New York sokaklarında yürürken bu şehrin ne kadar büyük olduğunu daha iyi anlıyordum. İçinde kaybolmak kolay. Hatta bazen kendinizi çok küçük hissediyorsunuz. O kadar küçük ki, sanki sizi yutup yok edecekmiş ya da binalar sizi bir böcek gibi ezecekmiş gibi hissediyorsunuz. Justin'in haftaya Madison Square Garden'da konseri var. Selena da sözüm ona destek olmaya geldi ama bence ilgi çekme peşinde. Justin'le eskiden çok yakındık. En iyi arkadaştık da diyebiliriz. Tabi 1 yıl öncesinden bahsediyorum. Selena yokken... Justin değişti, hem de çok. Bazen kendime onu tanıyıp tanımadığımı sorarken buluyorum. 15 yaşındaki sevimli Kanadalı çocuk gitti yerine kendini beğenmiş, ünün, şöhretin ve paranin kurbanı olmuş bir çocuk geldi. Hala alışamadım bu Justin'e. Hayallerim taksinin birinin üzerime su sıçratmasıyla bölündü. "Siktir!" diye mırıldandım anlık bir öfkeyle. Sırılsıklam oldmuştum çünkü. Yanımdan geçenler pis pis sırıtıyorlardı. Aldırmadan Starbucks'a girdim ve siparişimi verdim. Oradaki kahve kokusunu içinize çektiğiniz an bir daha oradan ayrılmak istemeyebilirdiniz. 4-5 dakikaya prenses hazretlerinin kahvesi hazırdı. Tam çıkarken biri elini belime doladı.
"Kim olduğunu bilmiyorum ama yanlış kıza bulaştığını söylemek isterim!" Çocuk güldü. Sesi garip denecek kadar tanıdıktı. Dönüp baktım ve çocuğun Alex olduğunu fark ettim. Alex benim çocukluk arkadaşımdı. "Dostum lanet olsun ödümü kopardın!" dedim kalbimi tutarak. Gülümsedi. "Kızınca daha bir güzel oluyorsun" dedi şakayla karışık. "Ne işin var burada?" diye sordu gözlerini gözlerimden ayırmadan. "Justin'in burada konseri var, onunla geldim. Sen?" diye sordum ve frappuccinoyu yudumlamaya başladım. "Tatildeyim, haftaya dönüyorum" dedi. Üzüldüm takılacak daha doğrusu beni olası sinir krizlerinden uzak tutacak birileri iyi olurdu. "Londra'ya mı?" "Evet." dedi şehrinin adını duyunca minik bir tebessüm oluştu suratında. "Ben bir buçuk hafta buradayım, keşke gitmeseydin burada sıkıntıdan patlayacağım!" Birkaç saniye gözlerime baktıktan sonra; "İstersen biraz daha kalmaya çalışabilirim." Gözleri gözlerimi bir saniye için bile terketmemişti. "Gerçekten mi?! Alex seni seviyorum! Hayatımı kurtardın!" Otele dönmem gerekiyordu, bu gerçek tüylerimi diken diken ediyordu ama Alex'in yanında daha çok eğleniyordum ve daha gitmeye hazır değildim. "Dolaşalım mı?" diye sorduk aynı anda. Kıkırdadım. "Hadi gel!"
-Justin'in Kısmı-
Selena'yla Not Defterini izliyorduk. O yanımdayken kendimi güvende ve mutlu hissediyorum. O benim meleğimdi. Alnına bir öpücük kondurdum. Çikolata rengi gözlerini televizyon ekranından ayırdı ve bana baktı. "Nerde kaldı bu geri zekâlı? Buzlar erimiştir şimdiye! Of bir bok beceremiyor!" diye öfkeyle bağırdı. "Sakin ol, gelir birazdan. Dur bir arayayım şunu." Telefonu elime aldım ve numarasını tuşlayıp yeşil düğmeye bastım. Telefonunun sesini yan odadan duyabiliyordum. Burada unutmuş. "Yakında kendini de unutacak!" diye tısladı Selena. "Ben gidip alırım aşkım istersen." "Gerek yok zaten artık canım istemiyor." Dedi ve dudaklarıma yapıştı. Aklım hala Ellie'deydi ama kimin umurunda yanımda dünyanın en güzel kızı vardı.
-Ellie'nin Kısmı-
"Hadi canım! Yalan söylüyorsun!" "Hayır, gayet ciddiyim!" dedi. Başına gelen komik olaya güldüm. Çok mutluydum. 1 yıldır ilk defa gülüyordum. Alex ilacım gibiydi. Uzun bir yol ardından göl kenarına geldik ve banklardan birine oturduk. Bir süre konuşmadık. Sessizce oturuyorduk. Alex'in bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ona bakmak için kafamı çevirdim. "Sen çok güzel bir kızsın Ellie." Dedi birden. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum ama ne yazık ki bunu engelleyemiyordum. "Sende çok yakışıklısın dostum, kızlar sana çıldırıyordur herhalde!" Gülümsedi. "Olabilir, bilmiyorum." "Nasıl bilmezsin?! Yakışıklısın dünya tatlısı bir aksanın var..." Diye heyecanla konuşmaya başladım. "İngiliz aksanı niye bu kadar çekici gelir anlamam ki? Aksan, aksandır işte." "Sen sorunlusun!" Yüzüne inanamayarak baktım. "Biliyorum." Dedi ve kolunu omzuma attı. Güneşin batışını izledik. Renkler adeta büyülüyordu. Güneş yerini aya verirken bizdeotelin yolunu tuttuk. "Beni bıraktığın için teşekkür ederim." "Önemli değil sonra görüşürüz!" Gülümsedim ve arkasından el salladım. Yukarıya çıktım, otel oda kartını hazırladım ve odaya girdim. Manzara her zamankindendi. Justin ve Selena koltukta sanki bir daha birbirlerini göremeyeceklermiş gibi öpüşüyorlardı. Ses çıkarmamaya özen göstererek eşyalarımı alıp odamın yolunu tuttum. Tam kapıdan çıkacakken tokam yere düştü ve Selena beni fark etti. İşte şimdi sıçtım! "Hey sen! Hangi cehennemdeydin?" Cevap olarak gözlerimi devirdim. Şu an bu cadıyla laf dalaşına girecek havamda değildim. Justin her zamanki gibi sesini çıkartmadı. Selena ayağa kalktı ve bana doğru geldi. "Sana diyorum! Dilini mi yuttun? Cevap versene!" Sonunda döndüm. "Ne dememi istiyorsun?" "Soruma cevap vermeni bekliyorum aptal şey!" "Sana hesap vermek zorunda değilim!" Sesin yükseliyordu, Justin de ayağa kalktı. O sırada suratımda acayip bir acı hissettim. Bu sürtük bana tokat mı attı? "Kim olduğunu sanıyorsun sen?" Elimi öfkeyle havaya kaldırdım ama Justin kolumu yakaladı. "Çık dışarı. Sel odaya git." Gözlerine baktım, karmaşık duygular vardı. Anlayamadığım ama biliyordum ki öncelik o kızındı. Bana hadi dercesine bakış attı, ardından kolumu bıraktı. Öfke tüm bedenimi sarmıştı. Hareket edemedim. 1 dakika sonra eşyalarımı yerden bir hışımla alıp odadan çıktım. Koridorda gözlerimin yandığını hissedebiliyordum. Her tarafım yanıyordu. Odama vardığımda eşyaları yere attım ve yatağıma koştum. Yastığı kapıp suratımı içine gömdüm ve gözyaşlarımın akmasına izin verdim. Hıçkırmaya başladım. Yaklaşık yarım saat sonra kapı tıklatıldı. Güçsüz bir şekilde "Girin." Diyebildim. Gelenin kim olduğunu görmemiştim. Yüzüm hala otel yastığına gömülüydü. Her kimse yanıma koştu ve bana sıkıca sarıldı. Kaslı kollarından ve aşina olduğum kokusundan onu tanıdım. "Artık tahammülüm kalmadı Justin! İşi bırakıyorum! Yarın Scooter'la konuşacağım ve en kısa zamanda Atlanta'ya döneceğim!" Bu sefer gözlerini okumayı başarmıştım. Hüzün ve öfke vardı ama ben kararımı vermiştimve kararım kesindi. Bu sefer yarı yolda kalma sırası ondaydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)
FanficEllie Good babasının işi yüzünden vazgeçtiği hayatını, tanıştığı dünyaca ünlü genç pop şarkıcısı Justin Bieber adamıştı. Aynı zamanda çok yakın arkadaşlarken aynı zamanda beraber iş yapıyorlardı. Bir şeyin farkında değillerdi. Birbirlerine aşık oluy...