11. Bölüm: Yeşillik ve Göl

1.8K 116 7
                                    

Geceleri uzanıp yıldızlara biz şeyler anlatan insanlar ya çok mutludur ya da inanılmaz üzgün. Derdini anlayabilecek kimse olmadığı için oturup yıldızlara anlatırlar. Çünkü onlar cevap veremezler. Sadece konuşup içindekileri boşaltmak isterler. Oysa insanlar bir şekilde araya kendi fikirlerini sokarlardı.

Ve ben, şehrin ışıklarının arkasına saklandığı için yıldızları göremeyen insanlara acıyordum. Oysa yıldız, benim için yaşam kaynağıydı. Dostumdu.

Bu yüzden birçok insanın en yakın dostu cansız varlıklardır. Daha doğrusu cansız ya da konuşamayan canlılar. Oyuncak bebekler, ayılar ya da bitkiler. Bunun gibi birçok şey olabilir.

Benim dert ortağım da yıldızlardı. Öyle oyuncaklarla içli dışlı olan birisi olmamıştım hiç. Benim dostlarım hep yıldızlar olmuştu. Ve yine, dün gece en yakın dostum yıldızlardı. Yanımda bir tek onlar vardı. Beni en iyi onlar anlıyordu.

Hava aydınlanmaya başlayınca geceden beri oturduğum yataktan kalkıp odamdan çıktım. Banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra kendimi soğuk suyun altına bıraktım.

Gece, Hazan bana pansuman yapıp odadaki camları topladıktan sonra ısrarlarımla evine dönmüştü. Yanımda kimseyi istememiştim. Çünkü sabaha kadar uyuyamayacağımı biliyordum. Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Öz babamın bana yaptıklarını sindirebilmek için yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

Bütün gece boyunca gözlerime uyku değmemişti bile. Şimdi de işe gitmek zorundaydım. Ne olduğunu soracak bir sürü insana cevap vermek zorundaydım. Dün yaşadıklarımı, yıldızlara anlattıklarımı bugün bir de insanlara anlatmak zorundaydım.

Suyu kapatıp havluma sarındım ve aynadaki yansımama baktım. Dudağımın sol tarafında geçenkine oranla daha büyük bir yara vardı. O da yetmezmiş gibi yanağımda da beş parmak izi vardı. Fark edilmeyecek gibi değildi. Kullanmadığım için kapatıcım bile yoktu. Nasıl gizleyeceğimi bilmiyordum.

Dolaptan krem alıp dudağımın kenarına ve yanağıma sürüp iyice yaydım. Tabiki kapanmayacaktı. Sinirle banyodan çıkıp tekrar odama döndüm. Anneme görünmeden evden çıkmak istiyordum.

Dışarda yanan havaya rağmen dolabımdan siyah bir badi, siyah gömlek ve siyah pantolon çıkardım. Karalar bağlamak istiyordum bugün. Pijamalarımı çıkardıktan sonra üstümü giyinip saçlarımı taradım ve salık bıraktım. Belki saçlarımla kapatabilirdim.

Daha fazla beklemeden telefonumu ve siyah sırt çantamı alıp odadan çıktım. Spor ayakkabılarımı giydikten sonra kendimi dışarı atıp rahat bir nefes verdim. Daha saat erkendi ama biraz sahilde yürümek iyi gelecekti. Hızlı adımlarla sahile inip denize bakarak yürümeye başladım.

Kenarda duran simitçiden aldığım simiti kendimden çok martılara yedirmiştim. Belki de canı sıkkın olan insanların onlara simit atmasıyla alışmıştı simite, etçil olan martılar. Onlar da bir şekilde dertlerine ortak olmuştu insanların.

Sonunda yürümekten sıkılıp banklardan birine oturdum. Etrafta spor yapan ve simit satan birkaç insandan başka kimse yoktu. Sahili böyle zamanlarda daha çok seviyordum. Sessiz, sedasız.

Düşüncelerle dolan kafamla daha fazla yalnız kalmak istemediğim için kafeye doğru yürümeye başladım. Zaman nasıl olsa yaklaşıyordu. Olacak şeylerin önüne geçemeyecektim.

"Günaydın" diye şakıdı Umut kafeye girdiğimi görünce. Ardından gülümseyen yüzü solup hızla yanıma geldi. "Ne oldu sana böyle? Kim yaptı bunu?"

"Ne oluyor?" diyerek yanımıza gelen Burak ve Akın beye bakıp bıkkınlıkla nefesimi bıraktım. Burak iyice yanıma gelip başımı kaldırdı ve dudağımın kenarındaki yaraya dokundu. Yüzümü buruşturarak geri çekildim.

Kadere BakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin