Gece çıkan dolunay tüm ihtişamı ile gökyüzünü aydınlatıyordu. Gözlerimi açtığımda yanımda Yoongi vardı. Uyurken fazla masumdu. Peki ya uyanıkken? Buzdolabı gibi soğuktu.
Yatakta aşırı derecede sıcak olmuştu. Üzerinde ki pikeyi diğer tarafa doğru attım. Yoongi'nin de alnında ter damlaları vardı. Onun üzerinden de çektim pikeyi. Ayağa kalkıp cama yaklaştım. Yere oturup yıldızları izlemeye koyuldum. Çok güzellerdi. Tanrı onları kusursuz yaratmıştı.
Bileklerimde bitmeyen ağrılar vardı. Dikişler canımı çok yakıyordu. Ah kesik izleri daha bir iğrenç duruyordu. Hayatım boyunca düşünsem intihara edeceğim aklıma bile gelmezdi. İşte piskoloji böle bir şeydi , sadece bir anlık etkilenme ile her şeyi yaptırırdı insana. Cinayetler genelde dolunayda olurdu. İnsanları fazlasıyla etkilediği söylenir.
Dolunayın güzelliğine bakıp güldüm. Hangi insan bu güzellikten bu sonucu çıkarabilir ki? Ah tabiki de aptallar. Camda ki yansımaya baktım. Göz altlarım da mor torbalar oluşmuştu. Zayıflıktan elmacık kemiklerim daha da belirgin olmuştu. Yatakta hareketlenme gördüğümde kafamı arkaya çevirdim. Yoongi yatakta oturur pozisyona geçmiş gözlerini ovuşturarak yere bakıyordu.
Duvarda ki saate baktım. Saat 5'e geliyordu. Kafamı tekrar önüme çevirdim. Ayak sesleri bana doğru geldiğini gösteriyordu. Yoongi de benim gibi yanıma oturup gökyüzüne baktı. Ayın ışığı suratına vuruyordu. Baygın bakan gözleri karanlığa alışmak istercesine kısık kısık bakıyordu etrafa. Kusursuzdu benim açımdan.
Kafasını bana çevirdiğinde aniden önüme döndüm. "Aşık mı oldun büyüme?" Cevap vermedim. Ben ona nefret duyuyordum. "Her kız aşık olur zaten. Aşk benim için pasif bir duygu. Gereksiz bir şey hayatta. Aşk sana bir şey vaat etmiyor. Aksine her şeyini elinden alıyor." Yoongi'nin kurduğu cümle yarışı iyi yarısı kötü idi. Bu çocuk orta yeri bulamıyordu konuşmalarda. Hem ben ona neden aşık olayım ki.
"Senin gibi bir insana aşık olmak mı? Komiksin..." Saçımı toplayıp salaş bir şekilde bağladım. Saçımı bağlarken saç tellerim dikişlerime değmişti. Yüzüm buruştu bir anda. "Bu senin düşüncen. Ama 'Senin gibi bir insan' dediğin adamın altında zevk çığlıkları atıyorsun. Bunu aklından çıkarma." Bilmiş bilmiş konuşması insanı sinir ediyordu.
"Neden soğuksun herkese karşı. Hayat gülmeye değer şeyler ile dolu. Soğuk bir adam olman gerekli mi. Yada sert ve incitici konuşmaların olmak zorunda mı?" Dediklerim ile gözleri bana kaydı. "Bu hayatta benim için değeri olan hiç bir şey yok." Ah bu çocuğa laf yetiştirilmiyordu.
En iyisi susup manzarayı izlemekti. Güneş yavaş yavaş yerini almaya başlamıştı. Güneşin doğuşu ile ufukta kızıl çizgi gözüktü. Dizlerimi kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım. Çenemi de kolumun üzerine yerleştirdim. "Bugün bir arkadaşım geliyor bir arkadaşı ile. O yüzden hazırlanmam lazım. 9 da burada olurlar sende güzel şeyler giyin." İstifimi hiç bozmadan konuştum.
