24. Korkularla Yüzleşmek

170 7 7
                                    



Öyle bir gün gelse de artık uyanmam gerekmese, gün bensiz başlasa ve insanlar bana ihtiyaç duymasa... Olmadığım için üzülmese insanlar, yokluğumu hissetmese keşke ben de gökyüzüne karışıp kaybolsam. Ne aşkı, ne parayı ne de pulu dert etmek zorunda kalmasam. Kuşlar gibi nereye gittiğimi bilmeden gökyüzünde öylece süzülebilsem ya da balık olsam yüzebildiğim kadar yüzsem gidebildiğim kadar gitsem kaybolmaktan veya yem olmaktan korkmadan hayatıma devam edebilsem.

Beyaz insanı rahatlatır derler belki cenneti belki de huzuru hatırlatır insanlara ama ben sadece boğuluyorum. Duvarlar üzerime üzerime geliyor sanki... Şu hastanelerin renksizliği sanki çaresizliği odanın dışındakilerin gözlerine sokmak için özellikle tercih ediliyor. İnsanlar koştururken koridorda dünyanın daha hızlı döndüğü hissine kapılıyorum. Sanki gerçekten hızını hissediyorum ama aynı zamanda ne zaman sevdiklerime baksam, gözlerinde o mutsuzluğu görünce her şey ağır çekimde ilerliyor gibi.

O ela gözlerine her baktığımda tekrar tekrar âşık olduğum çocuk şu an karşımda öylece yatıyor. Göğsü inip çıkmasa odaya girer girmez öldüğünü düşünürdünüz. Tıpkı benim gibi... Neyse ki odaya Scooter ile girmiştim ve bana hayatta olduğunu söylediğinde bir an inanmak zor gelmişti. İşte O kadar kötü görünüyordu.

Son bir haftadır vardiyalı refakat ediyorduk. Ben, babam, Scooter, Jeremy, Ryan, Chad... Pattie? O bu bir hafta içerisinde belki 2 saat uyanıktı. O da bir alt katta sakinleştirici ile nefes almaya çalışıyordu. Bir çocuk annesine nasıl böyle bir şey yapabilirdi? Justin nasıl kendine kıyabildi? Nasıl? Ya zamanında yetişemeselerdi?

Ben her zamanki gibi Justin'i izlemeye dalmışken telefonum masanın üzerinde zangır zangır titremeye başlamıştı. Bir an uyanacak diye korktum sonra aklım başıma gelince onaylamayarak kafamı salladım. Telefon durmaya niyetli değildi. Bir hışımla alıp arayana baktım. Ashton Irwin.

"Alo?" Sesim duyulmuş muydu bilmiyordum. Fısıldamak bile yorucuydu bu aralar.

"Var mı bir gelişme?" Onun sesi benim aksime oldukça güçlü geliyordu.

"Doktorlar umutlu."

"Ya sen? Sen umutlu musun?" Benim için endişelendiğini biliyordum. Beni zamanında gerçekten sevdiğini de ama bana şu an iyi gelmiyordu.

"Bilmiyorum. Tutunmak istiyorum bu düşünceye ama ya uyandığında, kendine geldiğinde yine yaparsa? Başarana kadar devam ederse?" Belki birileriyle konuşmaya ihtiyacım vardı?

"Sanmıyorum." Telefonun ucunda bir oraya bir buraya dolaştığını hissedebiliyordum. Hatta arada bir saçını geriye ittiğini bile hayal edebiliyordum. Saçları son zamanlarda uzamıştı. Magazin veya sosyal medya bunun gibi minik detayları göstermek için vardı.

"Bunu bilemeyiz ve uyanana kadar da öğrenemeyeceğiz." Sesim olmasını istediğimden daha öfkeli çıkmıştı.

"Doğru ancak uyandığında her şey farklı olacak inan bana." Dedi elinden geldiğince ikna edici olmaya çalışarak. Deniyordu.

"Justin'e bayılmama rağmen şu an seni tek mutlu edecek şeyin onun uyanması olduğunu bildiğimden şu an onun iyileşmesini en çok ben istiyor bile olabilirim. Belki bulunduğu karanlıkta iyileşmek istemedi ama dediğim gibi, artık her şey farklı olacak. Söz veriyorum." İlk dediği kalbimi tarif edemeyeceğim bir şekilde okşamıştı. Hayır, aşk tarzı bir duygu ile bağlantılı değildi. İnsan olarak bir an için diğer herkesten daha iyi geldiğini hissettim. Belki o zaman da yani beraber olduğumuz süreç içerisinde de asıl beraber olmamızın nedeni buydu.

Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin