8. Evim Güzel Evim

5.3K 149 17
                                    

Mahallemizin sokağına girdiğimiz an anılarım teker teker depreşmeye başlamıştı. Tanıdık evler ve simalar artık gerçekten de evde olduğumu hissettiriyordu. 14 aydır evden uzakta olunca insan elbette evini özlüyordu. Araba evin önünde durur durmaz kapıdan kendimi dışarı attım ve kapıya koşup zili çaldım. İçeriden ayak seslerinin yaklaştığını duyabiliyordum ki bu da heyecanımı 3e katlıyordu. Sonunda kapı açıldı ve karşımda halam hiç değişmeyen suratıyla duruyordu. "Ellie! Tatlım sonunda." diyerek sıska kollarını boynuma doladı ve kafama bir öpücük kondurdu. 

Ardından arkamdan babamın geldiğini duydum ve anlaşılan o ki yalnız değildim çünkü halam "Ryan! Küçük kardeşim!" diye güldü ve koşarak ona sarıldı. Benim bu heyecanlı girişimle bavulların varlığı aklımdan çıkmıştı ki babam üstüne atlayan halam ve kollarındaki ağırlıklar arasında zar zor dengesini kazanmaya çalışıyordu. Kıkırdadım ve elinden bavulumu sırtından da çantamı aldım. Kalanı şoför getirirdi zaten. "Sonunda evin yolunu bulabildiniz çocuklar." dedi halam ve bizi içeri aldı. "Sorma Mandie. 1 yıldır ev hasreti çekiyoruz." dedi babam içeriye girerken. 

Ben sohbet kısmını onlara bırakıp odamın yolunu tuttum. Kapımın önüne gelince derin bir nefes çektim ve içeri girdim. Sanki hiç gitmemiştim. Yatağımın yanına gelince kendimi üstüne bıraktım ve gözümü tavana diktim. Justin'in yıllar öncesinden devasa posteri bana bakıyordu. Bu onun ilk çıkan posteriydi ve büyütüp bana getirmişti. Dudaklarım büzüştü ve sonunda bir gülümsemeye dönüştü. Neredeysem, oradaydı. Yanımda olmasa bile onu hatırlatacak elbet bir şey vardı. İçimi geçirdim ve rahat yatağımı bırakıp aşağıya tekrar indim. "Baba ben çıktım." diye mutfağa doğru seslendim. Orada olduklarını tahmin ediyordum çünkü evin içini kek ve kahve kokusu sarmıştı. "Nereye gidiyorsun tatlım?" 

"Jazzy ve Jaxo'yu görmeye." dedim ve kapıdan dışarı adımımı attım. Jeremy ve Erin bizden 4 bina uzaktaydılar. Pattie ise tam karşıdaydı ki zaten beraber geldiğimiz için istikametimde miniklere öncelik tanıyordum. 2 dakika içinde kapının önündeydim ve zile basıp 2 tane sarı kafanın önümde belirmelerini bekledim. Kapı açıldı ve işte yine karşımdaydı. Jazzy kucağındaydı ve Jaxon sağ tarafında duruyordu onun suratına da şaşkın bir gülümseme yerleşmişti. "ELLIE!!" Jaxon üstüme atladı, Jazmyn de Justin'in kollarından kurtulup aşağı indi ve bana sarıldı. İkisinin de yanaklarına kocaman birer öpücük kondurdum ve sıkıca sarıldım. 

"Sizi çok özledim! Ne kadar büyümüşsünüz!" İkisi de tepkime kıkırdadı. "Tam 8 cm uzamışım! Annem öyle söylüyor!" diye bağırdı Jaxon, 5 tane parmağını gözüme sokarak. Gülümsedim ve diğer elini avucumun içine alıp yumruk yaptığı elinin 3 tane parmağını açtım ve ellerini birleştirdim. "8. İşte tam bu kadar uzamışsın!" dedim gülerek. Justin'in döndü ve sevinçle bağırdı "Bak Justin! Ne kadar çok uzamışım!" Justin kafasını katılırmışçasına salladı ve Jaxon'ın elini yakaladı. Bende Jazzy'i kucağıma aldım ve arkamda kapıyı kapayıp içeri adımımı attım. "Ellie, neden hiç gelmiyorsun?" diye sordu Jazzy suratını asarak. "Abinle dünyayı dolaşıyorum." diye açıklamaya çalıştım. "Dünya çok mu uzaktaki buraya hiç gelemiyorsun." Minik bir kahkaha attım ve 6 yaşındaki küçüğe dünyanın nasıl olduğunu ve üstünde nasıl yaşadığımızı açıkladım. 

Justin mutfağa girdi bende onu takip ettim. "Anne bak! Bu kadar uzamışım!!" diye parmaklarını yine aynı şekilde Erin'e gösterdi. "Aferin sana koca adam." dedi ve alçakgönüllülükle gülümsedi, tam bir anne gibi. "Ellie! Justin bir sürü oyuncak almış! Hadi gidip oynayalım!" dedi Jazmyn. Anlaşılan Erin bizim varlığımızdan bihaberdi ve adımı duyar duymaz bana doğru döndü. "Ellie! Justin! Sizi görmek çok güzel, tanrım sizi çok özledik!" dedi gülerek ve bize topluca sarıldı. "Seni de görmek güzel Erin tam tamına 4 ay oldu. Pek alışık değiliz bu kadar uzun ayrı kalmaya değil mi?" dedim ve Justin'e baktım. 

O da bana bakıyordu ve gülümsedi. "Evde olmak güzel." diye fısıldadı. "Hadi Ellie, yukarı gel!" "Daha yeni geldiler tatlım, bırak biraz soluklansınlar sonra oynarsınız." Jazzy tabii ki hemen yüzünü buruşturdu ve kollarını kızgınlıkla göğsünde kavuşturdu. "Of!" Jaxon, Justin'in kolundan tutup aşağı çekti ve kulağına bir şey fısıldadı ki bu Justin'in bana kısa bir bakış atmasına sebep oldu. "Biliyorum, öyle." 

Jaxon kıkırdadı ardından Jazzy'le odadan çıktılar. "Babam burada mı?" diye sordu Justin. "Daha gelmedi, 1-2 saate burada olur bende yemekleri hazırlıyorum malum bugün büyük kavuşma." İkimizde gülümsedik ve başımızı aşağı yukarı salladık. "Ellie, babam gelene kadar dolaşmak ister misin?" Omuzlarımı silktim ve gülümsedim. "Fark etmez." "Babam gelmeden döneriz." diye Erin'i bilgilendirdi ve bizi dışarı sürükledi. Sokağa adım atar atmaz bana döndü. "Sonunda baskına uğramadan dolaşabileceğimiz bir yer." 

Haklıydı, hayranların ulaşamadığı tek yer burasıydı belki. Buranın evi olması dışında özel bir siteydi. "Ellie! Dünyaya dön!" Justin'in elleri gözümün önünde hızlı hızlı sallanıyordu ve düşüncelerimden kopmamı sağladı. "Pardon, dalmışım." dedim ve çekingen bir gülüş attım. "Farkkettim." dedi ve kafasını çevirdi. Sessizce, doğup büyüdüğüm mahallenin evlerinin önünden teker teker geçerken, yürümeye devam ettik. Justin buraya 15 yaşındayken gelmişti bense burada doğup büyüdüm. Aradan sadece 5 yıl geçmesine rağmen sanki onunla bir ömür geçmiş gibiydi. "Akşam bizdeyiz biliyorsun." Justin, çekinerek konuşmaya başladı. 

Kafamı "evet" anlamında salladım. "Seninle önemli bir şey konuşmam lazım." "Şimdi konuşalım, hazır yalnızken." Kafasını salladı. "Olmaz, şu an... şu an olmaz şey konuşmak yani konuşma, o şimdi olmaz yani konuşmak istemiyorum evet şu an havamda değilim." diye ağzımda lafı geveledi. Bu şapşal yine neyin peşindeydi? Konuyu her ne kadar kurcalamak istesem de Justin'in ağzındaki baklayı alamayacağımı bildiğimden onu rahat bıraktım. "Jaxon'ın sana karşı ciddi hisleri olduğunu biliyor muydun?" dedi kıkırdayarak. Belli ki konuyu değiştirmeye çalışıyordu ama değişen konu dikkatimi çekmeye yetmişti. "Ne gibi?" dedim şaşkın şaşkın bakarken. 

"Kulağıma senin bir prensese benzediğini ve çok güzel olduğunu söyledi." Ağzım açılır gibi oldu ama hemen kapadım ancak yanaklarımın saçma bir şekilde kızarmalarına engel olamadım. 3 yaşında bir bebekten aldığım bu iltifatın beni bu denli etkilemesi de komikti doğrusu. "Kızardığına inanamıyorum!" diye kahkaha attı Justin ve bu yüzden yüzüm daha fazla yanmaya başladı. "Ellie, kardeşimin en az benim kadar yakışıklı olduğunu biliyorum ama sübyancılık yapmana izin veremem." Yüzündeki komik gülümseme ile benimle dalga geçti ben de omzuna yumruk attım. "Bir kız olabilirsin ama erkek gibi yumruk atıyorsun!" diye güldü ve inledi ardından kolunu ovdu.

"Hak ettin!" dedim ve gülümsedim. Aptal aptal konuşuyordu gene. Sonra aklıma bir şey geldi, Justin'in Jaxon'a verdiği cevap. "Biliyorum, öyle." Kafamı bir an ona çevirdim, gözleri yola odaklanmış halde yürüyordu. Onu biraz tanıyorsam yüzündeki ifade bir şeyler düşündüğünü gösteriyordu."Justin." Bana baktı ve söyleyeceğim şeyi söylememi bekledi ama ben emin değildim. Acaba sormalı mıydım? "Jaxon'a dediğin hani bildiğin şey..." Gülümsedi. "Senin prensese benzediğini ve çok güzel olduğuna katılmam mı?" Kafamı hızlı hızlı salladım, sanki suç işlemiş küçük bir çocuk gibi.

"E ne olmuş?" diye sordu. "Sen, gerçekten güzel olduğumu mu düşünüyorsun?" Durdu, bende durdum. Gözlerinin içine bakarken birden eli yanağımı buldu ve başparmağı yanağımı okşadı. "Tabii ki de El, bu dünyada tanıdığım en güzel kadınlardan birisin." Yanaklarım, YAPMAYIN! Yanaklarımın kızardığını görünce bir kahkaha patlattı ve ekledi. "Utanınca daha güzel oluyorsun." Daha fazla kızaracaktım ve o bunu çok iyi biliyordu. Sırf bu yüzden onlarca güzel laf söyledi ve bu yol boyunca sürdü. İçten içe bu sözlerin gururumu okşadığını söyleyebilirdim. Yürümeye devam ettik çe aklıma tek bir soru takıldı; akşam ne olacaktı?

Be Alright (Justin Bieber Türkçe Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin