MEKTUP #2#

17.5K 602 260
                                    

"Bu mektubu okuyor isen yanında değilim demektir kızım. Ama her ne kadar yanı başında olamasamda beni kalbinde sakladığını ve yaşattığını biliyorum Papatyam. Gün geçtikçe tükeniyorum. Ama ben Anneyim sana karşı güçlü görünmem lazım. Yanımda en derin uykuya daldın. O kadar güzel uyuyorsun ki. Kiraz dudakların , siyah uzun saçların. Tanrım seni çok masum yaratmış. Her zaman masum ol ve yardım sever ol. Emin ol ki hiç bir zaman kaybetmezsin. Sana hamileyken hiç zorluk çekmedim. Ah doğduğun zamanı hatırlıyorum da. Nasıl böylesine güzel bir melek olur dedim. Baban bir kızı olduğu için çok sevindi. İsmini baban koydu Papatyam. İsmin gibi mutluluk getirdin bize. Yavaş yavaş büyüdün. Hatırlıyor musun. Bir gün ağlayarak Baba'nın kucağına geldin. "Baba ben büyümek istemiyorum" dedin. Baban saçını okşayıp "Neden meleğim " demişti. Cevabın ise bize tebessüm ettirmişti. "Eğer büyürsem bir daha beni kucağına alamazsın. Yada dışarı çıktığımızda elimi tutamazsın. Sırtına da alamazsın". Ne kadar büyürsen büyü bizim hep küçük kızımız olarak kalacağını bilmelisin. Bu güne kadar senin için çabaladık. Senin için çalıştık. Ne kadar mal mülk varsa hepsi senin artık birtanem. Akıllı bir kızsın sen bunu küçükken bize gösterdin. Şuan bu mektup eline geçmiş ise artık 18 yaşındasın demektir. Zaman çabuk geçiyor değil mi? Kim bilir ne güzel olmuşsundur. Ben şimdiden hayalini kurdum bile. Ah hayır ağlamıyorum Papatyam. Sende ağlama olur mu! Çiçekler ağlamaz. Ama çok üzgünüm kızım. Seni bıraktığım için çok üzgünüm...
Beni affeder misin bilmiyorum. Emin ol benim de canım yanıyor. Büyüdüğünü görmemek canımı acıtıyor... Bu hastalığı yenemedim başaramadım. Benimm meleğim... Seni çok seviyorum Papatyam. Şuan yanağından kocaman öptüm. Gamzenden öpülmeyi çok seversin. Sanırım sonlara geldik birtanem. Doğum günün kutlu olsun meleğim Annen seni çok seviyor ve şimdiden kokunu özledim. Baban sana sahip çıkar. Birbirinizi koruyun Papatyam"

"Babam da gitti Anne! Tekim artık!"
Mektubun üzerinde ki göz yaşı izlerinde elimi gezdirdim. Annemin göz yaşları. Ve yanlarına eklenen benim gözyaşlarım. Küçük olmama rağmen benden sakladılar. Ama hastaydı biliyordum. Ah Babam o ise Annemin öldüğü gün intihar etti. Ben ölümün ne olduğunu Annem ve Babamdan öğrendim. Beni bir başıma bıraktığı için Babama kızgın değilim. Annemin yanında olması daha güzel.

Kendimi toparlayıp iş yerine gitmeye karar verdim. Evde durmaya devam edersem kafayı yerdim. Hazırlanıp bir taksi çevirdim. Adresi verip dışarıyı izlemeye başladım. Yağmurdan kaçan insanlar. Bir şemsiye içinde ki sevgililer. Su birikintilerinde zıplayan çocuklar. Bugün hepsi mutlu gibi. Ama kimse neyin ne olduğunu bilmiyor. Gerçekten mutlular mı? Herkesin bir acısı vardır elbet.

"Bayan geldik." Düşüncelerimi bir kenara bırakıp. Taksiciye parasını uzattım. Arabadan inip karşı yola geçtim. Restorana girip direk mutfağa geçtim. Hyun jung beni görünce şaşırdı. Mimikleri garip bir çocuk. "Ah Oh hani bugün izinli değil miydin?" Tebessüm edip aşçı önlüğümü giydim. "Biraz morelim bozuk Hyun jung." Beni anlayan tek kişi Hyun jung'tu hiç bir zaman ben anlatmak istemeden sormazdı. "Pekala küçük hanım tavuk rosto istediler. Hemen hazırla." Elimi okey şeklinde yapıp hemen işe koyuldum.

Sanırım yorgunluktan geberiyorum. Saat 9 olmuştu bile. Oflaya puflaya bir masaya oturdum. Hyun jung elinde iki tane kahve ile geldi. Seviyorum ben bu sıpayı. "Ee Oh Hani okulun bitmesine az kaldı. Diyorum ki güzel bir tatil yapalım ne dersin. Kayak merkezi olur mu?" İçimden sövdüm desem yeridir. Yine mi kayak. Gözlerimi devirince kahkaha atmaya başladı. Sinirle baktım "Komik mi? Senin yüzünden bacağım kırılmıştı Hyun jung." Ellerimi göğsüm de birleştirip kafamı çevirdim. " Şaka yaptım küçük hanım. Şu suratını düzelt erkekler korkup kaçar."

" Banane erkekten ya." Dil çıkarıp önüme döndüm. Tekrar yağmur ve koşuşturan insanlar. Hyun jung boğazını temizleyip dikkatimi çekti. Bu demek oluyor ki artık zamanı geldi. Yani anlat diyor.

Başından sonuna kadar her şeyi anlattım. Beni dikkatle dinledi. Bu çocuğun bu huyunu seviyorum. Konuşmam bitince ellerini masa da birleştirdi. " Bak Oh Hani 9 yaşında aileni kaybettin büyük baban sana sahip çıktı. Ama artık önüne bakman gerekli. Geçmişin de takılı kalırsan olmaz. Biliyorum zor zamanlardı. Daha yeni büyük babanı kaybettin. Ama onlar için ayakta olmalısın. Sen güçlü bir kızsın. Çocukluk arkadaşıyız her zaman yanında olacağım. Bunu unutma." Elinin üstüne elimi koydum ve sıktım. " Teşekkür ederim Hyun jung. Ama artık gitsem iyi olucak. Geç oldu."

Benimle birlikte ayağa kalktı. " Yahh bekle beraber çıkalım 1 saat daha dur tek gitme." Arkamı dönüp gıcık Bir şekilde "Bir şey olmaz domuzcuk." Dedim. Ellerimi saçlarına atıp karıştırdım. " Seni küçük fare ne yaptın!". Dil çıkarıp kendimi dışarı attım.

Taksi durağına doğru yürümeye başladım. Yağmurda dolaşmak iyi hissettiriyor. Ellerimi cebime yerleştirip önüme döndüm. Arkamdan gelen sesle bir an duraksadım. Taksi durağına az kalmıştı. Hızlandım ve arkamda ki her kimse o da hızlandı. Ve birden ağzımı kapatıp ara bir sokağa çekti bedenimi. Ne kadar çırpınsam da boştu. Adam benim iki katım resmen. Elini ısırıp "İmdaaa.." Bıçak çıkarıp boynuma tuttu nefesi ensemi yalıyordu. " Bak güzelim ya sus ya da bu bıçak bir taraflarına girer!"

Telefon ile birisini aradı ve nerede olduğumuzu söyledi bizi almalarını​ emretti. Bir araba sokağa girdi. Ya bana tecavüz edicek. Yada organ mafyası. Sessiz bir şekilde ağlarken zorla arabaya bindirdiler. Sağ ve sol yanımda kaslı iki adam şoför ve yan koltukta olmak üzere 4 kişilerdi. Tanrıya dua ettim.

"Bırakın beni yalvarırım. Ne isterseniz veririm ama bırakın lütfen." Sağ tarafım da ki adam pis pis güldü. "Güzel parça adamım. Tadına bakmak lazım." Boynuma yaklaşmaya başladı ve yüzüne tükürdüm. Aldığım tokat ile neye uğradığımı şaşırdım. Diğer adam ağzıma bir mendil tuttu. Duyduğum tek şey iğrenç adamın sesiydi. "Hoşgeldin sürtük...." Ve sonrası sadece karanlık....

INNOCENT BİTCH   (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin