yirmi bir

10.1K 846 278
                                    

Yoongi'nin kedi kalbi son günlerde fazlasıyla hızlı atmaya başlamıştı. Kuyruğu bir sağa bir sola sallanırken, bowling oynayan sevgilisini izliyordu. İçindeki kedi, bowling topunun peşinde koşmak istese de kendine hakim olmaya çalışıyor ve sadece sevgilisine, Jungkook'a ve parmağındaki yüzüğe odaklanıyordu. Sonunda onu ikna edip çift yüzüklerinden aldırabilmişti.

Normalde böyle şeyleri fazlasıyla klişe bulsa da, Jungkook'un üniversitesine onu ziyarete gittiğinde fikri değişmişti. Lanet olası insan, onu kimseyle konuşmuyorum Taehyung hariç diyerek kandırmıştı. Zavallı kuyruğuyla binaya girdiğinde, tüm gözlerin sürekli sevgilisinin üzerinde olduğunu fark edip ufak -tartışılırdı- bir kıskançlık krizi geçirip 2 hafta boyunca Jungkook'u salonda uyutmuştu. Kendisinin tüm hayatı sahibinden ibaretken, Jungkook'un hayatında başka şeylerin de olmasını kıskanıyordu. Bu yüzden, Jungkook'un kendisi tarafından sahiplenildiğini belli etmesi gerekiyordu. Eğer kendisi Jeon Jungkook'un kedisiyse, Jungkook da onun insanıydı. 

"Ne düşünüyorsun?"

Jungkook, sırası geçince, oynamayıp onu izleyen sevgilisinin yanına gelmiş ve onun pembe saçlarının arasına öpücük kondurmuştu.

"Seni."

Yüzünde arsız bir sırıtış ile Jungkook'a baktığında, tavşan dişlinin nefesini tuttuğunu fark etmişti. Yaklaşık iki aydır sevgililerdi ve işleri yavaştan alma kararı aldıklarından beri, Jungkook en ufak bir imada nefesini tutup gözlerini zebra başlı tavukla karşılaşmış gibi sonuna kadar açıyordu.

Büyüğü öksürüp boğazını temizlediğinde, Yoongi hala sırıtmaya devam ediyordu. Onun üzerindeki en ufak etkisi, kedi kalbini olması gerekenden daha fazla hızlandırıyordu. Sonra sahibi sırıtmış ve Yoongi'yi pişman etmişti.

"Jimin'in Hoseok'a uyguladığı şeyleri benim üzerimde deneme kedicik."

Sevgilisinin kulağına fısıldayıp ensesini öptüğünde, Yoongi nefesini tutmuştu. Konu değiştirmek istese de, aklına pek bir şey gelmiyordu. İki saniye boyunca bildiği tüm şeyleri gözden geçirip aklına bir şey geldiğinde ve kafasındaki ampul yandığında yüksek sesli bir şekilde konuşmuştu. 

"Hadi içki içelim!"

Yoongi'nin küçük bir kediyken istediği üç şey vardı. Birincisi, her zaman sahibinin sevgisi olmuştu. Onu elde edebilmişti. Jungkook'un kalbi, kendi kalbinde atıyordu. Onu hissediyordu, baktığı her yüzde, aldığı her nefeste. İkincisi, ondan uzun ve güçlü olup istediği her şeyi yaptırabilmekti. Küçüklüğü bu hayal ile geçmişti ve istediğini alamamıştı. Bu yüzden istediğini yaptırabilmek için farklı yollar bulmuştu. Bazen başını büyüğüne sürtüyordu bazense şirinlikler yapıyordu. Genelde istekleri büyük şeyler olmadığı için Jungkook onu hep onaylasa da, şirin olup isteklerini yaptırmayı güçlü olabilmekten daha çok sevmişti. Jungkook'un sırf onun pembe dudağı sarkmasın diye oyunlarda yenilmesini ve yoruldum dediğinde hiç ikiletmeden taşımasını hiçbir şeye değişmezdi, balıklara bile. İsteklerinden üçüncüsü ise, onunla içki içebilmekti. Jungkook ona 'yetişkin olduğunda düşünürüz' dediğinden beri türlü türlü hayaller kuruyor ve senaryolar üretiyordu. Bu konu için çok heyecanlıydı çünkü filmlerde gördüğü gibi olup olmadığını çok merak ediyordu.

"Tamam başbelası bekle bizimkilere gideceğimizi haber verelim."

Jungkook derin bir nefes vererek konuştuğunda ve diğerlerine mesaj attığında, Yoongi zıplayarak ellerini çırpmış ve büyüğünün boynuna atlamıştı. Belinde hissettiği ellerle gülümseyip sivri dişlerini açığa çıkardığında, pembe kuyruğu pervane gibi sallanmaya başlamıştı.

paws of love »yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin