Sabah feci bir baş ağrısıyla uyandım. Çantamdan bir ağrı kesici aldım ve başucumdaki suyla yuttum. Bugün içimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Tekrar uyumak için başımı yastığa koydum ama telefonumun titremesiyle uyku hayal oldu. Telefonu elime aldım ve ekranda 9 mesaj 15 cevapsız arama yazısı ilgimi çekti. Cevapsız aramalar:2 Scooter, 2 Alex, 1 Babam, 7 Justin, 1 Selena (tüh eğlenceyi kaçırdım..) 2 bilinmeyen. Mesajların 2si Scooter 1 i Alex ve kalanı Justin'dendi. Yine ne istiyordu acaba beyefendi. Beni bu kadar üzdüğü yetmediği gibi hala bana ulaşmaya çalışıyordu. Mesajları okumadan sildim. Kalbimin bunu kaldırabileceğini sanmıyordum. Yatakta 10 dakika oyalandıktan sonra kalkıp otel odasının tuvaletine yürüdüm. Yerin soğuk zemini ayaklarımla birleşince banyodaki halının üstüne varana kadar tüylerimi ürpertti ta ki. O an aynadaki yansımam gözüme çarpmış, adeta korku filminden kaçmış bir karakteri andırıyordu. "Ne güzel El, en iyi arkadaşın, hayatının aşkı senden nefret ediyor, yüzün dağılmış durumda, gidecek bir yerin yok. Bundan daha iyi ne olabilir ki?" Evet, Justin'e yaklaşık 1 yıldır âşıktım ama o bunu bir türlü anlamadı ve gözümün önünde o sürtükle yiyişerek kalbimi en küçük parçasına kadar kırmaya devam etti. Düşüncelerimi kenara atıp yüzümü yıkadım ve banyoda bulunan bakım setinden çıkan diş fırçasıyla dişlerimi fırçaladım. Giyecek bir şeyim yoktu o yüzden Alex'in tişörtünü üstüme geçirdim. Altıma da dünkü kotumu giydim ve çıkmak üzere kapıya yöneldim. O anda içeri Alex girdi. "Selam tatlım." Dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Gülümsedim. Konuşamayacak kadar yorgun ve üzgündüm. "Nereye gidiyorsun?" İçimi geçirdi ve gözlerimiz tekrar birleşince cevap verdim. "Biraz hava alıp dönerim."
-Justin'in Kısmı-
"Selena yeter! Seni mutlu etmek için her şeyimi veriyorum ancak ne yaparsam yapayım olmuyor! En iyi arkadaşımı kaybettim. Kişiliğimi kaybettim. Biraz sus ne olursun!" Afallayarak bana baktı. Yüzündeki morluklar daha kötü olmuştu. "Arkadaşın suratımı ne hale getirdi, 3 gün sonra kırmızı halıda olacağım, mutlu olmam için bir sebep yok hem..." Yumruklarımı sıktım ve haykırdım. "İşte bende tam olarak bundan bahsediyorum. Hep huysuzsun, egon her şeyden önce geliyor! Kendini kaybetmiş 20 yaşında divanın tekisin! Hayata hep olumsuz bakıyorsun. Ne olur ki benimleyken de kameraların önündeki gibi tatlı ve sevecen olsan. Eskiden öyleydin ama...bu ilişki ikimizi de gitmemiz gereken yollardan saptırdı." Bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Sinirliydi. Hem de çok ama sözlerimde bir gerçeklik payı bulduğunu tahmin ediyorum ki sesini çıkaramadı. "Biraz hava alacağım." Paltomu alıp çıktım. New York'un bana iyi geleceğini düşünüyordum. Şehir meydanına doğru yürüyordum ki küçük bir parka vardım. İnsanı dinlendiriyordu. Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. " "Sen iyi misin?" Gözlerimi açtığımda karşımda 5-6 yaşlarında küçük bir kız vardı. Ellie'nin küçüklüğüne benziyordu. "Evet, ben iyiyim." "Pek öyle gözükmüyor ama, sanki çok...üzgünsün." Gerçekten üzgün olmalıydım ki 5 yaşında bir çocuk bunu farkedebilmişti. "Senin adın ne ufaklık?" diye sormadan edemedim. "Crystal." Gülümsedim. "Tanıştığıma memnun oldum Crystal. Biliyor musun ben aslında çok üzgünüm. Kariyerimi mahvettim, sevgilimle sorunlar yaşıyoruz ve en iyi arkadaşımla aramızı bozdum ve ondan özür dilemek istesem de..." Bir an durakladım. Beni dikkatle dinleyen kıza baktım. "Bence bu konular senin için biraz fazla sıkıcı ve büyük işi." "Bence gayet eğlenceli?" Elimde olmadan bir kahkaha patlattım. "Sen yaşına göre zekisin ama henüz gerçek aşkın ne olduğunu bilmiyorsun." Kız kulağıma eğildi. "Peki, sen biliyor musun?" Bir an afalladım. "Tabii ki biliyorum." Kız, önce beni bir süzdü ondan sonra gülümsedi. O kadar tatlıydı ki onu kucağıma alıp sordum: "E küçük hanım neymiş şu "aşk"?" Suratı birden ciddileşti, derin bir nefes aldı ve ağzını açtı. "Annem bana hep anlatır aşkı. O kişiyi çok seversin. Yanında sadece o olsun istersin. Minik bir dokunuş bile kalbinin ritmini bozabilir. Hep mutlusundur ve ne kadar kavga edersen et sonunda onun senin olduğunu ve ona sonsuza dek bağlı olduğunu bilirsin der annem. Sen sevgiline karşı bunları mı hissediyorsun?" Yüzümdeki şaşkınlığı gizlemek istedim ama başaramadım. "Ben...ben emin değilim." Sanırım başından beri kendimi kandırıyordum. Ona âşık olduğum düşüncesi beni mutlu eden tek şeydi aslında ona olan hislerim başkaydı ya da şu anki kızgınlığımla düşündüğüm aptal bir şeydi bu. Kafam çok karışmıştı. Konuyu değiştirmem gerekiyordu. "Benim kim olduğumu biliyor musun?" Kız bu sefer güldü. "Tabii ki sen Justin Bieber'sın. Ablamın her şeyden çok sevdiği şarkıcısın." "Ablana bir iyilik yapmak ister misin?" Kız kafasını salladı. "Adı soyadı ne twitterda bulabilmem için?" "Chelsea Quinn." Hafiçe gülümsedim. "Gel buraya." Telefonumu çıkarttım ve bir resmimizi çektim. "Hazır mısın?" Twitter'a girdim, onu bulup takip ettim ve resmi yükledim. Altına da: @ChelseaBiebss94 Dünyanın en tatlı ve bilge kız kardeşine sahipsin. Umarım bir gün seninle de tanışma şansını elde ederim ;) yazdım. Hayranlarımın mutlu olması benim de mutluluk kaynağımdı. "İşte. Eve gidince ablana benim için sarılırsın." Derken orta yaşlı bir kadın yanımıza koşarak yaklaştı. "Crystal demek buradasın canım. Beni çok korkuttun. Bir daha gözümün önünden kaybolma olur mu?" "Tamam anne, bak bu Justin Bieber!" Annesi beni bir süzdü, yüzündeki şaşkınlık ifadesi beni tanıdığına işaret ediyordu sonra gülümsedi. "Kızım seni çok seviyor keşke o da burada olsaydı. Crystal gitmemiz lazım tatlım daha Noel alışverişi yapacağız." Crystal bana döndü. "Tanıştığıma memnun oldum." Minik elini bana doğru uzattı bende seve seve elimin içine alıp sıktım. "Bende umarım tekrar görüşürüz..." Yanımdan uzaklaşırken son bir kez bana el salladılar. Ben de karşılık verdim ve sonra gözden kayboldular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)
FanfictieEllie Good babasının işi yüzünden vazgeçtiği hayatını, tanıştığı dünyaca ünlü genç pop şarkıcısı Justin Bieber adamıştı. Aynı zamanda çok yakın arkadaşlarken aynı zamanda beraber iş yapıyorlardı. Bir şeyin farkında değillerdi. Birbirlerine aşık oluy...