17. Mahvoluş

2.2K 96 12
                                    

Ellie

"Justin hayır!" Bir andan bağırıyor bir andan da kahkaha atıyordum. O sadece gülümseyip beni gıdıklamaya devam etti. Sonunda gıdıklamayı bıraktı ve vücudumun belli bölgelerinde dudaklarını gezdirmeye başladı. Bir tutam saçını avucumun içine aldım. O anda koluma baktı ve boynumu öpmekten vazgeçip kolumu avucuna alıp kazadan kalma minik yaramı öptü. "Keşke buna engel olabilseydim." Kafamı salladım. "Bu çok büyük bir yük Justin, seninle hiçbir alakası yoktu. Bilemezdik. Oldu bitti."  Bir an gözlerimin içine baktı. Orada bir şey arıyormuş gibiydi. "Ne?" diye sordum kıkırdayarak. Hiçbir şey demeden sırtını yatak başlığına yasladı ve elini ona gitmem için bana uzattı. Beni hafifçe kendine çekti, ben de ona doğru hareket ettim ve sonunda sırtımı ona yaslayıp bacaklarının arasına oturdum. Kafam boynundaydı o da yanağını kafama dayadı.

Sadece sessizce durduk. Konuşup bu anı bozmak istemiyorduk. Birbirimizin bu haline alışabilmek istiyorduk. Bir kolunu karnıma dolayıp beni iyice kendine çekti, diğer eli ise benim elime dolanmıştı. "Seni seviyorum." Bu his artık kelebeklerden kaynaklı değildi, olamazdı. İçimde fil zıplıyor desem de o anki hislerimi anlatacak kadar güçlü olmaz. Bunu duymak mı söylemek mi daha önemliydi? Ben söylemeye hazırdım en azından 2 hafta öncesine kadar ama her şey o kadar çabuk ve aleyhime oldu ki içimdekilerden bihaberdim. Yani onu sevdiğim kesindi ama o kadar kırılmıştım ki o sevgi bile toparlayamamıştı beni. Eskiden Justin'in bana kötü davranmasına o kadar alışmıştım ki aramızda alenen sadomazo ilişkisi oluşmuştu. Onu o kadar çok seviyordum ki canımın yanması sadece iyi geliyordu oysaki şimdi beni severken canımı yakmak istemiyordu. Sadece benimdi. Beni seviyordu. Ya alışkanlıklar... Mazoşist değildim ama sevilmeye de alışık değildim onun tarafından. Düşünceler beni boğuyordu. Kelimelerden uzak kalabilmek istiyordum ama öyle bir şansım olmadığı çok belli değil miydi? Cevap vermek bile kelimelerden oluşan bir tepkiydi.

Cevap vermedim. Bir tür zafer miydi? Belki. Sadece gülümsedim. "Ellie?" Tabii ki soracaktı, neden onu sevdiğimi söylemediğimi. Bir ilişkiye başlarken oluşacak güven başlamadan pürüzlenmişti. Bu zaferi sürdürmek istedim. Bunca yılın acısını çıkarmak istiyordum ama neden? Bu sadece bizi biraz daha acıtacaktı. "Justin?" Biraz yana doğrulup kafamı ona çevirdim. Şaşırmıştı. "Sözleşmeyi kim değiştirdi?" Birkaç saniye bana bakakaldıktan sonra kafasını çevirdi. Gerildiğini belli etmemeye çalışarak ensesini kaşıdı ki bu onun gerildiğini gösteriyordu. "Şu anı mahvetmesek?" Tek kaşımı kaldırdım. "Dün bugünü bekledim. Konuşma zamanı."

"Söyleyemem Ellie. Bu benimle ilgili." Önüme dönüp küçük bir çocuk gibi kollarımı önümde birleştirdim. "Artık sevgilin olduğuma göre benimle de ilgili." dedim bir yerden vurabilmek için. Başardım ama sadece belimi tutan kolunun gerilmesine neden oldu. "Anlaşıldı." dedim ve kolunu üstümden itip yataktan indim. "Ellie yapma lütfen." Hemen sakinleşmişti. Bu hoşuma gidiyordu, beni kaybetmek istememesi. Onca zaman sonra ilgi görmek. Ona acı çektirmeyecektim, çektiremezdim çünkü onun acı çekmesine dayanamayacak kadar ona âşıktım. Sadece bugün Ellie, sadece bugün kolay olmadığını ona göstereceksin. "Ben Alex'le buluşmaya gidiyorum. Sözleşme ile ilgili konuşacağım." dedim bir yandan ayakkabılarımı giyerken.

Aslında surat ifadesini görmek bahanesiyle el sallamak için ona döndüm. Buz kesilmişti ve gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. Bir şey demesini beklemeden otelin lobisinde hızlı adımlarla ilerledim. Döner kapıdan çıktım. Kapıda paparazziler vardı. Güvenlik hemen yanıma geldi ve beni onların arasından geçip bir taksiye bindirdi. Biner binmez taksiciye gaza basmasını söyledim ve biraz uzaklaştıktan sonra gideceğimiz yeri söyledim. Alex beni sabah aramıştı geleceğini bilmiyordum ama tam isabet olmuştu.

*                    *                    *

Otele girişim diğerinden çıkışıma göre daha sakindi. Tanrıya şükür peşime takılmamışlardı. Bazen kendilerini kaybedip sınırlarını zorluyorlardı ve o zamanlarda yollarda ölüm tehlikesi yaratmaktan başka bir işe yaramıyorlardı. Otel özenle ve parayla döşenmişti. Görevliler bile para kokuyordu. Four Seasons'ta diğer lüks otellerden pek farklı değildi. Alex'e gelmeden önce aradım ve beni barın locasında beklediğini söyledi. Buranın büyüsüne ne zaman gelsem kapılırdım ama bugün bir ayrıcalığı vardı. Kötü bir gündü hem de mükemmel bir günün hemen ardındaki gündü. Diyorum size mutluluklar benim dünyamda uzun sürmez.

İşte karşımdaydı. Dostum dediğim yakışıklı. Bana doğru adımlarını hızlandırarak geliyordu. Hemen mi konuya girmeli miydim yoksa biraz beklemeli miydi? İki tane güçlü kol etrafımı sardı. Kokusu burun deliklerimi işgal edecek kadar beni kendine yapıştırdı. "Seni özledim." İç geçirdim. "Evet, ben de." Kendimi biraz çektim. Bu ona "beni artık bırakabilirsin" demekti. Güldü ve bana güzel ve modern bir tasarımı olan minik odaya doğru yönlendirdi. "Bir şeyler içer misin?" "Beyaz şarap?" Hafifçe beyaz dişlerini gösterdi. "En iyisinden." dedi ve bir dakika diyip bara yöneldi. Bense rahat gibi görünen koltuklara yayıldım. Çantamı ve paltomu yanıma bıraktım. Koltukların içine gömülüyordum. Burası tam anlamıyla harikaydı. Ne yazık ki bu çok sürmeyecekti.

Yaklaşık 5 dakika sonra Alex elinde iki kadeh ile yanıma döndü, arkasından da şişeyi başka bir garson getirdi. Karşıma oturdu ve dikkatlice bana baktı. "Çok güzelsin." dedi sırıtarak. Kibarca gülümsedim, o espritüel yanımı otel odasında bırakmıştım. "Nasılsın?" diye sordu birden. Önce hafif bir şaşkınlıkla ona baktım ardından gözlerimi kadehime dikip; "İyiyim." dedim. "Ne oldu? Justin yine seni üzdü mü yoksa?" Ona baktım ve gülümsedim. "Hayır, aksine beni daha mutlu edemezdi." Dünkü sahneler gözümün önüne geldi ve sırıtmamı kontrol edemedim. "Biz artık beraberiz ve..." Durdum, sırıtmam da öyle. "Artık pürüzlerle uğraşmak istemiyorum. Yoruldum. Sevgimin gücü olmasa şu ana kadar ayakta duramazdım." Tek kaşını çattı. "Ne gibi pürüzler?" İşte başlıyoruz...

"Justin'in sözleşmesine karışan bazıları gibi." dedim. Sırtını koltuğa yaslayıp benim gibi gömüldü ardından kollarını yanlara açtı. "Dinliyorum." Kafamı iki yana salladım. "Hayır, ben seni dinliyorum." dedim. Gözlerini sımsıkı yumdu ve tekrar bana baktı. "O velet söyledi değil mi?" Tekrar kafamı salladım. "Bilemedin, ben kendim öğrendim. Açıkçası arkadaşım olarak beni bu kadar kırmayı göze alacağını bilmiyordum hatta beni sevdiğini söyledin ama bana inanma fırsatı vermedin. Beni seviyor olsan acı çektirmezsin. Benim mutluluğumu düşünürsün, seninle olmamı değil. Beni sevmeni istiyorum ama dostun olarak. Mümkün değilse ayrı kalalım ama aramızda bir ilişki olmasını istiyorsan böyle halledemezsin sadece beni kendinden uzaklaştırırsın." Elini saçlarında dolaştırdı ardından gözlerini sıktı. "Seni arkadaş bölgesinde bırakmamın mümkün olmadığını biliyorsun değil mi?" dedi gözlerini açmadan. "Sen benim yıllardır bıkmadan sevdiğim kızsın Ellie. Seni sen o herifle tanışmadan tanıyordum ve o zamandan beri seviyorum ama sen, sen o veledi bana tercih ediyorsun." Bu sefer gözlerini açtı ve iğne gibi delen gözleri benimkilerle buluştu.

"Tercih meselesi değil bu Alex. Kalbimin kimi seçtiğini ben kontrol edemiyorum ya? Seni de seviyorum Alex ve inan bana seni kaybetmek istemiyorum ama bir insan aynı anda iki kişiye âşık olamaz ve sen benim kaybetmeye dayanamayacağım insanlardan birisin." Kafasını salladı ve ayağa kalktı. Ben ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken o da yanıma oturdu ve ellerimi ellerinin içine aldı. "Sadece bekleyeceğim Ellie, şimdiye kadar yaptığım gibi uzaktan seni bekleyeceğim. Lanet olsun ki sana köpekler gibi aşığım ama artık seni zorlamayacağım." Ellerimize baktım. Onunkiler tir tir titriyordu. "Sadece..." dikkatimi yüzüne verdim. "Sadece son bir kez beni öp. Sadece bir kez." Ona bakakaldım. Bunu yapamazdım. Yepyeni bir ilişkim vardı ve ilk günden sevgilimi aldatamazdım ama onun dudakları benimkileri aralamaya başlamıştı bile. Sadece bir kez, Alex'e tek bir mutluluk yaşatmak için, sadece bir kereliğine bunu yapacaktım. Dudaklarımız yavaş hareketlerle hareket ediyordu. Justin'le olduğu gibi değil sanki, sanki...daha duygu doluydu?

Barın oradan bir kargaşa duyuldu. "Hoş geldiniz Bay Bieber." "Hoşbuld-" Bu ses! Aniden gözlerimi açtım. Onunkiler de açılmıştı. Bize bakıyordu. Hemen geri çekildim ve sadece baktım. Bir şey söylemeye gücüm ya da cesaret yoktu. Ne dese haklıydı. Ve yıllar sonunda sahip olduğum varlığı bir günde kaybetmiştim...

Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin