Koyu renk, dizleri kesik olan koyu kot pantolonumu, krem rengi yarım kol kazağımı giydiğimde kıyafetlerimi bavula yerleştirip ağır parfümümden birkaç kez sıktım üzerime… Daha 15 dakika bile olmamışken Kerem kapıya dayanmıştı.
Kerem: Hadi Zeynep, yarım saat oldu.
Zeynep: Abartma, hazırlanıyorum…
Kerem: Zeynep, lady gaga’yla tanışmaya gitmiyoruz. Pijamalarınla gelsen bile olurdu…
Kapıyı açtığımda beklemekten öfkelenmiş gözlerle karşılaştım…
Zeynep: Tamam, gidebiliriz artık.
Kerem, odamdan bavulumu aldığında söylenmeye başlamıştı, Kerem söylenirken ben çoktan aşağı inip masanın üzerindeki telefonumu alıp kazağım ve botlarımla uyumlu olan çantama attım.
Arabaya geçip kemerimi taktığımda, Kerem’de kendi yerine geçip arabayıçalıştırdı.
“Hala söyleniyordu.” Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
Kerem: Birde gülüyorsun Zeynep, fıtık olduğumda bakacak mısın bana acaba?
Zeynep: Abartma Kerem!
Kerem: “Bakmayacaksın yani?” Gözünü yoldan ayırıp bana baktı…
“Omuzlarımı silkip arkama yaslandım ve dışarısını seyretmeye başladım, saat gecenin 3’üydü neredeyse sabah olacaktı ama Kerem tutturmuştu bir kere sürpriz diye… Az kaldı pijamalarla çıkacaktı beni de neyse ki insaflı zamanına denk geldi.”
Zeynep: Sahi Kerem, sen beni nasıl buldun? Burada olduğumu nereden bildin?
Durup dururken sorduğum soru üzerine Kerem, gülüşünü yerleştirdi suratına ve kendini bilmiş bir tavırla cevapladı hemen…
Kerem: Kerem Sayer’im, Güzelim ben.
Zeynep: “Öyleydin değil mi unutmuşum.”
Kerem’in çalan telefonuyla kaşlarımı kaldırarak Kerem’e baktım, Kerem ise beni aldırmadan kulaklığı takıp konuşmaya başladı.
Kerem: Efendim Melis?
Melis: Kerem, buldun mu Zeynep’i?
Kerem: Evet buldum… İkna etmek zor oldu ama.
Melis: Dönüyorsunuz o zaman?
Kerem: Ufak bir işimiz var, halledelim geleceğiz.
Melis: Barıştınız mı siz?
Kerem: Hayır. Bilmiyorum. Melis sen Demet Teyzeyi ara merak etmesin.
“Ne, Demet Teyze mi dedi o? Kerem Sayer’miş miş… Gülmemek için kendimi ne kadar zor tutsam da kıkırdamama engel olamadım. Kerem anlamaz gözlere bana baktığında, gülmemi görmemesi için tekrar dışarıyı seyretmeye başladım ama gülmem durmamıştı.”
Kerem: Görüşürüz, Melis.
Kerem, telefonu kapatır kapatmaz Zeynep’e döndü…
Kerem: Neye gülüyorsun Zeynep?
Zeynep: “Yok bir şey.” Kendi kendini ele verdin Kerem Sayer!
Kerem: “Zeeynep.”
Zeynep: “Kerem Sayer her şeyi bilir, hayret nasıl kaçırdın bunu sen?” Büyük bir kahkaha patlattım.
Kerem’in jeton düşmüş olacak ki sırıtmaya bile başlamıştı.
-
Kerem arabayı park etti, geldiğimiz yere baktığımda içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim… Sürpriz demişti, anlamalıydım…
Söz yüzüklerimizin takıldığı o gün apar topar arabaya bindirmişti Kerem beni… Gittiğimiz yeri ne kadar sorsam da sürprizden başka bir şey söylemedi hatta yol boyunca hiç konuşmadı.
Yine bu evin önünde durmuş, aynı tutkulu gözleriyle bana bakmıştı…
Geçmiş zaman
Zeynep: Kerem, neresi burası?
Kerem: Bizim evimiz…
Zeynep: Bizim mi?
Kerem:İkimizin…
Şaşkınlığım yerini mutluluğa bırakmıştı, sımsıkı sarıldım boynuna. Sürprizdi… Kerem’in sürprizi evdi… Evimiz…
Geçmiş son.
Kerem, çoktan inip benimde kapımı açmıştı. Hüzün çökmüştü gözlerime, bir şey söylese ağlayacaktım…
Arabadan inip kapıya yaklaştığımızda Kerem, anahtarlarla kapıyı açtı.
Geçmiş zaman
Kısacık elbiseme aldırmadan, bir hamlede kucağına aldı Kerem beni.
Zeynep: Kerem, ne yapıyorsun?
Kerem: Eşikten kucağımda geçiriyorum.
Bom boş evin içerisine bir adım attı…
Zeynep: Sevgilim, o dediğin evlenince…
Kerem: Evlenince yatak odasının kapısında kucağımda olacaksın Güzelim…
Zeynep: Kerem!
Kerem: “İnmek mi istiyorsun? Peki.” Deyip kollarını iki yana açtı, ağzımdan kopan çığlıkla kollarını tekrar sardı bedenime…
Zeynep: Öküzsün!
Kerem:Şaka yaptım… Düşmene izin verebilir miyim hiç?
Kerem, beni dikkatlice bıraktığında, etrafıma bakındım bom boş eve… Evimize…
Zeynep: Kerem, ama bu ev boş…
Kerem: Sen nasıl istersen öyle olacağı için boş. Bir haftaya her şeyi hallederiz… Gideriz her şeyi zevkine göre alırız.
Kerem’in dudaklarına kocaman bir öpücük bıraktım… Kerem’e baktım, yüzüğümüze, evimize. Mutluydum!
Geçmiş son.
Kerem: Zeynep!
Kerem’in sesiyle kendime geldim… Kerem’in arkasından birkaç adım attığımda hatıralarla karşı karşıya geldim.
Duvarda asılmış onlarca fotoğrafımız, çocukluk… Lise mezuniyeti… Tatiller… Eğlenceler… Söz. İki renk arasında kaldığım renkli koltuklar, seçemediğim için hepsi alınan tablolar…
Ben eve göz gezdirirken Kerem, o gün yüzüklerimizi bıraktığımız masaya dayanmış beni seyrediyordu.
Kerem’in yanına yaklaşıp yan yana duran yüzüklerimize baktım, elimi uzatıp dokunmak istediğimde cesaretsizliğim yüzünden tekrar indirdim elimi…
Dolan gözlerim, titreyen sesimle konuşmaya çalıştım…
“Gidelim buradan Kerem!”