Behice anneyi kapıda gördüğümde şaşkınlığımı bir türlü gizleyemedim, Kerem’inde benden farklı bir yanı yoktu… Şaşkınlığımız yüzünden kapıda unuttuğumuz Behice annenin sesiyle ayrıldı gözlerimiz birbirinden…
Behice anne: Çocuklar…
Kerem: Hoş geldin Behice sultan gel, geç içeriye…
Behice anne: Hayırsız seni insan hiç gelmez mi, ben döndüm demez mi?
Kerem: Gelecektim Behice anne.
Behice anne: Kerem’i umursamadan. “Zeynep gel kızım sen, sarılayım sana bi” gülerek sarıldım Behice anneye ama şaşkınlığımı hala üzerimden atamamıştım.
Kerem’e gülerek kanepeye oturduk, Kerem hala kapının önünde dikilmiş yan yan bize bakıp gülümsüyordu…
Behice anne: Barış yok mu?
Keremle birbirimize baktık… Barışların Behice anneyle olması gerekirken Behice anne bizdeydi ve Barış’ı soruyordu.
Zeynep: “Şey…” - Ne diyeceğimi bilmediğim cümlemi tamamlamadan Kerem kesti sözümü…
Kerem: “Melis kaçırdı seninkini, biz varız olmaz mı?” Diyerek Behice anne ile aramıza sıkışmaya çalıştı… Behice anne gülümseyerek karşılamıştı Kerem’in çocuksu hareketini.
Zeynep: “Kerem evde başka koltuk yok mu?” Birden ciddileşmem güldürmüştü Kerem’i.
Etrafa göz gezdirdikten sonra, Behice anneye döndü…
Kerem: “Kıskandı.”
Zeynep: Ha-ha
Biz Keremle atışırken, Behice anne gülerek bizi seyrediyordu… Behice annenin kurduğu cümle ile gözlerimizi kaçırdık birbirimizden…
Behice anne: Ayrılık sizden hiçbir şey alıp götürmemiş çocuklar…
Bir an da hüzünlenip ne yapacağımı bilemedim… Aniden ayağa kalkmam Keremi oldukça şaşırtmıştı.
Zeynep: Çay, çay içer miyiz?
Sorduğum sorunun cevabını bile beklemeden mutfağa attım kendimi… İçerden gelen Kerem ile Behice annenin gülüşme sesleri yüzümü güldürse de, gözümden akan damlaya engel olamadım. Montumun cebinden telefonumu çıkartıp Melis’i aradım, ikinci çalıştan sonra Melis hanımın neşeli sesi duyuldu telefonda…
Melis: Efendim canım?
Zeynep: neredesiniz Melis?
Melis: Canım, Behice annelerdeyiz ya biz unuttun mu?
Zeynep: Iıımm emin misin?
Melis: “E-evet…” Telaşlanmıştı.
Zeynep: Tamam Melis, bende Behice anneyi çok özledim versene bir telefonu sesini duyayım.
Melis: Şey şimdi mi? Şimdi işi var…
Zeynep: Anlıyorum Melis, sen veremeyeceksin telefona belli ama istersen ben vereyim…
Melis: Ne, ne nasıl ya!
Zeynep: Behice anne burada Melis!
Melis: Zeynep bir dinle bak.
Zeynep: Sizi soruyor isterseniz gelin.
Melis: Zeynep…
Zeynep: Ha birde Yağmurla, Cana da söyle artık eve dönsünler… Birlikte olduğunuzu biliyorum…
Melis’in cevap vermesini beklemeden kapattım telefonu, çay bardaklarını koyduğum tepsiyi alıp içeri geçtim.
-
Melis: “Ze-Zeynep? Alo…” arkadaşlarının gözünün içerisine baktı. “Kapattı.”,
Yağmur: “Melis ne oldu bembeyaz oldun kötü bir şey mi?
Melis: “Çok kötü…” gözleri dolmuştu, koltuğa oturdu.
Barış: Hayatım?
Melis: Zeynep öğrenmiş…
Yağmur: Nasıl öğrenmiş. Melis?
Melis: Behice anne… Bizdeymiş.
Barış: Anneannem mi?
Melis: Başka kaç tane Behice anne var Barış?
Can: Ne olacak şimdi.
Yağmur: Çok kızmış mı Zeynep?
Barış: “Tamam Melis, ağlama artık gider anlatırız kötü bir şey yapmadık biz hazırlanalım hadi.” Diyerek Melis’in elini tuttu.
-
Üzerimi değiştirip gri eşofman takımlarımı giydikten sonra merdivenlerden aşağı inerken Kerem ile Behice annenin konuşmalarını duydum…
Behice anne: Daha fazla üzme artık Zeynep’i, affettir kendini…
Kerem: Affettirmeye çalışıyorum ama o kadar inatçı ki yüzüme bile bakmıyor.
Behice anne: Zeynep’e de hak ver, öylece bırakıp gittin. Zaman ver.
Kerem: Zaman veriyorum ama… -
Çalan kapı konuşmayı bölmüştü, Kerem kapıyı açmak için kalktığında merdivenlerden inip mutfağa girdim… Kerem kapıyı açar açmaz Melis’in sesi duyuldu ilk.
Melis: Zeynep nerede?
Barış: “ Anneanne” diyerek sarıldı.
Elimde tabaklarla salondaki masanın yanına ilerledim… Arkadaşlarımın, zor anlarımda hep yanıma olan kardeşlerimin yüzlerine bile bakmıyordum, o kadar kırgınım ki onlara, bana bunu yapmaları canımı çok yakmıştı… İstese hiç kimse bu kadar yakamazdı canımı…
Melis: Zeynep bak anlatacağım…
Sadece yüzüne bakarak omuzlarımı yukarıya kaldırıp başımı iki yana salladım…
Zeynep: Yemek hazır oturalım mı artık masaya?
Herkes masaya oturduğunda kendi yerime geçip oturdum, masada sessizlik hakimdi… bir süre sonra tabağımdakilerle oynamayı bırakıp masadan kalktım.
Zeynep: “Afiyet olsun” sesimdeki soğukluğun farkındaydı herkes.
Tabağımı mutfağa götürdükten sonra, hiç masaya bakmadan odama çıktım… Bir duş almak iyi gelecekti.
-
Salonda, sehpanın üzerinde çalan Zeynep’in telefonuna uzandı Kerem, kimin aradığını gördüğünde tüm sinirleri gerilmişti…