GİTME #26#

12.1K 519 92
                                    

Bitkin bir şekilde havlu ile yatağa oturdum. Sevişmek insanı yoruyordu ama bir o kadar da rahatlatıcı oluyordu. Yoongi de belinde ki havlu ile yanıma gelip oturdu ve kendini yatağa bıraktı. Ona alışmıştım ömür boyu yanımda kal dese sürtük diye kelimeler etse bile yanında olurdum. Bana kötü gelebilirdi ama bir o kadar da iyi geliyordu varlığı. Yanlış mı düşünüyorum acaba. Beni satın alan adama böyle hisler duymak yanlış mıydı? Düşündükçe beynim ve kalbim daha fazla savaş haline giriyordu. Bu hayatı seçtim hayallerimi toprağa gömdüm. Gidersem eski hayatıma belki yeniden başlayabilirdim. Yarım bir şekilde belki de kırık bir şekilde. Ama ben güçlü bir kızım. Herşeyin üstesinden gelebilirim değil mi?

Yoongi ellerini omuzlarıma koydu. Sağ omzuma öpücük bıraktı. "Ne düşünüyorsun?" Kafamı yere eğip parkeleri inceledim. Sorusuna nasıl bir cevap verebilirdim ki. "Hiç bir şey yorgunum." Ellerini çekip hızla ayağa kalktı. Dolaba ilerleyip karşımda giyinmeye başladı. Bende dolaba ilerledim ve kıyafet aldım. Üzerimi giyene kadar baktı. Aşağı indik Jang mi ve Jimin televizyon izliyordu. "Jimin dışarda yesek daha iyi." Jimin'in hoşuna gitmişti belli ki.

Arabalara yerleşip yola koyulduk. "Burayı gezmek istiyorum. Gezebilir miyiz?" Utangaç bir şekilde sormuştum Yoongi'ye. Gözlerini önünden ayırmadan devam etti araba sürmeye konuşmuyordu. Hata yaptım sanırım. Araba durunca kemerimi açtım. Geldiğimiz yer çok güzeldi. Mor asma yaprakları vardı her yerde ve onların kokuları bir harikaydı.

İçeriye geçip bı masaya oturduk. Jang mi ve Jimin de yanımıza yerleştiler. "Ne yiyelim?" Jang mi ye baktım. Önümde ki menüyü açtım. Canım kırmızı et istiyordu. Garson yanımıza geldi. "Ne alırsınız?" Herkes istediği şeyleri söyledi. "Şarapta marine edilmiş bonfile istiyorum. Yanında garnitür olsun." Bende söyleyince Yoongi atladı lafa. "Bir şişe de kırmızı şarap olsun en kalitelisi." Garson not edip yanımızdan ayrıldı.

"Hani-ah ağzının tadını biliyorsun." Tebessüm ettim Jimin'e. "Aşçı birisi tabi ki damak zevkini iyi seçiyor." Yoongi aşçı olduğumu söylediğinde Jimin gözlerini kocaman açtı. "Cidden mi? Bu harika belki kendine iyi bir yer açarsın. Güzel meslek." Masada duran suyu alıp bardağa boşaltım. "Teşekkür ederim Jimin. Umarım açarım geleceği göremediğim için ne konumda olacağımı bilmiyorum." Jimin anlamışçasına kafasını salladı.

Masaya gelen yemekler ile yemeğe başladık. Yoongi benim bardağıma şarap doldurdu. "Teşekkür ederim." Dudakları ile tebessüm etti sadece. Şaraptan bir yudum aldım ve tekrar yemeğime döndüm.

Biten yemeklerin ardından köyü bir sohbet başlamıştı. Yoongi ile Jimin iş hakkında teori üretiyordu. Jang mi ve bende kızsal konulardan sohbet ediyorduk. Yoongi hesabı istedi gelen garson ile birlikte cebinden cüzdanı çıkardı. Hesabı ödeyip kalktı ve beni de kaldırdı. Jimin ve Jang mi bize baktı. "Biz biraz dolaşıcaz sizde ne yapıyorsanız yapın. Neyse banane yürü Hani." Beni de peşinden sürükledi ve arabaya oturttu.

"Yah niye birden kalktın ki. Ayıp oldu." Arabayı çalıştırıp gaza bastı. "Gezmek istiyorum dedin. Bende gezdiricem işte." Son hız devam ediyordu. Geçtiğimiz yerler çok güzeldi ve ağzım açık kalıyordu. Arabayı durdurup indik. Geldiğimiz yer fazla güzeldi.

Yoongi elinde ki fotoğraf makinasını bana doğrulttu. "Poz ver..." Birden bakmam ile çekti. "Yah iğrenç çıktı. Sil onu... Silsene." Dur işareti yaptı bana yerimde durdum. Rüzgar elbisemi geriye doğru uçuruyordu. Saçlarım da öyle ve bilmem kaç tane fotoğraf çekti. Yere otururken dil çıkarırken ve daha niceleri.

Uçurum kenarında bulunan bank vardı. Oraya gidip oturduk. Deniz ve tüm insanlar ayaklar altında duruyordu. Rüzgar saçlarımı Yoongi'nin yüzünü savuruyordu. Saçlarımı sağ omuzuma attım.

Yanıma yaklaşıp kolunu omzuma attı. Beni kendisine çekti. Güneş yavaş yavaş aşağı doğru iniyordu. Kızıl görüntü meydana çıkmıştı. "Burası harika bir yer." Saçımı parmağına dolayarak oynuyordu.  Konuşmak istemiyor gibi duruyordu. Makinayı tekrar açtı bana baktı ve güneşin yüzüme vuran şeklini çekti. Fotoğrafa baktığımda kızıl güneş yüzümde farklı bir izlenim bırakmıştı. Güneş kaybolana kadar orada sessizce durduk. Birden ayağa kalktı ve beni de kaldırdı.

Bu sefer sahile kumsala gelmiştik. Ayakkabılarımı çıkarıp kumlara kadar gelen dalgaların üzerinde yürüyordum. Yoongi de benim gibi ayakkabılarını çıkardı. Beni denize doğru itti az kalsın düşüyordum. "Yah ne yaptın sen. Gel buraya kaçma!" Peşinden koşmaya başladım ama çok hızlı koşuyordu. Kumlara doğru yürüdüm. Evet onu orada bırakıp gidiyorum. Birden birisi belimden tutup kumlara uzattı bedenimi. Tabiki Yoongi.

"Beni bırakıp gitmek hangi akıllının işi olabilir." Gülerek konuşuyordu bir süre gülüşüne baktım. "2 hafta sonra zaten gidicem." Bunu demem ile gülüşü soldu. Dudaklarıma yaklaştı küçük küçük öpücükler bırakıyordu. Dudaklarıma yapışıp öpmeye başladı. Yavaş yavaş kararan hava simsiyah oldu. Karanlık olduğu için yüzünü göremiyordum. Elini bacaklarıma atıp iç çamaşırımı çıkardı. Elini tekrar bacak arama attı vajinamı okşuyordu. Kısık kısık inliyordum. Deli olmuştum. Penisini çıkarıp vajinama sürttü. Birden içime kendini itti. Artık sahilde sadece dalga sesi ve rüzgar yoktu. Bizim ahenkle dans ederek ağzımızdan çıkan inlemelerimiz de onlara eşlik ediyordu. İçimde gelip giderken kulağıma yaklaştı. "İstemiyorsan gitme Hani-ah..." Gözlerimi kapatıp dediklerini idrak etmeye çalıştım...

INNOCENT BİTCH   (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin