Işkence sonrası zar zor toparlandım ve banyo yapma zamanız geldiği için yıkanabildim. Dışarıdan bize iyi bakıldığı sanılıyordu, ama kimse bilmiyorduki.
Dolabımda -ne dolabı kırık dökük eski bir raf- bulduğum yarı temiz kıyafeti giydim. Bugün çekimler yapılacakmış, benim deli olmadığımı bildikleri için motif olarak kullanacaklar. Tabii bu her sene olduğu için artık alıştım zaten ön planda değildim.
"Gülümse seni piç, senin yerine olmak isteyen çok kişi var. " ahh işte yine o kadın. Buranın müdürü Şebnem, ama ben ona korkunçlu karı diyorum. Siyah sarı saçları ve rahibe eteğiyle korku filmlerinden fırlamış gibiydi.
Çekim nihayet bittiğinde beni işkenceye alacaklar sandım ama yeni biri gelmişti. Sanırım benim yaşlarımdaydı ve geminin denizde bıraktığı köpük yeşili gözleri vardı. Sanırım onu ilk gören ben olmuştum. Yer kalmadığı ve yakında gideceğim için onu benim yanıma attılar. Cidden çocuğu fırlattılar.
Uzun zaman geçti sanırım 3 saat falan ama zaman kavramınızı kaybettiğiniz için çokta bilmiyordum.
Sessizliği bozan o olmuştu. Yemyeşil gözleri korku dolu bakıyordu. "Merhaba, sen konuşabileceğim biri misin? " sesi toktu ama titriyordu. E birazda soğuğun etkisi. Hak vermek gerekirdi. "Seni buraya kim getirdi? "
diye sordum. "Ah deli olmadığına sevindim. "hafifçe gülümsedi parıldayan dişlerini göstererek. "Böyle bir kızın deli olmasına yazık olurdu. " gözlerinin yeşili biraz daha rahatlamış gibiydi.
"Ben Eymen. Peki bu güzelliğin adını alabilir miyim?"
"Efsun. Ama burda kimsenin adı olmaz."
"Uzun zamandır buradasın sanırım"
"7 sene."
Gözleri yuvalarından fırladı, oh cidden o bembeyaz tene, simsiyah saçlara yeşil gözler çok seksi durmuştu. Yalan söyleyen biri değildim. Ve o bir şey söylenmeden "Gözlerin çok güzel" dedim. Çocuk utanır gibi olsada mimiğini bozmadı ve mütevazi şekilde gülümsedi.
"Yatma vakti geldi, aksi takdirde morfini yersin" dedim sakin bir sesle. "Teşekkürler minik prenses." dedi muzhip bir ses tonuyla.
Yataklardan birine kıvrılıp uykuya daldım ama bir ses beni uyandırdı. Bu Eymen'in bağırış sesiydi. Hemen fırladım ve karşımda çığlık atan Eymen'i dürttüm.
"Eymen uyan! Eymen!" Eymen yemyeşil gözlerini açarken hiç beklediğim gibi bir ifade yoktu. Sert bir şekilde bakıyordu ama kan oturmuştu gözlerine.
"Seni uyandırdım mı? Özür dilerim."
"Şu haline bak."
Eymen teşekkür edip tekrar yatağa yattı ama ne o ne ben uyuyabildim. Bir süre sonra Eymen "Hey, uyudun mu prenses?" dedi.
"Öyle mi görünüyor?"
"Hayır. " gülümsedi. Yatağımda doğrulup bağdaş kurdum ve Eymen karşıma oturdu. Anlatmaya ve soru sormaya başladı. Babası polismiş, ayak altından çekilmesi için onu buraya tıkmış. Annesinin yakarışını dinlememiş. Bende ona hikâyemi anlattım. Zamanımızı böyle geçirip işkence vaktini usulca bekledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELI
ParanormalTımarhanede hayatta kalmaya ve bunu ona yapanlardan intikamını almaya çalışan bir kız.