyordu. Onun bu halini özlemiştim. Küçük bir dejavu hissiyle ona gülümsediğim de aletten kayan bacaklarını sıkıca tekrar yerleştirdi ve benimle beraber kaldırıp indirdi.

"Spor yapmama da izin vermeyeceksin değil mi?" Diye sordu bıkkın bir ifadeyle. Kaburgası yüzünden ve yaptığı kaza yüzünden bir sürü cezalar kesilmişti ona. Omzumu umursamaz gibi silktim tabi ki o bunu görmedi, göremez çünkü gözü bozuk.

"Hocaya söylesek de tekrardan mı başlasak?"

"Gerek yok," diye konuştu ters bir sesle. Her kaldırışında yanakları kocaman şişip derin bir nefes bırakıyordu.

"O neden?"

Kaşları bir anda çatıldı. Morali bozulmuş küçük adamlar gibi ofladı. "Spor salonu değil Best Model yarışması!" Dediğin de anlamasam da omzumu silktim. Saçları terden alnına dökülmüş beni her kaldırdığında zorlandığını gözler önüne seriyordu. Ellerimi sıkarak destek aldığım kenardan onu izlemek hoşuma gitmişti

"Ne günlerdi değil mi?" Diye sordum gözlerim uzaklara kayarken. Ne çok şey yaşamıştık, hissetmiştik, görmüştük.

"Ne günlerdi..." dudakları hafif bir açıyla yukarı kıvrıldı. Geçmişin bezini çırptığımızda önümüze dökülen tozları gözlerimizi değil ruhumuzu yakıyordu.

"Kaç kiloydun," diye konuştum düşünceli bir sesle. "Kaç kilo oldun."

Bacakları hareket etmeyi kesti ve gözlerini kısarak bana dikkatle baktı. "Sensizdim." Bacakalarını indirdiğin de ona doğru yaklaştım. "Senin oldum!"

Gülümsedim, gülümsedi!

Aletin tepesinden indim ve çantasının yanına gidip gözlüğü elime aldım. Bu gözlüğü ilk aldığım gün gelmişti aklıma, asansörde nefessiz kaldığım saatler. Yanaklarımın içini dişledim. Gözlüğü tekrar taktığım da bütün dünyam yok olmuştu.

BELİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin