Aksel krizi...

3K 99 9
                                    

Kerem elinde ki telefonu sıkarmışçasına tutarken sinirden çenesi seğiriyordu…

Barış: Kim?

Kerem: “Aksel!” Dişlerinin arasından zorda olsa söyledi.

Yağmur: Ayağa kalktı yağmur, “Götüreyim ben”

Kerem: “Ben götürürüm” diyerek çıktı merdivenleri.

Gri renk eşofman takımlarımı giyip, saçlarımı taramak için makyaj masama oturdum… Önceden, Keremle birlikteyken bazen saçlarımı tarar, kurutmama yardımcı olurdu. Eski günleri unutamadığım için, hep hatırladığım için, en ufak bir şey de karşıma çıktıkları için o kadar kızgındım ki… Ben içerde düşüncelerle boğuşurken, kapının dışarısında Kerem’in sesi duyuldu…

Kerem: Zeynep?

 Ayağa kalkıp, anahtarın kilidini 1 kez çevirip kapıyı açtım. Kerem kaşlarını kaldırmış elinde benim telefonumla sinirli bir şekilde öylece dikiliyordu. Neden geldiğini sormak amaçlı başımı iki yana salladım. Elindeki telefonu sinirle ellerime tutuşturdu. O kadar sinirliydi ki bir şey desem hiç iyi şeylere yol açmayacağı belliydi…

Kerem: “Aksel aradı!” öyle bir bağırdı ki emindim Kerem’in sesini aşağıdakiler bile duymuştu, hatta sitedekiler bile.

Zeynep: “A-açtın mı?” Sesim Kerem’inkine göre fısıltıyla yarışır şekildeydi.

Kerem: “Açsamıydım?” ses tonunda değişen hiç bir şey yoktu.

 Gözlerimi devirerek odama girdim, Kerem kocaman elleriyle beni kendine çevirdi ve kapıyı kapattı.

Kerem: “Zeynep… Bana o herifi öldürtme!” sesi o kadar tehditkar çıktı ki korkmadım desem yalan olurdu.

Zeynep: Kolumu kendime çektim. “Canımı yakıyorsun Kerem bırak.”

Kerem: “Bir daha seni onun yanında görmeyeceğim… Anladın mı?” Küçük çocuk azarlar gibi parmağını bana doğrulttu.

Zeynep: Sa-na-ne kimsin sen? Kimimsin?

Kerem: -

Zeynep: Cevap bile veremiyorsun işte. “Sen bana karışamazsın!”

Kerem: “Öyle bir karışırım ki…” Kolumu tekrar kavrayıp kendisine çekti beni aramızda yok denebilecek kadar az bir mesafe vardı.

Zeynep: Bırak beni! Bırak! Canım yanıyor!

 Kerem kolumu bırakır bırakmaz elimle kolumu tuttum, canımın ne kadar çok yandığı yüzümden belli oluyordu. Kerem bir adım daha atıp yanıma yaklaştı…

Kerem: Özür dilerim… Çok acıdı mı?

 Az önce sıktığı kolumu şimdi narince okşuyordu, kolumu Kerem’den sertçe çektim ve önünden geçip kapıyı sonuna kadar açtım…

Zeynep: “Çık odamdan!” kaşlarını kaldırmış öylece bana bakıyordu.

 “Çık dedim!”

Hiçbir şey demeden çıktı… Arkasından kapıyı sertçe kapattıktan sonra yatağın üzerine attığım telefonu alıp Aksel’i aradım… Telefonun diğer ucunda sinir bozucu sesinin duyduğumda bir kez daha lanet ettim hayatıma.

Aksel: Yavrum…

Zeynep: “Akseel… Neden aradın?” Sinirim sesime bile yansımıştı.

Aksel: Ne yapıyorsun diye?

Zeynep: Seni ilgilendirmiyor. Başka bir şey demeyeceksen kapatıyorum.

Aksel: Tamam, tamam şu bizim yemek işi ne oldu diye soracaktım.

Zeynep: Ne yemeği?

Aksel: Zeynep sen benimle dalgamı geçiyorsun? Konuşmuştuk ya…

Zeynep: Ben sana yemeğe çıkarız demedim ki, sen git arkadaşlarına öyle söyle dedim…

Aksel: Zeynep sen saf mısın? İnanırlar mı? İkimizi aynı masada görmeden hayatta inanmazlar…

Zeynep: Tamam Aksel, uzatma. Bakarız bir gün.

Aksel: O bir gün, bugün olsa?

Zeynep: Ben ne zaman istersem o zaman… Bir daha da beni arama, ben sana haber veririm…

 Uçları hala ıslak olan saçlarımı tek omuzuma birleştirip aşağıya indim. Barışla, Can salona oturmuş maç seyrediyorlardı mutfaktan gelen sesleri duyunca mutfağa ilerledim. Yağmur, Melis’in karşısına oturmuş Melis’in uydurduğu kahve falını hiçbir ayrıntısını kaçırmadan dinliyordu gözlerimi devirerek dolaptan çıkardığım portakal suyunu bardağa doldurdum.

Melis: Canım, senin falına da bakayım mı?

Zeynep: Yine yalan söyleyeceksen, hayır Melis.

Melis: Zeynep, dinlemiyorsun ki anlatayım…

Yağmur: Biz, belki siz Keremle tekrar… -

Zeynep: O cümleyi bitirme Yağmur. Biz diye bir şey yok. Sizi çok sevdiğimi biliyorsunuz kalbinizi kırmak istemiyorum, bir daha benim hayatıma karışmayın lütfen…

 Başlarını sallayarak beni onayladıklarında, portakal suyumu da alıp odama çıktım. Bardağı yatağımın kenarında ki komidine bırakıp kitabımı okumaya başladım.

 Bir türlü okuduğum kitaba odaklanamıyordum kitabı elimden bırakıp gece lambasını kapatıp yatağıma uzandım, yorganımı belime kadar çekip başımı yastığıma gömdüm… “Hayır, ama ya bu yastık Kerem kokuyor!” tabi öküz gibi abanırsa yastığıma! Yastığı ters çevirip tekrar başımı koydum… Sahi odamdan çıktıktan sonra Kerem’i görmemiştim. Neredeydi? Tüm bu düşünceleri, özellikle Kerem’i kafamdan atmak için gözlerimi sımsıkı kapattım…

Aşık OlmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin