Beyaz odalar, beyaz koridorlar, beyaz yerler, beyaz yataklar, beyaz duvarlar, beyaz insanlar, beyaz, beyaz, beyaz ve yine beyaz, her yer beyaz. İnsan yaşama tutunmak istese bile bu hastanelerin lanet renksizliği anca hastalarının yakınlarının umutsuzluğunu anlatabilir. Bizim için de öyleydi. Ummak, geleceğe umutla bakmak, hayatımı gözümü kırpmadan verebileceğim kızın her zamanki neşesi ve hayat doluluğuyla bize geri dönmesi hepimizin dileyebileceği en büyük dilekti. Hepimiz berbat hissediyorduk. Herkes Ellie’yi geri istiyordu, hem de herkes. Twitter, ″Geçmiş olsun.″, ″Ellie iyi ol.″, ″Ellie için dua edin.″lerle doluydu. Dünyanın etrafındaki tüm Belieber’larımdan mesajlar yağıyordu. Hatta yüze yakını binanın önünde bekliyordu. Kim bilir belki on bininci kere iç çektim ama bu bir tek ben değildim. En az 5 dakikada bir birinin ağzından “Of.” ya da içten bir iç çekme sesi duyuluyordu. Sadece ufacık bir mucizeye ihtiyacımız vardı, ufacık, mini minnacık bir mucize ve belki şu an karşımdaki odada uyuyan meleğim gözlerini açacaktı. Doktorlar yarım saatte bir düzenli kontrole geliyorlardı. Arada kanayan yaralarına pansuman yapıp vücudunun konumlarını ayarlıyorlardı. Nefes alıyordu, kalbi de atıyordu ama uyuyordu. Beyin ölümü gibi bir şey yani ama o teoriyi kimse ağzına almıyor. Benim dışımda…
Odanın önünden bir dakika bile olsun ayrılmıyordum. Ne olur ne olmaz, her an uyanabilirdi. Karnımdan yükselen ses 2 günün isyanını ediyordu. “Justin, iki gündür yemek yemiyorsun annecim. Lütfen kafeteryaya inip bir şeyler ye. Söz bir şey olursa haber veririz.” Annem beni günde en az yirmi kere ikna etmeye çalışıp başarırız olup duruyordu ama eğer biraz daha yemek yemezsem Ellie’ye bakmak için gücüm kalmayacaktı o yüzden ayağa kalktım ve yürümeye başladım. “Hemen gelirim.” Asansöre vardım ve aşağı tuşuna bastım. Saniyeler geçiyordu ve ondan uzak kaldığım zaman gittikçe artıyordu. “Hadi.” diye sinirle fısıldadım kendi kendime. Yanımda 3-4 kişi vardı ve artık herkes benim burada oluşuma alışmış, ne Justin Bieber olduğumu ne de dünya çapında bir şarkıcı olduğumu umursuyordu. Bu umursamazlar arasında birinci sırada da ben geliyordum. Asansör bip etti ve ardından kapı ağır ağır açıldı. 0’a basıp asansörün köşesinde yerimi aldım. Arkamı insanlara dönmüştüm, her ne kadar umursamasalar da gözleri beni yoklayıp duruyordu. Asansör zemin kata vardığında yine aynı sesi çıkardı. İnsanlar farklı katlarda dağılmışlardı ama bir tane yaşlı bir bayan benimle aynı yerde indi. Adımlarımı açık kantine doğru atarken arkamdan bir ses duydum, daha doğrusu bu benim adımdı.
Adımın çıktığı ağzın sahibini mümkünse uzun bir süre görmek istemiyordum. Arkamı dönmedim ve hızımı kesmeden büfeye vardım. “Bir tost ve Sprite lütfen.” Siparişimi düşünmeden sadece bir şeyler yemek amacıyla vermiştim. Ne yediğim değil neden yediğim önemliydi. Yaklaşık beş dakika büfedeki atıştırmalıkları ve çikolataları izledikten sonra genç kantinci bayan siparişlerimi uzattı bende ortaya 10$ bırakıp arkamı döndüm. “Bu çok fazla beyefendi, paranızın üstünü alın.” Kafamı hayır anlamında salladım. “Üstü kalsın, iyi günler.” On dolarlık bir banknotun bana pek bir yararı yoktu. Yürürken yere bakıyordum, fark edilmek istemiyordum. Şimdiye kadar insanları kırmamak için en az 40 tane resim vermiştim ama şu an hiç ama hiç havada değildim. Önümde iki tane ayak belirdi orada öylece durdu. “İzninizle.” dedim ama kafamı kaldırmadım. “Justin, lütfen.” Gözlerim açıldı ve kalbimi duracak gibi olsu. Zar zor yutkundum ve “Çekil önümden Chaz.” dedim ve sağına doğru adımımı attım ama elini beni durdurmak için göğsüme koydu. “Beni dinle lütfen. 2 dakika da olsa 5 saniye de olsa dinle.” “Neyi dinleyeceğim Chaz?! Ne gibi bir açıklama yapabileceksin? Şu an bana söyletebileceğin ne beni daha iyi hissettirecek ha?” Sesim yüksekti ama bağırmıyordum. Gözlerine bakmıştım sonunda. En iyi arkadaşımın pişmanlık yüklü gözleri... “Ben yukarı çıkıyorum.” dedim ve yanından geçip direkt merdivenler yöneldim. Asansörü beklemeye zamanım yoktu. 4 kat çıkacaktım ama dünyanın sonu değildi elbet, vücudum spora alışıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)
FanficEllie Good babasının işi yüzünden vazgeçtiği hayatını, tanıştığı dünyaca ünlü genç pop şarkıcısı Justin Bieber adamıştı. Aynı zamanda çok yakın arkadaşlarken aynı zamanda beraber iş yapıyorlardı. Bir şeyin farkında değillerdi. Birbirlerine aşık oluy...