"Senin arkadaşlarından banane." Hızla ayağa kalkıp yerde ki tişörtünü aldı. "Sanane diye bir şey yok. Sürtüğüm olarak yanımda olmanı şart. Anladın mı?" Son lafını da söyleyip çıktı odadan. "Sürtüğün olarak tabi ki başka ne olabilir." Bende ayağa kalkıp banyo ya girdim.
Üzerimdekilerden kurtulup suyun altına girdim. Su her ne kadar bileklerimi acıtsa da dayandım bir süre. Duş jelini alıp elime sıktım. Portakal ve çilek kokusu... Ahh her şey ona ait bu evde lanet olsun. Vücudumu temizledim ve saçlarımı da durulayıp çıktım. Odama girdiğim de güneş ışığı odaya vuruyordu. Rahatsız olup jaluzi perdeyi kapattım. Dolabıma yaklaşıp içinden kıyafetler aldım.
Beyaz yırtık Jean ve yeşil bir büstiyer. Üzerime bakıp güldüm. Cidden güzel olmuştu. Pantolonu biraz daha yukarı çektim. Karnımda ki yara iğrenç duruyordu. Dikiş yerlerim kırmızı bir şekilde belirgindi. Saçlarımı kurutup balık sırtı ödüm. Hafif bir makyaj yaptım. Kim bu kıza sürtük diyebilir ki. Tabi ki Yoongi domuzu...
Saate baktığımda 8'di aşağı inip salona geçtim. Salonda harika bir sofra hazırlanmıştı. 4 kişilikti ve karşılıklı duruyordu her tabak. Koltuğa oturup başımı geriye yaslandım. Başım çok ağrıyordu. Her zaman olan şeydi. Kapıdan içeriye Yoongi girdi. Siyah yırtık bir Jean ve beyaz tişört giymişti. Tanrım bu adam hep böyle giyinsin. Takım elbise de yakışıyordu ama bu tarz bir başka olmuştu.
"Habire beni dikizlemeyi kes!" Birden kükremesi ile irkildim. Domuz işte ne olucak. Kafamı başka yere çevirdim. O da gelip yanıma oturdu. Bacaklarını iki yana açıp kafasını benim gibi koltuğa yasladı. Çok kötü başım ağrıyordu. Mutfaktan ilaç ve su almak için ayaklandı. Yoongi birden beni kolumdan çekip sağ bacağına oturttu.
"Sence misafirim gelene kadar biraz zevke ne dersin?" Gözlerim kocaman olmuştu. Kalbim ise deli gibi atıyordu. Tanrım bunun olması hiç iyi değildi. İki eli ile boynumu tutup bir anda yüzüne yaklaştırdı yüzümü. Gözlerim dudaklarını izliyordu. Sağ elini kalçama atıp erkekliğine oturttu. Boynunda ki izi gördüm ısırdığım yerdi. Baya morarmıştı.
Elini çeneme atıp dudaklarına yaklaştırdı dudaklarımı. "Birisi gelicek.." Kesik kesik aldığım nefesler arasında konuşmak zordu. "Kimse yok evde." Birden beni kaldırıp bacaklarım iki yana gelicek şekilde oturttu. Dudaklarıma yapışınca bende karşılık verdim. Kalçamdan tutup ileri geri yapmaya başladı. Yanağıma hücum eden kan basıncını hissedebiliyordum.
Ağzımdan kendiliğinden çıkan inlemelere engel olamıyordum. Yoongi saçımı geriye çekmişti. Boynumda yer açılmıştı. Kafasını boynuma yerleştirip derimi dudakları arasına aldı. Bu yaptıkları beni kendimden geçiriyordu. Salon kapısında ki sesi duyduğumda birden yere düştüm. Nasıl yani o buraya nasıl geldi...
"Oh Hani."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT BİTCH (+18)
FanfictionOh Hani; Yaşantısına göre güçlü bir kız. Başını eğmeden dik ve emin adımlarla yürüyen bir kız. Ama tek kaldığın da küçük bir çocuk misali ağlar. Min Yoongi; Zengin bir iş adamı. Sinirli ve bir o kadar da gülüşlerini iyi saklayan birisi. (03.07.2017...