23. Kırgınlık

1.3K 83 47
                                    

2 yıl sonra

“Evet. Tamam. Kendisine ileteceğim. İyi günler.” Bu iş de bitmişti. Kendimle gurur duyuyordum. Kendimi ödüllendirme babında kendime bir M&M almıştım. Son dört aydır ağzıma çikolata sürmedim. Diyet ve spor namına yapmadığım şey kalmadı. Hayatım 180˚ değişmişti. Yeni bir ev, yeni arkadaşlar, yeni iş vb. Başlı başına her şey değişmişti. Kendime odaklı yaşıyordum. Başka kimseyi düşünmüyordum. Onun adını ağzıma almayalı 2 yıl olmuştu ancak yarın aynı masada oturup toplantı yapacağız. Adını ağzıma almayı tercih etmiyorum. Kısaca ʺOʺ diyeceğim. O artık hayatımın bir parçası değildi. Babam dışında o gruptaki herkesi hayatımdan çıkarmıştım. Her şey bana onu hatırlatıyordu. Ben de buna bir son verdim. Şu an bir sevgilim var ve onunla çok mutluyum. Neyse ki toplantı da o da vardı. M&M’lerimi bitirip arabama bindim. Sevgilimle buluşacaktım. Onu çok seviyordum. Gerçekten ona değer veriyordum ama henüz âşık olmamıştım.

Saatime baktım: 18:43. 17 dakikam vardı. Buluşacağımız yer evime arabayla 4 dakika uzaklıktaydı. Evimin önüne gelip alelacele eve girdim. Üstüme birkaç bir şey geçirdim, makyajımı tazeledim ve çantamı alıp yola koyuldum. Ayağımda topuklu olduğu için arabamı almıştım. Bugün salıydı. Bu demek oluyordu ki kafe neredeyse boştu. Arabayı park alanına park ettim. Gözümdeki gözlükleri başımın üstüne koydum ve kafenin içine girdim. İçerisi mis gibi kahve kokuyordu. Gelmiş mi diye köşemize baktım. İşte, sevgilim oradaydı. Beni bekliyordu. Bizim köşemiz dedim çünkü biz orada tanıştık. Kısaca anlatayım ben kahvemi alıp o masaya yöneldim. O sırada telefonda konuşuyordum kafamı sağa çevirdim ve karton bardağı masaya bıraktım. O sırada o da telefonuyla ilgilenirken oturdu. Ben de ona bakmadan oturdum çünkü onu daha görmemiştim. Sonra nasıl olduysa aynı anda kafamızı kaldırdık ve her şey öyle başladı. 

“Hey.” dedim geldiğimi belirtmek için. Beni gördü ve ayağa beni öpmek için kalktı. “Hoş geldin aşkım.” dedi. İçim pır pır etti. Bana aşkım demesi o kadar hoşuma gidiyordu ki. “Hoş buldum.” dedim kibarca gülümseyerek. Elini masanın üstünden uzattı. Mesajı aldım ve elimi uzattım. Parmaklarımızı kenetledik. O sırada elime bir şey değdi. “Bu…ne?” diye sordum şaşkınlıkla. Elini elimin üstünden çekti. Bu bir tek taştı. Elimi ağzıma götürdüm. “Tanıştığımız günden beri senin benim olmanı istiyordum. Şimdi de bunu resmileştirmek istiyorum.” Gülmek ile ağlamak arasında gidip geliyordum. O kadar heyecanlandım ki ne yapacağımı bilemedim. Avucumun içinden yüzüğü aldı ve bana derin derin baktı. “Cevabın ne olursa olsun seni hep çok seveceğim.” “Cevabım ne olsun istersin?” diye takıldım ona. “Evet, kesinlikle, tabi ki de, bunu beklemiyordum vs.” Gülümsedim. “O zaman evet, kesinlikle, tabi ki de, bunu beklemiyordum.” Minik bir kahkaha attı. Ona elimi uzattım. O da elimi tutup nazikçe yüzüğü yüzük parmağıma yerleştirdi. “Sormayı unuttum. Benimle evlenir misin?” dedi gülerek. Ben de kıkırdadım ve kafamı evet anlamında salladım. Ayağa kalktı yanım geldi, ben otururken bana doğru eğildi ve dudaklarıma içten bir öpücük kondurdu. Bir şey itiraf edeceğim: Ne zaman onu öpsem aklıma ʺOʺ geliyor. Sanki bir lanet gibiydi. Her neyse ben sevdiğim adamla evleniyordum. Daha ne olsun?

*                    *                   *

Ajansa vardığımda bir şey fark etmiştim. Burayı hiç özlememişim. Burada hep ʺOʺnunlaydım. Şimdi sevgilimle gelmiştik. Asansöre bindik, bekliyorken şakalaşıyorduk. Sonra beni birden öptü. Gülerek geri çekildim. “Ne? Nişanlımı öpemeyecek miyim?” dedi. Gülümsedim. “Enerjini geceye sakla.” dedim tahrik edici bir şekilde. “İple çekiyorum.” dedi ve göz kırptı. Sonunda gideceğimiz kata vardık. Oda uzunca bir koridorun sonundaydı. Kapısının önüne gelince derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp içeri girdim. İlk gördüğüm kişi Scooter’dı. “Ashton Irwin ve Ellie Good. Muhteşem ikili. Hoş geldiniz.” Kibarca gülümsedim ve yerime oturdum. Ashton da yanıma oturdu. “Hoş geldiniz.” Bu sesi en son bir yıl önce duymuştum. Bana beni sevdiğini söylemişti. Bu ses benim hayatımın aşkına aitti. Yutkundum ve göz teması kurmadan “Hoş bulduk.” dedim. Ashton oldukça keyifli bir şekilde diğer 5SOS elemanlarıyla sohbete dalmıştı. Sonunda kafamı kaldırmayı başardım. İşte tatlı rüyam ve güzel kâbusum karşımdaydı. Bana bakıyordu. Sadece bana bakıyordu. Bakışları beni delip geçiyordu. Rengi solmuştu. Aşırı derecede zayıflamıştı. Elmacık kemikleri belirginleşmişti. Onun için üzülmüştüm. 

Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin