Büyük bir baş ağrısıyla gözlerimi aralayıp sol elimi başıma götürdüm, huzursuzca kıpırdanıp komidinin üzerindeki saate baktığımda 08:20 geçiyordu. Gözümü saatten ayırıp sağ elimi sıkıca kavramış olan Kerem’e döndüm, sol elimi başımdan indirip hafifçe burnuna dokunduğumda kıpırdandı fakat gözlerini açmadı. Elimi burnundan çekip haylaz çocuklar gibi bu kez de dikkatli bir şekilde kirpiklerine dokundum… Elim yanağında yavaşça üzerine doğrulup yanağına öpücüklerin en masum olanından kondurup geri çekildim. Ben yüzünün her milimini incelerken yavaş yavaş gözlerini aralayıp yeşillerini kahverengilerimle buluşturdu…
Zeynep: “Günaydın.” Gülümseyerek Kerem’e baktım.
Bana cevap vermeden başını hafif yukarıya kaldırdı ve gözlerini dudaklarıma odaklamış bir şekilde, dudaklarımı dudaklarının arasına hapsetti. Birkaç saniye sonra şaşkınlığımıüzerimden atıp Kerem’e karşılık vermek için dudaklarımı araladığımda Kerem’in alt dudağımı sertçe ısırmasıyla kısık bir inilti kaçıverdi dudaklarımın arasından. Kerem’in gülümsemesiyle dudaklarımız ayrıldı ve ellerini saçlarıma götürüp hayran hayran bana baktı…
-
Gri eşofmanımın üzerine beyaz kazağımı giydiğimde makyaj masamın üzerinde duran telefonumu elime aldım. Odamdan çıkıp merdivenlere yöneldiğim sırada Kerem’de odasından çıkıp yanıma geldi. Tek tek merdivenlerden inmeye başladığımda Kerem’in sesiyle durup ona doğru döndüm.
Kerem: “Teklifime cevap vermeyecek misin?” merdivenlerin başında kaşlarını kaldırmış bir şekilde cevap bekliyordu.
Anlamaz gözlerle Kerem’e bakıp omuzlarımı kaldırdım.
Zeynep: “Ne teklifi Kerem?”
Yüzünü hayal kırıklığı ile buruşturup bir şey demeden yanımdan geçip merdivenleri indi. Koşar adım yanına yaklaşıp önüne geçtim, başımı havaya kaldırıp gözlerimi gözlerine sabitledim. Kerem ise kırgın bir şekilde gözlerini gözlerimden ayırıp salonda dolandırmaya başladı.
Merdivenlerden inen Melis’in sesiyle gözlerimi Kerem’den ayırıp Melis’e çevirdim.
Melis: “Günaydın.”
Zeynep: “Günaydın canım.”
Kerem orta sehpanın üzerinde duran kumandayı eline alıp yüzüme bile bakmadan koltuğa oturduğunda, Melis’in arkasından mutfağa girip kocaman bir bardak su ile masaya Melis’in tam karşısına oturup düşünceli bir şekilde sımsıkı bardağı tutmuş ellerime baktım.
Melis’in bilmem kaçıncı kez seslenişinden sonra gözlerimi bardaktan kaldırıp Melis’e diktim.
Melis: Zeynep, iyi misin?
Zeynep: “İyiyim.” Gözlerimi tekrar bardağa çevirdiğimde Melis’in elini elimin üzerinde hissettim.
Melis: Keremle mi tartıştınız?
Zeynep: Hayır. Bir tekliften bahsediyor, ama anlamıyorum.
Melis: Dün gece bir şey mi oldu?
Başımı sallayıp mırıldandım…
Zeynep: “Bilmiyorum…”
Masadan kalkıp mutfaktan çıktığımda salonda tek başına televizyon seyreden Can’ı gördüm.
Merdivenleri çıkıp Kerem’in odasının önüne geldiğimde kapıyı bile çalmadan açıp içeriye girdim. Kerem, iliklediği mavi gömleğinin düğmelerinden başını kaldırıp bana baktı birkaç adım atıp Kerem’in tam önünde durdum.
Zeynep: “Dün… Konuşuyorduk, uyumuşum. Sarhoştum, uyuyup kalmışım.” Cümleme devam ederken Kerem’in yüksek sesiyle konuşmam yarıda bölündü.
Kerem: “Kendini kaybedecek kadar içmeye bilirdin mesela! Ben şimdiye kadar senin söylediklerini bir gün unuturum korkusuyla aklıma kazırken, sen daha dün gecemizi hatırlayamıyorsun!
Kerem’in bağırmasıyla gözlerimi sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldım ve titreyen sesimle konuşmaya çalıştım.
Zeynep: “Özür dilerim…”
Kerem: “Dileme.” Bir kez daha bağırmasıyla yerimden sıçrayıp geriye bir adım attım. Kerem yatağının üzerinden montunu alıp rüzgar gibi geçti yanımdan. Arkasından bakarak odanın kapısına çıktığımda dış kapının çarpılış sesi doldurdu kulaklarımı ve gözyaşlarıma engel olamadım.
Kerem’in ağzından
Sahil kenarına arabayı park edip, Zeynep ile her zaman oturduğumuz banka bir kez daha tek başıma oturdum ve olanları düşünmeye başladım tek tek. Zeynep’in, göz bebeğimin canını yine yaktığımı biliyorum, evden çıkarken gözü yaşlı ardımda bıraktığımı da… Ama sakinleşmek için bunu yapmasaydım yine hiç iyi şeyler olmayacaktı ve ben bunu da çok iyi biliyordum. Zeynep sarhoşluğuna yenilirken, ben bir kez daha sevdiğim kadının karşısında öfkeme yenildim. İstediğim, beklediğim cevabı duyamamak yakıp kavururken beni kendime engel olamadım…
Yatağımın üzerine oturup bacaklarımı karnıma çektim ve sırtımı yatağımın başlığına dayadım. Defalarca baktığım telefona bir kez daha bakıp gözümden düşen damlalara, ağzımdan kaçıveren hıçkırıklara aldırış etmeden sımsıkı kapattım gözlerimi. Kapımın birkaççalınmasıyla gözlerimi açıp kapıya doğru baktım. Heyecandan ve bir umuttur ki titreyen ellerimle yataktan destek alıp kapıya yaklaşırken duyduğum sesin Kerem’e ait olmadığını anladığımda bir kez daha hayal kırıklığı ile olduğum yerde kalakaldım…