Bölüm 16; Doğum günü

140 4 1
                                    

Hepimizin acısı devam ediyor Soma için. Hayatımıza devam edeceğiz elbet ama acısını unutmayalım. Unutturma Türkiye. #BağışlaBiziSoma

Multimedya koyamadım, onun yerine karekter olarak düşündüğüm isimleri söyleyeyim siz bakın.

Efsun; Alexandra Daddario

Eymen; Alex Pettyfer

Mete; Ben Whishaw

Uyandığımda her yer simsiyahtı. Ah tamam benim salaklığım yüzümdeki havluyu fark edemeyecek kadar salağım. Galiba o tımarhaneyi hak ediyordum. Başım çatlayacak gibiydi ve üzerimde incecik bir çarşaftan başka bir şey yoktu. Birde iç çamaşırlarım tabii. Doğrulduğumda burasının Mete'nin odası olduğunu anladım. Ama koltukta uyumuştum? Doğrulunca başıma daha büyük bir sancı saplanınca vazgeçip geri yattım. "Eymeeeeeen" diye bağırdım yani bağırmaya çalıştım ama sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Yataktan kalkıp pikeyi sırtımdan elbise gibi üstüme attım. Ama onu da taşıyamayacak durumdaydım. Mete'nin odasından yaşlı teyzeler misali yarım saatte çıkarken anında salonda oturan Eymen'i daha sonrada mutfakların kralı Mete'nin mis gibi kokan kurabiyesini gördüm.

"Kurabiye mi vaaar?"

"Efsun buraya nasıl geldin neden seslenmedin dur tutun bana." Eymen hemen yanıma gelmişti ama benim gözüm kurabiyelerdeydi.

"Ama kurabiyeee!"

"Yemek yemeden kurabiye yemek yok küçük hanım." Ahh işte Mete'nin huzur dolu sesi.

"Bir tane alsam?"

"Hemen şimdi yatağa dönüyorsunuz ve yemeği getirene kadar bekliyorsunuz Efsun hanım." Eymen ne giriyordu araya be? Sanki o yapmıştı.

"Of ya." diyerek Eymen'in beni kollarının arasına almasına izin verdim ve tüm ağırlığımı ona verdim. O benim kurabiyelerimi almıştı.

KURABIYE HIRSIZI.

○●○●○●○●○●○

Odada yalnızlık canıma tak etmiştiki elinde kocaman bir tepsiyle Eymen girdi.

"Kurabiyeeeee!" diye bağrınca Eymen yine tatlı tatlı gülümsedi bana. O gülümsemesi yokmu. Nasıl tatlı anlatamam. Resmen bana seksi görünmek için yaratılmış.

"Önce yemek demiştik değil mi?" itiraz edecektim ama önümde kocaman tavuk ve pilavı görünce vazgeçtim. Tam tepsiye yumuldum ki birden telefon sesiyle irkildim. Korkunçtu be. Yemek bittikten sonra tabaklarımı mutfağa kendim taşıdım ve Eymen'e yıkattım. Gıcıklık değil mi hah. Yine Mete'nin odasına geçip kapıyı kapattım ve akşam için hazırlık yaptım. Yine Mete'nin mis gibi kokan ve üstünde spiderman baskısı olan bir tshirtünü ve benim için alınmış koyu lacivert dar pantolonu geçirdim. Orta boy olan saçlarımıda bulduğum bir kalemle topladım. Silahıda ilk çekmeceden alıp güzelce cebimle belim arasına yerleştirdim. Saat henüz akşam üzeri 5'ti ama hazır olmak istiyordum. Her şey hazır olduğunda Mete'nin parfümlerinden birini üstüme sıktım ve bir şişede cebime attım büyük ihtimalle lazım olacaktı. Iğrenç olduğunun farkındayım ama kimse adam öldürmeye 7 senedir kafa koymuş birine iğrenç kelimesinin tanımını yapmasın. Öyle öldürme stilleri düşündümki aklınız hayaliniz durur.

Her şeyi yanıma almam gerektiğini görünce Mete'nin dolaplarını kurcalayıp ufak bir çanta aradım ama şunu anladım ki bir daha erkeklerin çekmecesini karıştırmak yok. Aradığım ÇANTAyı bulamayınca ÇANTA diyorum siz anladınız, içeriye yanlarına geçtim. Oturmuş konsol oyunu oynuyorlardı. Ya bunlar birbirine düşman olan iki insan. Oturmuş beraber oyun oynuyolar.

"Beyler iyi misiniz?" ama onlar beni duymamış gibi devam ettiler.

"Görürsün tatlıyı ben kapıcam."

"Ah sen öyle san."

"Hoooop.Kime diyorum aloo?" dedim ve ikisi aynı anda bana dönüp

"Sen karışma! " diye böğürdüler. Böğürdüler derken tam anlamıyla bildiginiz böğürdüler. Eee, beni mi sinirlendirdiler. Gidip fişini çektim. Yaşasın kötülük.

"Sen napıyon be kızım? "

"Efsun ciddi misin ya tam kazanıyordum."

"O koca kıçlarınızı kaldırıp beni dinleseydiniz bu olmazdı." Ergen triplerine girmiştim ama ergenliğimi yaşayamadım ve akşama aile katili olacaktım çok mu? Direk odaya gittim ve kapıyı çarptım. Ne yani bende haklıydım.

Bir süre sonra tatlı bir ses beni uyandırdı. Mete ya da Eymen sandınız değil mi? Kesinlikle hayır. Bu muhteşem ses Paul'undu. Zaten güzel müzik zevki olan erkeklerle aynı evde bulunduğum için mutlu olmuştum. Gülümseyerek banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Su sesini duymuş olacak ki ben tam odadan çıkmak üzereyken Mete kapıyı çaldı.

"Girebilir miyim?" aslında sert davranmak istiyordum ama ses tonuna dayanamadım.

"Elbette." elinde bir poşet vardı.

"Bunları senin için aldım. Umarım beğenirsin. Doğum günün kutlu olsun. "

Demek bugün benim doğum günümmüş. Ah Mete'm. Yüzüde truhu gibi güzel arkadaşım.

Sevinçle poşeti açtım. İçinden Beatles t-shirt, Tardis ve Doktor'un (ya da Doktorların) olduğu bir t-shirt, Tardis rengi pantolon ve daha bir çok Doctor Who ve Beatles ürünü. "Me-me-me-Mete şu an öldümde cennete miyim? "

"Seni gördüğüm an cennete düştüm."

"Yine şirinsin bakıyorum." ve o koca gülümsememi yaptım.

○●○●○●○●○●○

Artık sona gelmiştik. Eymen ve Mete kutlamak istediler ama bir an önce bitirmek istiyordum şu işi. Yinede onların zorlamasıyla benim küçükken çok sevdiğim bir cafeye gitmiştik. Lokumları, kahvesi kesinlikle enfesti ve hâlâ öyle. Akşam 9'a gelmişti saat. Hâlâ cafedeydik. Artık gitmemiz gerekiyordu.

"Artık kalksak? Geç oldu."

"Bugün olmak zorunda mı? Normalde olmak zorunda mı? "

"Mete, bana doğum günü hediyelerinin en iyisini vermek istiyorsun değil mi? O halde bana izin ver."

Mete asla birini öldürmemi, zarar vermemi isteyecek biri değildi. Ama biliyordu. Neler hissettiğimi biliyordu. O da aramıştı özlemişti beni.

Biz bu konuşmayı yaparken Eymen çoktan hesabı ödemişti.

"Artık gidelim." dedim. Serinkanlı davranmaya çalışıyordum ama içten içe üzülmüyor değildim. Aileme mi? Hayır. Mete'yi bulmuşken kaybetmeye. Eymen'e sahipken bitirmeyeydi üzüntüm. Ama zorundayım.

Zorundayım.

DELIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin