Kerem’in ağzından
“Kafamı toparlayıp aşağı indiğimde Zeynep, koltuğa uzanmış bebekler gibi uyuyordu. Hiç ses çıkarmadan koltuğun kenarındaki battaniyeyi alıp üzerini örttüm, eğilip iliklerime kadar çektim saçlarının kokusunu… Koltuğun kenarına çömelip Zeynep’i seyretmeye başladım…”
Gözlerimi araladığımda Kerem, battaniyenin üzerinde ki elimi sımsıkı tutmuşöpücük konduruyordu. Bir şeyler mırıldandığını duydum…
“O kadar özledim ki seni, o kadar çok ki nerden nasıl başlasam anlatmaya bilemiyorum. Beni nasıl affedeceksin hiç bilmiyorum… O kadar zordu ki Zeynep, yanında olamamak sadece hayal edip resmini çizmek… Resimlerde incelemek güzel yüzünü, başkalarından dinlemek seni, gittiğin hiçbir yerde olamamak, sen acı çekerken benim hiç bir şey yapamamam…Şimdi yanındayım ama sen yoksun, şimdi de sen uzaksın bana… Affetmiyorsun, görmüyorsun, belki de… Belki de sevmiyorsun.
Ağlıyordu, ve gözyaşları elimi ıslatıyordu… Dolan gözlerime aldırmadan, Kerem’in elini elimin üzerinden çekmesine izin vermeden doğruldum. Başını elimden kaldırıp yüzüme baktı…
Kerem: Zeynep…
Tuttuğu elimle, Kerem’in elini sımsıkı tutarken, diğer elimle gözyaşlarını sildim.
Zeynep: Ağlama… Lütfen…
Kerem: Beni affet lütfen…
Zeynep: Kerem… Beni neden bıraktın?
Kerem: Bırakmak zorunda kaldım.
Zeynep: Neden ama?
Kerem: Sana zarar gelmesin diye… Gitmemi istedi –
Zeynep: Kim Kerem? Gitmeni kim istedi?
Kerem: Aksel…
“ O gün… Hani gittiğim gün… Eve gelmeden önce hani sen bir kafedeydin?”
Biraz düşündükten sonra cevap verdim…
Zeynep: Evet. Alışveriş merkezinde ki…
Kerem: O zaman işte Aksel’de oradaydı, çok yakınında Zeynep… Kalkıp yanına yaklaşmayı bile denedi… Gitmezsem canının çok yanacağını söyledi…
Zeynep: Benim canım yine yandı…
Kerem: Özür dilerim, çok özür dilerim…
“Gittim, uzaklaştım ama seni sevmekten vazgeçmedim.”
Zeynep: Neden o gün anlatmadın. Eve geldiğimde, sorduğumda, ağladığımda neden anlatmadın?
Kerem: Korkmuştum… Sana bir şey yapacak diye çok korkmuştum.
Söyleyecek bir şeyim yoktu. Düşünmeye çalışıyordum nasıl bir oyundu bu, aşkımıza nasıl kıyılmıştı… Biz nasıl darmadağan olmuştuk? Çektiğim acılar geçer miydi? Kerem sarsa geçerdi…
Kerem’in üzgün gözlerini gördüğümde tüm düşüncelerden sıyrıldım… O üzgün gözler benden cevap bekliyordu.
Şimdi, bu durumda geleceğim benim elimde miydi?
Ağzımdan dökülen iki cümle kaderimi çizebilir miydi?
Kerem: Zeynep, lütfen…
Zeynep: Kerem, yanıma gelsene…
Kerem, ne dediğimi anlamaya çalıştı birkaç saniye sonra da yerden kalkıp yanıma oturdu… Yarısı benim üzerimi örten battaniyenin diğer yarısıyla da Kerem’in üzerini örttüm, bakışlarımı Kerem’in bakışlarına sabitleyip öyle kaldım biraz… Elimle yüzünü avuçlayıp hasret kaldığım suratını inceledim, yüzünü okşayan elimi tutup avucumun içerisini öptü birkaç kez daha sonra da başımı omzuna yaslamamı sağladı… 1 senedir kaybettiğim huzuru şimdi bulmuştum…
Kerem’in ağzından
Zeynep’in kokusu doluyordu burnuma, varlığını hissediyordum. Zeynep, kollarımın arasındaydı gözlerimi kapatıp anın tadınıçıkardım… Zeynep’in sesinin duyduğumda araladım gözlerimi.
Zeynep: Kerem?
Kerem: Efendim Güzelim.
Zeynep: Affettim…
Kerem, cümlemi tamamlar tamamlamaz ayağa fırladı, beni de elimden tutup ayağa kaldırdı ben Kerem’in şaşkın hallerini izlerken Kerem elimi hiç bırakmadan kapıyı açtı…
Zeynep: Dur Kerem, nereye?
Kerem: Gidiyoruz…
Zeynep: Nereye?
Kerem: Sürpriz.
Zeynep: Kerem, pijamalarlayım bir dur.
Kerem: Böylede çok güzelsin, hadi…
Zeynep: Kerem! Beni böyle hayatta çıkaramazsın.
Kerem: Bilmez miyim, ne kadar inatçı olduğunu…
Kerem, açtığı kapıyı tekrar kapattığında zafer gülümsemem hemen yerini almıştı. Kerem, üzerimi değiştirmem için merdivenleri gösterdiğinde kıkırdayarak merdivenleri çıktım…