Symon Bombası ❁

3.4K 224 58
                                    

Bölüm şarkısıyla iyi okumalar ! ^.^

"Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür.."

Yaşar Kemal - Kuşlar da Gitti

 "İlk izlenim çok önemlidir. İlk iki dakika kocaman bir yüreği var sanırsın. Sonra bir ömür o yürekte ilk iki dakikayı ararsın."

İlhan Berk

Yayınlanma: 08.03.2014
Düzenleme: 21.11.2017

Sabah ışıklarının etkisiyle gözlerimi açtım. Yatağıma baktığımda ise, Bavol yoktu. Keşke burada kalsaydı. Benimle beraber, bu odada olmasını istiyordum. Fakat imkansızdı. Gökten elma yağması kadar, imkansız bir şeydi.

Yatağımdan kalktım ve terliklerimi giydim. Banyoma geçtim ve aynada kendime baktıktan sonra, altın tastaki suda yüzümü yıkadım. Odama geldim ve geniş, dolabımı açtım. Mavi, ipek elbisemi aldım. Buna uygun takıları birazdan kuaförüm ile beraber seçerdik. Ama ilk önce hizmetkar ordum olmadan giymem lazımdı. Ah, lanet olsun ! Kapım açılmıştı ve ben, elimdeki mavi elbiseyi giyememiştim. Baş hizmetkarım geldi ve elimden mavi elbisemi aldı. Dolabıma düzgünce astıktan sonra, onun seçimi olan zümrüt yeşili bir elbise giydirildi. Bu elbisenin en belirgin özelliği, incilerle süslenmiş olmasıydı. Belime incilerle oluşan bir kemer sarmıştı. Elbisenin etek kısmı kalçamdan koyu iken uçlara doğru açıklaşıyordu. Üst tarafım ise, siyah danteller ile süslenmişti. Hemen makyaj masasına oturtuldum ve makyajımı yaptılar. Sade ve şıktı. Bir prenses olduğum belli oluyordu. Saçlarımı ise, benim istediğim ile örüp, topuz yaptılar. Nazikçe incilerle süslü tacımı yerleştirdiler ve boynuma gerdanlık olarak zümrüt bir kolye takıldı. İş, gümüş yüzüğümü çıkarmaya gelince onları durdurdum.

 " Yüzük, parmağımda kalacak ! İşte o kadar ! " dedim ve sinirle ayağa kalkıp, topuğumu yere vurdum.

 Kapım açıldı ve Cristalyn içeri geldi. Koyu kırmızı elbisesi ile muhteşem gözüküyordu. Koyu saçlarını salmıştı ve yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

 Cristalyn " Kim bu Prenses'in topuğunu yere vurdurtuyor ? Hangi terbiyesiz ? Bilmiyor musunuz, Prenses topuğunu bir kez vurdu mu, dediğinin olacağını. Ah, yeşil sana ne kadar çok yakışmış ! Hadi, benimle gel. Baban, kahvaltıya çağırıyor."

 " Peki." dedim ve odamdan ayrıldık.

 Kuğu süzülüşüm ile saraydan çıktım. Saray bahçesindeydim. Fakat burası benim Symon'ın ölüm haberini aldığım yerdi. Buraya mı, kahvaltı masası kurulmuştu ? İyi, peki. Eminim ki, burayı üvey annem istemişti. Sonuçta beni hiç sevmeyen bir kadındı. Beni her zaman engel, düşman gibi görürdü. Bu kadına karşı güçlü olmalıydım. Kendim için ve biricik annem için. Yoksa, bizi mahvedebilirdi.

 Herkese gülümsedim ve benim için boş bırakılan yere oturdum. Saray kuralına uydum ve kahvaltımı ettim.  Kahvaltı masamız kaldırıldı ve saray halkı olarak baş başa kaldık.

 Babam " İyi dinlendin mi, Lani ? "

 " Evet, babacığım. Fazlasıyla. Ya siz ? Siniriniz yatıştı mı ? " dedim.

 " Bir kralın öfkesi asla bitmez, tatlım. Diner gibi gözükür fakat beklenmeyen bir yerde, yeniden ortaya çıkar. Benim öfkem şu an bir yerde saklanıyor."

 Kraliçe " Babanı duydun, Alania. Öfke hiçbir zaman bitmez. Tıpkı nefret gibi. Aa ! Yüzüğün ne kadar güzelmiş öyle ? Siyah gül çok gerçekçi." dedi ve yüzüğün bulunduğu elime baktı.

 " Kraliçe hazretleri gibi, bu yüzüğü bende çok sevdim." dedim.

 " Dün gece de vardı, değil mi ? Yoksa yanlış mı hatırlıyorum?"

Karanlığın Seçimi ❁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin