Üzerimizi düzeltmeye başlamıştık. Utanmamak elde değildi. Elbisemi aşağı çekip iç çamaşırımı giydim. Yorgunluktan bitap düşmüştü bedenim. Koltuğa oturup başımı geriye doğru bıraktım. Yoongi yanıma gelip boynumdan öptü. Bu adamın boynum ile ne fantazisi vardı acaba. Hafif bir huylanma ile kıkırdadım. Yoongi terlemişti. O da koltuğa oturup soluklanmak adına derin nefes alıp vermeye başladı.
"Acıktım..." Dikkatini çekmiştim. "Şaşırmadım ama bende acıktım. Gidip bir şeyler yiyelim." Beraber ayağa kalkıp odadan çıktık. Dikkatli bir şekilde etrafa bakıyordum. Kimse yoktu bu iyiydi rezil olurdum yoksa. Asansöre binip otoparka indik. Yoongi eline telefonu aldı. Mesaj gelmişti ve gelen mesaja sinirle bakıyordu. Telefonu elinde sıkıp sinirle soludu. "Ne oldu?" Bana bakınca bakışları yumuşamıştı. "Yok bir şey iş ile ilgilidi." Fazla üstüne gitmedim. Arabaya binip gaza bastı.
Geldiğimiz restorana girip güzel bir yere oturduk. Sipariş ettiğimiz yemekler geldiğinde yemeye başladık. Yemek yerken bile etrafı inceliyordu. Çok dikkatlice bakıp yemeğine geri dönüyordu. Garipti fazlasıyla garipti. Telefonunu alıp birisini aradı. "Adamları çoğalt." Sadece bunu söyleyip kapattı telefonu. Kesinlikle yine Boo'nun bir oyunuydu.
Hesabı ödeyip arabaya geçtik tekrar. "Yoongi neler oluyor?" Kemerini takıp bana baktı. "Önemsiz bir kaç şey işte. Ne yapmak istersin?" Bende kemerimi takıp geriye yaslandım. "Fark etmez." Arabayı çalıştırdı çalan telefonu kulağına götürdü. Konuşmadı ve direk kapattı. "Jang mi ye gitmek ister misin?" Sevinçle ona baktım. "Evet evet." O da gülüp devam etti.
Yarım saattir oturmuş Jang mi ile dedikodu yapıyorduk. Seçtiği gelinliği gösterip duruyordu. Ve çok güzel bir gelinlik seçmişti. "Yoongi ile evlenin bence." Göz devirip suratına baktım. "Daha neyiz onu bile bilmiyorum. Sadece sevgimizi itiraf ettik hepsi bu." Sıkılmış gibi nefes verdi. "Neyse neyse tamam. Yatakta nasıl?" Gülerek bakıyordu ve ben utanç ile kafamı yere çevirdim. "Fazlasıyla iyi bence. Yani ondan başkası ile birlikte olmadığım için bir şey diyemiyorum. Ama bana göre fazla ateşli." Jang mi den kıkırtılar yükseldi. "Ooo ateşli demek." Omzuna vurup susmasını sağladım.
"Yah Jang mi bunlar acele acele nereye gittiler." Jang mi de bana bakıp aynı fikirde olduğunu kanıtladı. "Bilmiyorum Hani-ah. Jimin işten geldiği zaman baya sinirli gibiydi." Gözlerimi kısıp etrafa baktım. Adamlar her yerde volta atıyordu. "Yine Boo'dan tehdit mi aldılar acaba." Jang mi omuz silkip kahvesini aldı. "Bilmiyorum ama korkmuyorum değilim Hani-ah. Güzel bir hayata kavuşmuşken herşeyin berbat olmasını istemiyorum. Bir ay sonra düğünüm var." Haklıydı hayatı düzene girmiş sayılırdı. Korkuları çok doğruydu.
Masada duran kahve bardaklarını alıp mutfağa geçtim. Jimin'in evi de Yoongi'nin evi kadar büyüktü. Tekrar salona geçtiğimde Jang mi çiçeklere bakıyordu. "Bence buz mavisi güller güzel duruyor ama bilmiyorum şoklanmış gerçek çiçek kullan derim." Jang mi telefonu masaya bıraktı. "Bende öyle düşündüm aslında şoklanmış çiçekler gayet hoş duruyor. Karışık güller yaptırsam mı diye düşündüm." Güldüm ona karşı. "Gayet güzel olur. İsmin anlamı bile gül demek Jang mi. Kesinlikle gülleri seçmelisin." Birbirimize bakıp güldük.
"Sen ne giyceksin. Sonuçta senden başka arkadaşım yok. O yüzden çok güzel olmalısın Hani-ah." Tebessüm ettim. "Bilmiyorum nasıl bir şey giysem ki." Jang mi yanıma gelip oturdu. Telefonu eline alıp bir siteye girdi. Elbiseler çok güzeldi. "Jang mi bu kesinlikle bu çok güzel." Elbise papatyalar ile süslenmişti. Harika duruyordu. Jang mi hemen satın aldı ve adres yazdı. "Yoongi'nin adresini verdim. Ödesin işi ne." Beraber kahkaha atıp birbirimize sarıldık.
Birden evin camları aşağı indi. Bahçede ki adamlar tek tek yere düşüyordu. Hemen Jang mi yi alıp yukarı kaçtım. Kesinlikle Boo yapıyordu. Bir tane odaya girip kapıyı kapattım ve kilitledim. Jang mi ağlıyordu bende korkuyordum. Birden düşme sesi geldi. Jang mi ye baktığımda göbeği kan içinde kalmıştı. "Jang mi yalvarırım... Lanet olsun." Bende ağlamaya başlamıştım. Aşağıdan adamların sesi geliyordu. Jang mi sessiz bir şekilde yatıyordu ve sessizce göz yaşı döküyordu. Elinde ki telefonu alıp Jimin'in aradım. İlk çalışta açtı. "Hayatım geliyoruz az kal..." Konuşmasını ağlamam kesti. "Jang mi ne oluyor bana cevap ver." Arkadan Yoongi'nin sesi de geliyordu. "Jimin ne oluyor?" Ağlayarak konuşmaya başladım. "Jang... Jang mi vuruldu Jimin. Biri... Birileri eve ateş açtı."
Jimin sinirle soludu ve aşağıda ki adamlar her yeri arıyordu. Bunu açılıp kapanan kapılardan anlıyordum. "Hani sakin ol tamam mı? Az kaldı geliyoruz." Jang mi karnını tutup inliyordu. "Jimin beni dinle Jang mi iyi değil ambulansı ara hemen burada büyük bir dolap var elbise dolabı onun içine koyuyorum onu." Jimin tam konuşacağı sırada telefonu kapattım. Jang mi ye daha çok yaklaştım. Koltuk altından tutup kaldırdım. Dikkatlice taşımaya başladım. Dolabın kapağını açıp içine yerleştirdim. Baya genişti sıkışması imkansız gibiydi. Elime bir tişört alıp karnına bastırdım. "Jang mi sakın sesini çıkarma anladın mı? Sakın ve tişörtü bastır iyice kan kaybı yaşama sana güveniyorum. Jimin ile Yoongi geliyor." Burnumu çekip yanağını öptüm.
Gidip hemen odanın içinde ki banyoda ellerimi yıkadım. Kapıya tekme atıyorlardı. Hemen yerde ki kanıda silip kanlı bezi yatağın altına attım. Buraya kadardı işte. Hayatım hep boklar içinde geçiyordu. Kapı birden kırılınca gözyaşlarım daha da çoğaldı. İçeriye 3 adam girdi sonra o iğrendiğim adam girdi. Bacağı cidden sanattı elinde siyah bir baston ile topallayarak yürüyordu. Beni görünce tiz bir kahkaha attı. Pislik herif!
Yanıma gelip bastonunu çeneme koyup yüzüne bakmam için kaldırdı. "Merhaba küçük sürtük. Sonunda yine karşılaştık. Diğer orospu nerde?" Titrek çıkan sesime aldırmadım. "Bu... Burada değil. Ben tekim." Arkasını dönüp yürümeye başladı. "Sadece sen bile yetersin bana ölümün ellerimden olucak. Alın şu kızı arabaya koyun gidiyoruz." Adamlar beni ayağa kaldırıp sürüklediler. Arkama dolaba baktığımda Jang mi göz yaşları içinde bana bakıyordu.
Bahçeye çıktığımızda her yer kan gölü gibiydi. Jimin'in adamları yerlerde yatıyordu. Evin önünde 9 araba vardı tüm adamlar arabaya doluştu. Beni zorla bir arabaya koydular. Yanımda Boo oturuyordu. Tiksinircesine suratına baktım ve tükürdüm. "Seni pis fahişe!" Yanağıma indirdiği tokat beni daha çok sinir etmişti. Şoför koltuğunda ki adam arkaya uzanıp ağzıma bez tuttu. O eşsiz karanlık bana yine merhaba demişti.
Yoongi'nin ağzından
Eve biraz daha yaklaştığımız da korkularımız git gide artıyordu. Evin sokağına girdiğimiz sırada ambulans da bizim arkamızdan girmişti. Arabayı durdurup direk eve koştuk bahçede ki adamlar yerde yatıyordu. Evin her yerinde kurşun izleri vardı. Direk içeri girdik deli gibi kızları arıyorduk. "Jang mi... Hani-ah..." Jimin delirmiş gibiydi ilk defa onu bu denli gördüm. Yukarı çıkıp odalara baktık. Ben ise sinirlerimi tutamıyordum artık. Korku tüm benliğimi esir almıştı. Hani ye bir şey olma olasılığı beni deli ediyordu. Bir odadan inleme sesi geldiğinde direk oraya girdim. Dolaba yaklaşıp açtım. Jang mi kanlar içinde yatıyordu. "Jimin! Jimin koş ambulans görevlilerini çağır acele et!" Jang mi yi kucağıma alıp dolaptan çıkardım.Jang mi dizlerin üzerinde yatıyordu. Hani ortalıkta yoktu. "Yoongi..." Elim ile ağzını tuttum. "Jang mi konuşma yorulma sakın tamam mı buradayız korkma. İyi olucaksız." Öksürük tutmuştu onu. Görevliler ile Jimin de içeri girdi. Jang mi o halde görünce dayanamadı duvara yumruk atmaya başladı. "Benim yüzümden! Neden tek bıraktım ki sanki!" Jang mi yi sedyeye yaptırdılar. Jimin yanına yaklaşıp yanaklarını avuçladı. Dudaklarına masum bir öpücük bıraktı. "Hani-ah... Onu... Boo kaçırdı... Kurtarın onu Jimin..." Jimin ile göz göze geldik. Sinirlerim gerildi ve artık Boo ölümden başka bir şey hak etmiyordu.
Hastane kolidorunda oturmuş Jang mi'nin ameliyattan çıkmasını bekliyorduk. Bir aklımda Hani vardı ve deliriyordum resmen. "Yoongi onu bulucaz güven bana." Gözleri ağlamaktan kızarmıştı. Elimi dizene koyup güç vermek adına pat patladım. İçerden çıkan doktor ile ayağa kalktık. "Nasıl doktor Jang mi iyi mi? Nasıl." Doktor gözlüklerini çıkarıp dikkatini bize verdi. "Durumu iyi normal odaya alabiliriz. Ama fazla yorumlaması lazım. Bir müddet fazla yemek yiyemez. Kurşun midesini sıyırmıs oraya da dikiş attık." Doktora teşekkür ettik ve tekrar oturduk. Telefonuma gelen ses ile cebimden aldım ve kiliti açtım. Gördüklerim sinirimi germişti. Hani'nin fotoğrafları vardı. Dayak atmıştı şerefsiz. Ayağa kalktım deli gibi bir o yana bir bu yana gidiyordum. Jimin yanıma gelip beni durdurdu. "Ne oldu?" Telefonu eline verdim. O da gördükleri ile sinirlendi. Bir daha mesaj geldi. Okuduğumda duvarlara yumruk atmaya başladım.
"Bu güzel sürtüğün ölümü kötü olucak Bay Min Yoongi..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT BİTCH (+18)
FanfictieOh Hani; Yaşantısına göre güçlü bir kız. Başını eğmeden dik ve emin adımlarla yürüyen bir kız. Ama tek kaldığın da küçük bir çocuk misali ağlar. Min Yoongi; Zengin bir iş adamı. Sinirli ve bir o kadar da gülüşlerini iyi saklayan birisi. (03.07.2017...