1. Bölüm: Gölgesiyle Konuşan Kız

6K 175 29
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya yazarsanız çok sevinirim. :)

İyi okumalar...
######
Bazen insanın aklına düşer ya bazı düşünceler. Öyle bir gün sanırım bugün. Hayatın acımasızlığını düşündüğüm bir gün. Kimileri canını verene kadar çalışıp üç beş kuruşa bakarken, kimileri oturdukları yerden milyonlar kazanıyordu. Tabiki onlar da zamanında çalışıp didinmişlerdir ama hala daha iki kuruş için can veren insanlar varken onların yatması haksızlık değil miydi?

Her çocuk istediği şeylere sahip olarak büyümek ister. İstediği oyuncaklar alınsın, istediği yemeği yiyebilsin, istediği zaman ailesiyle birlikte bir eğlence parkında zaman geçirebilsin... Daha bir sürü şey. Hak eder de.

Hiçbir çocuk kendi isteğiyle fakir veya zengin bir ailenin içine düşmez. Sadece, zengin aileye denk gelen çocuklar, daha şanslıdır. Neden her çocuk eşit değildi ki? Bu dünyada, çocuklardan daha fazla her şeyi hak eden kim veya ne var?

Ahh! Yine akşamın bir vakti gölgeme bakarken saçmaladığım bir gün. Evet, genelde böyle saçmalarım. Ama bu saçmalıklarımın hiçbiri kendim için değil. Kardeşim için. Ben hayatımdan memnunum. Ya da olmaya alıştım. Ama o daha küçücüktü. Bir çok şeye anlam bile veremiyorken bu zorlukları yaşaması tam bir saçmalık. İşte bu yüzden her çocuk eşit olmalıydı.

Ben, Mina. Mina Özdemir. Her akşam iş çıkışında yavaşça evine doğru yürürken sokak asfaltına düşen gölgesiyle konuşan kız. Çünkü her akşam eve gittiğimde kardeşimin yüzündeki aynı ifadeyi görmekten yoruldum. 'Bugün, ablam bana ne getirdi acaba?' Hiçbir şey. Çoğu zaman bu sorunun cevabı, koca bir HİÇBİR ŞEY. Ona bir şeyler alabilmeyi o kadar çok isterdim ki. Ama lanet olası herif, ki kendisi biyolojik açıdan benim babam olur, buna izin vermiyordu.

İş yerinden aldığım tüm para onun zıkkımlanmasına anca yetiyordu. Sadece benim değil, annemin kazandığı para da öyle. Annemle boşanmasına rağmen hala daha peşimizi bırakmamıştı. Ondan gerçek anlamda nefret ediyordum. Çünkü kardeşim onu seviyordu. Nasıl bir babası olduğunu bildiği halde, onu seviyordu. Her akşam, belki bu sefer itmez umuduyla ona yaklaşıyordu ama o, her seferinde biraz daha fazla itiyordu. Pislik herif.

Ayağımın altındaki küçük bir taşa sinirle vurup adımlarımı hızlandırdım. Bugün kardeşimin yüzündeki ifadeden çekinmeyecektim. Sabah, işe giderken bir teyze sevabına çocuklara çikolata dağıtıyordu. Bir tane de bana vermişti ve ben de onu kardeşim için saklamıştım. Bugün onu verecektim ona. Belki ben alamamıştım ama sonuçta ben verecektim.

Evimizin olduğu sokağa adım attığım gibi yine bizim kapının önüne toplanan komşular ve evden gelen seslerle koşarak kapıya yöneldim. Kahretsin! Gene gelmişti pislik herif. Çantamdan hızlıca anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım.

"Anne!" diye seslendim çantamı yere fırlatırken.

"Küçük kızımız da gelmiş" diyen pislik herifin sesini duyunca yüzümü buruşturdum. Oturma odasına girdiğimde gördüğüm manzarayla sinir kat sayım artmıştı. Benim küçüğüm gene köşeye sıkışmıştı ve annem ona sarılarak ağlıyordu.

"Ne işin var senin burda?" diye tısladım sinirle dişlerimin arasından.

"Evimize geldim, kızım" dedi pişkin pişkin sırıtarak.

"Ben senin kızın değilim, burası da senin evin değil, defol git!"

"Düzgün konuş benimle" dedi yavaş yavaş sinirlenmeye başlayarak. Çok da umrumdaydı sanki sinirlenmesi. Tam tersine, hoşuma bile gidiyordu.

"Ne istiyorsun, bizden? Yetmedi mi aldıkların?"

"İki kuruş paranın nesi yetecek lan?"

"Bizde o bile kalmıyor, senin yüzünden" diye bağırdım sinirle. "Defol git evimizden."

Kadere BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin