Günümüz
Sözcüklerin damağında bıraktığı o kötü tat. Yorgunluk. Hüsran. Bütün bunlar benlik davasının birer silahıydı sadece. Seni yıldırmaya çalıştığı, pes etmeni beklediği bir savaşın silahları. Düşman arama. Ararsan bulursun. Kendi içinde. Ben buradayım. Ben buyum. Beni duy. Beni anla. Beni yaşa. Ne çok sen(!)
Düşün. Şu an kiminlesin? Neredesin? Kimin için varsın? Hiç olmayan biri... Bugüne kadar sadece onlar değil, sen bile kendinle mutlu olamadın. Hatta seni senden daha aşağı çeken kimse olmadı. İşte bütün bunlar olduğunu sandığın, ama aslında olmaktan nefret ettiğin nefsinin sana yaşattığı acılar. Kendini yıpratma. Yok etme. Sadece kendini tanı. Bundan evvel seni yaratan Allah'ı tanı. Hiç olmaktan korkma. İsterlerse hakir görüp aşağılasınlar. Hiç olmayı dene bu defa, umulur ki değersin.
Ders bitiminde sınıftan çıktı. Okulun kütüphanesinde görevliydi. Sadece 1 haftalığına. Kitaplarla arası fena değildi. İç karartıcı, aşk adı altında olmadık şeyleri mûbah hâle getirenleri hariç.
Menkıbeler, küçüklüğünden bu yana ilgisini çekerdi. Allah dostlarının sözleri içinde bir umut ışığı yakardı hep. Bunda muhafazakâr bir ailede yetişmesinin ve hafız olan dedesinin payı olmuştur elbet.
İslam'ın insana her zaman yol gösterdiğine inandığı için, bu güne kadar sıkıntılı bir ergenliği ve büyük bunalımları olmamıştı. Annesini doğarken kaybetmiş, hapishanede olan babasını ziyaret günleri hariç görmeden büyümüştü o.
Her ne kadar sıkıntılı bir yaşamı olsa bile inancından dolayı, huzurluydu ve bu büyük mutluluklardan daha kıymetliydi onun için.
Namaz kılıyordu. Sorulduğunda bunu söylemekten çekinmezdi. Amacı gösteriş değil, teşvik ve belki biraz tavsiye. Kimseyi zorlayamazdı. Hidayet Allah'tandı.
Birkaç arkadaşını kendisi gibi kapanmaya ikna edebilmesi bugüne kadar kazandığını düşündüğü en büyük sermayeydi belki de. 'İnsana yapılan yatırım, en büyük yatırım.' Sadece bankacıların kullanacağı bir söz olmamalıydı.
Kütüphane binasının önüne geldiğinde giriş basamaklarını tırmanya başladı. Yol boyunca yere bakarak yürüdü. İçinden Estağfurullah okudu bu süre boyunca. İnsanları incelemeyi sevmezdi. İncelenmeyi de. Göz harama baktıkça, kalp Rabbine yönelmez.* Gözün afetlerinden olabildiğince sakınmaya çalışırdı.
Hayattan büyük istekleri olan birisi değildi. Dua ederdi. Çoğunlukla. Olmasını istediği şeyin kendisi hakkında hayır mı? Şer mi? Olduğunu bilmediği için olmadığında buna fazla takılmazdı. Sükût ederdi. Biri ona sorduğunda söylerdi. Başına gelen birçok sıkıntının sükût ederek üstesinden gelmişti o. Hiçbir acının bakî olmadığına, ya da zaman geçtikten sonra ilk an kadar acıtmadığına inanırdı. Bu dünyanın bir imtihan yeri olduğu bilincinden kaynaklanıyordu, onun bu düşüncesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyyan |Ölmeden Önce Yaşa Seri #1|
General FictionHiç ölü birinden şikayetçi olabilir miydiniz? Ya da ölü biri sizden? Düşüncelerindeki çirkinlikle insanları yargılayamazdı, insanlarla işi yoktu. Onun tek savaşı kendiyle. Kendini tanıyabilirse, kazanmış olacaktı. Bütün mesele kendini tanıyabilmek...