Bu bölümü ne zorluklar altında yazıyorum inanın tahmin edemezsiniz. Şu bölümü ağlaya ağlaya yazıyorum sizin için. Bu hafta hep sınavlarım vardı ek olarak. Ha birde, öyle görünüyor ki hikaye 25-30. bölümde bitecek çünkü okuyucu sayısı çok düşük. Final yapacağım çünkü bu hikayede çok kişinin emeği var. Güzel yorumlarınızı bekliyorum umarım beğenirsiniz :)
Nihayet hastaneden çıkmıştık. Benim hastanede kaldığım 3 gün boyunca Eymen bir kırtasiyede günlük 15 tl ye çalışmaya başlamıştı. Şu anda bizi sadece orada arıyor olmalıydılar. O yüzden burada rahattık. Yani henüz. Devlet hastanesi olduğu için az para almışlardı neyseki. Çalışmaya başlayıp olabildiğince para biriktirmem gerekiyordu. Birde kimlik lazımdı. 18 yaşında olduğum için kendim yapabilecektim bunu. Eymen'in çalıştığı yerin yanında bir nüfus müdürlüğü vardı ve bu bizim için çok büyük bir şanstı. Anne bozuntum olan kadın ve onun şerefsiz kocasıda bu şehirdeydi. Eymen'e söylemiştim bunu ki bilerek bu şehri seçti. Ona çok şey borçluydum. Ilk defa beni biri umursamıştı uzun zaman sonra. Ilk defa birinin kokusunu böyle içime çekmiştim uzun zaman sonra. Uzun zaman sonra, 7 sene sonra ilk defa biri sarılıyordu bana. Geride bıraktığım arkadaşımın adı neydi? Hatırlar gibiyim. Mete. Evet Mete. Acaba şimdi neler yapıyordur? Kız arkadaşı vardır belkide. Benden 3 yaş büyüktü yani şu an 21 yaşında olmalı. Askere gitmiş midir? Beni hatırlıyor mudur? Nüfus Müdürlüğünden çıkıp Eymen'in yanına gittim. Beni görünce oradaki amcanın surat ifadesi öyleydi ki, bir an beni pataklayan ama birini neredeyse öldürecek kadar dövdüğü için cezaevine yatırılan adama benzettim. Eymen ona aldırmadan bana yaklaştı ve kucakladı. Lavanta kokusu içime dolarken bir insanın kokusunun nasıl böyle kokacağını düşündüm. Ama kokuyordu işte. Ve bunu öyle çok seviyordumki.
"Hallettin mi ?"
"Evet, eve hırsız girdiğini ve kimliğimi çaldığını söyledim. "
"Aferin miniğime."
"Minik dediğin senden 1 yaş küçük. Eymen ben denizi görmeye gitmek istiyorum. Ne kadar var daha? " sabırsızca cevabını bekliyordum, zaten akşam olmuştu.
"Saat daha yeni 5. İşim 8'de bitiyor." dedi ve cebinden para çıkardı.
"Efsun, şunu al, iki üç sokak ötede bir öğrenci yurdu var. Misafir yerleri olmalı. Ben gecikmem fazla. " dedi ardından. Yanında kalmak istiyordum ama dediğini yaptım ve bir yurt aramaya başladım. Çok yakında "Lavanta" isimli bir yurt buldum. Eymen burada olduğumu kesinlikle bilecektir. Tam karşıya geçecekten son hızla önümden bir motor geçti ve yere düştüm. Çarpmamıştı ama rüzgarından dolayı düşmüştüm. Adam ya da çocuk, gördüğüm kadarıyla 20 li yaşlarda olmalıydı.
"Dikkat etsene be! Öküz!" adam bana doğru yürüdü. Bu sırada tutunarak kalkmak için bir yer arıyordum. Bu sırada o yanıma geldi kaskını çıkardığını gördüm, elini uzatarak "Eski zamanlarda öküz en değerli hayvanlardanmış, hatta dünyanın onun boynuzları üzerinde olduğu düşünülür hâlâ bir kaç ülkede. "
Ahh ukala.
Elini değilde koluna tutunarak kalktım çünkü gerçekten dengemi kaybetmiştim ve açtım. Gözlerine baktım ve onu gördüm. O mavi gözleri. Birden o mavi gözlerde benimkiler gibi kocaman oldu.
"E-Efsun! Gerçek mi görüyorum? Ah hayır sanırım deliriyorum, affedersiniz bayan. " yüzünü öne doğru eğdi ve beni tutan kollarını gevşetti.
"Mete." deyince yüzünü tekrar kaldırıp bana baktı.
"Beni tanıdın mı? "
"Salak mısın kızım sen? Tabii ki tanıdım. Tek arkadaşımdın sen benim. Yurt dışına gittiğinden beri bir telefon bile açmadın. Beni unuttun sandım. Neden? "
"Yurtdışı mı? " al işte. Anne bozuntusu bunu uydurmuş demek.
"Neredeydin?"
"Mete, emin ol bilmek istemezsin." kocaman sarıldık birbirimize.
"Yürü hemen yemek yemeye gidelim. Her şeyi anlat." dedi bana ve bende kabul ettim. Onun kokusunu özlemişim. Yaramaz arkadaşım benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELI
ParanormaleTımarhanede hayatta kalmaya ve bunu ona yapanlardan intikamını almaya çalışan bir kız.