Damarlarında dolaşan oksijen değildi sadece. Başka bir şeyler vardı. Sabah namazını kıldıktan sonra güneşin doğuşuna kadar dünya semâlarına inen rahmetti ve o rahmet soluduğunuz havadan ciğerlerinize ulaşıyor, tüm vücudunuza yayılıyordu.
Güneş bir doğarken bir de batarken uyumamaya dikkat ederdi. Çok uykulu hissederse öğle namazından sonra biraz uyurdu. Bu yüzden hep enerjik hissederdi. Gün boyu hiçbir şey yapmak istememenin sebebi uyku düzenimizin bozukluğundan kaynaklanırdı hep.
Bugün fazladan enerjik hissediyor olmasının ayrıca bir nedeni de Zişan'dı. Onun namaza başlaması ve kalktığında ''Uyandım.'' diye mesaj atması gülümsemesine sebep olmuştu.
Namaz hep böyleydi. Onun için de, diğerleri için de. Yine ve yeniden... Yeniden başlamak isteyenler için gerçek bir başlangıç, tükenmeyen bir hazine gibi... Viran birini bile bir saraya dönüştürebilecek kadar güçlü.
Sabah bir dersi vardı. Çantasına kitaplarını yerleştirirken kitaplıkta gözüne takılan, Namaz Hocam oldu. Birçoğu gibi o da namaz kılmayı bu kitaptan öğrenmişti. Çok küçükken kıldığı namazlar geldi birden aklına. Sureleri ezberlemeden önceleri, namazda ne diyeceğini bilemez, Allah'ım seni çok seviyorum. Allah'ım sen çok büyüksün, beni affet gibi şeyler söylerdi. Komikti. Ama samimiydi.
Mukavemeti çantasına yerleştirirken, diğerini de bir köşeye koydu. Zişan'a hediye edecekti. Bazen açar bakardı hâlâ. 'Doğru sanarak yaptığım yanlışlar var mı?' diye fakat onun kendisinden daha çok ihtiyacı olduğu kanaatine vardı. Salonlarında bulunan kütüphaneye baktığında dinle alakalı bir kitap bile olmaması da gözünden kaçmamıştı. Aslında mealli bir Kur'an hediye etse daha güzel olacaktı. Evlerinde Kuran-ı Kerim bile olup olmadığından emin değildi.
Gümüş fermuarı çekti. Toparlanıp, kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçti. Mediha büyük olasılıkla uyuyordu. Dedesi ise Kuran okuyordu. En çok bunu severdi. Çocukluğundan bu yana Kuran okuyarak kendisini uyandıran dedesini. Bir an çoğu kişiden şanslı olduğunu düşündü. Kim her sabah Kuran-ı Kerim ile uyanırdı ki?
Çaycıyı fişe taktı. Dolabı açıp kahvaltılıkları tezgâha çıkarttı. Salatalık domatesi sirkeli suda bekletip, yıkadı. Onları doğrarken kaynayan çayı demledi. Mutfakta sofrayı hazırladıktan hemen sonra dedesi mutfağa gelmişti. Sandalyeye otururken çayını doldurdu Reyyan.
''Nereye kızım?'' diye sordu.
''Okula dede, Dersim var.'' diye yanıtladı Reyyan.
''Allah zihin açıklığı versin. İnşâAllah.''
''Amin dede. Allah razı olsun.'' Şekeri uzattı. ''Ben halamı uyandırayım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reyyan |Ölmeden Önce Yaşa Seri #1|
General FictionHiç ölü birinden şikayetçi olabilir miydiniz? Ya da ölü biri sizden? Düşüncelerindeki çirkinlikle insanları yargılayamazdı, insanlarla işi yoktu. Onun tek savaşı kendiyle. Kendini tanıyabilirse, kazanmış olacaktı. Bütün mesele kendini tanıyabilmek...