Yedinci gök semâda, ''Bu yolculuğun devamını kendi başına yapacaksın. Bu bizim için son noktadır. '' diyen Cebrail (a.s) geldi aklına. Sıfat âleminin son durağı, ''Bir adım daha atarsam yanarım.'' demişti Peygamberimize (s.a.v) Sidretü'l Müntehâ'da. Bu duygu içini kavurdu. Kapının koluna uzanamadı. Sanki önünde durduğu odaya bir adım atsa yanacaktı. Ya O'nu güzel anlatamazsa? Yanarken yakardı o vakit. Bu, öyle bir histi.
Gözlerinin sulanmaması gerekiyordu. Hayır, şu an değil...
Anlattıklarını yaşamayanların, sözleri tesirli olmazdı. Kimse görülmek istediği kişi olarak görünmezdi. Gerçekten o kişi değillerse eğer. Bunu biliyordu. Bazen bazı şeyleri izah etmeniz değil, göstermeniz gerekirdi. İmitasyonlar bunu yapamaz, kendilerini belli ederdi. Zaten insanı olduğu gibi kabul eden kim vardı ki O'ndan başka? Besmele okudu içinden, Allah'tan güç istedi.
Parmakları kapının kolunu kavrayacağı sıra, ''Oradan değil!'' dediğini işitti bir sesin. Ses, Kamer'e aitti. Yavaşça geri çekildi. ''Takip et beni.'' dedi, başıyla merdivenleri işaret ederek. Nereden çıktığına anlam veremese de takılmıştı peşine.
Merdivenden aşağı indiler. Holden ilerlediklerinde, Kamerle aralarında bayâ mesafe vardı. Bir ara arkasını dönüp, ''Odamda.'' demişti, bu da haliyle ağır olan adımlarının daha da yavaşlamasına neden olmuştu.
Odanın kapısı açılınca, başındaki kulaklığı çıkardı Zişan. ''Arkadaşın'' dedi Kamer, gerisinde kalan Reyyan'ı işaret ederek. ''Seni ziyarete gelmiş.''
Yatağa bıraktı kucağında izlediği gümüş kapaklı laptopu. ''Kim?'' diye sordu.
''Hani vardı ya...'' dedi, ismini telaffuz etmek tuhaf hissettirmiş olacak ki ''Hastanedeki'' diye devam etti.
''Reyyan.'' dedi kendi kendine Zişan. ''Reyyan mı geldi?'' diye sordu.
''Evet, o.''
Çabucak kalkıp, hole çıktı Zişan. Bu sırada Kamer odasına girip kapıyı örtmüştü.
''Canım...'' dedi, gözlerine inanamamıştı.
''Selamün Aleyküm.'' dedi Reyyan. Tebessüm etmeye çalışarak. Zor olan şeylerden biriydi, tebessüm. Hele ki canınız sıkkınsa... Şehirler düşer, köprüler yıkılır ve siz, bir enkazın altından tebessüm ederek çıkardınız.
''Seni istediğim zaman arayabilir miyim?'' diye sordu Zişan. Dizlerinin üzerine koymuştu çenesini.
''Tabii ki.'' dedi Reyyan.''Ne zaman istersen arayabilirsin.''
''Peki.'' dedi Zişan, dişlerini göstererek gülümsedi.
''Hazırlan hadi.'' dedi Kamer, salona girdiğinde Zişan'a. Saçlarını kurutmuştu. Üzerinde deminkinden farklı ceketle, ''Arkadaşını evine bırakalım.''
''Tamam.'' dedi Zişan, gözlerini kırpıştırarak baktı Reyyan'a. ''Hemen geliyorum.''
Önünde durduğu seyyar kitaplığa göz attı bir müddet. İçinde bulundukları alana göre az yer kaplıyordu. Fakat mekânı samimi kılan tek şeydi. Baktığınızda dikkatinizi çekmeyecek türden değildi.
Ekonomi dergilerini, siyaset tarihiyle ilgili kısmı anlayabiliyordu. Fakat son zamanlarda gençlerin elinden düşmeyen, kötü rol model yabancı çeviriler... Ruhunu daraltmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyyan |Ölmeden Önce Yaşa Seri #1|
Fiksi UmumHiç ölü birinden şikayetçi olabilir miydiniz? Ya da ölü biri sizden? Düşüncelerindeki çirkinlikle insanları yargılayamazdı, insanlarla işi yoktu. Onun tek savaşı kendiyle. Kendini tanıyabilirse, kazanmış olacaktı. Bütün mesele kendini tanıyabilmek...