Kerem’in ağzından
Evin önüne geldiğimizde Zeynep, çoktan uyumuştu. Sessizce arabadan inip, Zeynep’in kapısını açtım dikkat ederek açtım emniyet kemerini… O kadar güzel uyuyordu ki öpmemek için zor tuttum kendimi, öpsem kesin avucunun tadını yerdim. Uyandırmamaya çalışarak bir elimi kalçasına diğer elimi de beline koyarak kucağıma aldım.
Yatağına yatırdığımda huzursuzca kıpırdandı ilk, sonra yine uykuya teslim etti kendini üzerini güzelce örtüp, çıktım. Saat 7’ye geliyordu kendi odama geçip yatağıma uzandım.
-
Yağmur ve Melis’in sevinç çığlıklarıyla açtım gözlerimi, ben daha kendime gelemeden onlar yatağa atlamışlardı bile… Bir tarafımda Melis, diğer tarafımda Yağmur sarılmaya çalışıyorlardı. Barışla, Can’da göründüler kapıda…
Zeynep: Hey, boğuluyorum…
Sarılmayı bırakıp art arda öpmeye başlamışlardı.
Zeynep: “Bu kadar ilgi göreceksem arada yapayım bunu ben.” Gülümsemem Melis’in kolumu cimciklemesiyle yerini acıya bıraktı.
Zeynep: Ah ne yapıyorsun kızım? Nasıl bir sevgi anlayışın var?
Melis: “Bir daha gidersen kurtulamazsın elimden” hemen ciddileşmişti.
Yağmur: Yataktan çıkmaya niyetin yoksa eğer… -
Ben ikisi arsasında göz gezdirirken yanıma yatmışlardı bile… Barışla, Can bize gülerken Kerem kapıya yaslanmış bizi seyrediyordu.
-
“Çantamı gören oldu mu?” diye bağırarak indim merdivenlerden. Mutfaktan ağzı dolu bir şekilde çıkan Kerem cevaplamaya çalıştı.
Kerem: Arabada…
Zeynep: Ağzındakileri yut Kerem!
Avucumu açıp, elimi Kerem’e uzattığımda anlamaz gözlerle bana bakıyordu.
Kerem: Ne?
Zeynep: Arabanın anahtarları…
Kerem: Ee…
Zeynep: Derin bir nefes aldım. “Arabanın anahtarlarını ver Kerem.”
Kerem: “Şimdi de benim arabamla mı kaçacaksın?” Kaşlarını kaldırmış ciddi ciddi cevap bekliyordu.
Zeynep: Çantamı alacağım Kerem.
Kerem: “Öyle desene.” Cebinden çıkarttığı anahtarları uzattı.
Zeynep: “Haklısın Kerem…” Anahtarları alıp, arabaya gittim.
Çantamı alıp tam arkamı dönmüştüm ki ufak bir çığlık attım... Neredeyse Keremle burun buruna gelmiştik.
Zeynep: Kerem ne yapıyorsun sen? “Korkma kaçırmayacağım arabanı.”
Kerem: Kaçır, yenisini alırım. Hem bavulunu almaya geldim malum eşek ölüsü var içinde.
Çantamı alıp içeriye girdiğimde, Kerem’de bavulumla içeriye girdi. Bavulumu merdivenlerin başına bırakıp koşar adım masaya oturdu… Kahvaltıyı kaçırıyoruz sanki Bey efendiden.
Zeynep: Öküz.
Masadaki herkes gülerken, Kerem hiç aldırmadan yemeğe başlamıştı bile…
-
Zeynep: Annemi aradın mı Melis?
Melis: Canım, saat çok geçti. Mesaj attım ama…
Zeynep: Peki.
Yağmur: Bir şeyler mi yapsak bugün?
Melis:İyi olur aslında. Ne dersin Zeynep?
Zeynep: Olur… Hani her zaman gittiğimiz sahildeki kafe var ya oraya gideriz…
Bulaşıkları makineye yerleştirirken, salondan Can seslendi.
Can: Zeynep, telefonun çalıyor…
Koşarak girdim salona ve telefonumu açıp kulağıma götürdüm.
Zeynep: Efendim?
Adnan amca: Zeynep benim kızım, Adnan.
Zeynep: Buyur, Adnan amca.
Adnan amca: Ufuk bey geldiler, arabanızı almaya.
Zeynep: Ufuk mu?
Adnan amca: Evet, haberiniz olsun diye aradım.
Zeynep: Peki…
Telefonu masanın üzerine bırakıp Can’la plesteyşın oynayan Kerem’e baktım…
Zeynep: Kerem?
Kerem: Hı?
Zeynep: Arabamı alması için Ufuk’u sen mi gönderdin?
Kerem: Hı hı…
Zeynep: Delirtirsin insanı Kerem.
Kerem: Evet…
Allah’ım bide evet diyor ya o kadar kaptırmış ki kendini…
-
Beyaz pantolonumun üzerine siyah beyaz tişörtümü giyip, babetlerimle uyumlu olan ceketimi de giyip makyaj masamın üzerindeki çantamı da elime aldım ve merdivenlerden indim…
Zeynep: Çıkalım mı artık?
Melis: “Tamam canım. Yağmur hadi…”
Yağmur: Geldim.
Ayakkabılarımızı giyerken Kerem sorgu memuru gibi dikildi başımıza…
Kerem: Nereye?
Melis: Sahil de ki ca… -
Melis’in sözünü yarıda kesip atladım hemen…
Zeynep:İşimiz var.
Kerem: Üçünüzün aynı anda mı?
Zeynep: Sanane Kerem!
Biz gülerek evden çıkarken Kerem öylece kalakalmıştı kapıda… Bizim gülmelerimize Barış ve Can’ında sesi eklendiğinde Kerem’in yüzü görülmeye değerdi…