TEHDİT VE KORKU #23#

12.9K 530 118
                                    

2 saattir oturmuş televizyon izliyorum. Oturmaktan kalçamda hissettiğim ağrı iğrençti. Ayağa kalkıp mutfaktan kendime su aldım. Bahçeye çıkmaya karar verdim. "Hava neden bu kadar sıcak." İşte Güney Kore böyle bir yer sabah yağmur varken şimdi güneş tüm sıcaklığı ile insanı eritiyor.

Masada oturmuş büyük eve bakıyordum. Farklı duyguları bu evde gördüm. İlgi , aşağılanma , korku , üzüntü... Belki de daha fazlası vardı. Yoongi çok farklı bir kişiliği vardı. Birgün iyi birgün kötü oluyordu. Ruh değişikliği diye buna deniyordu galiba. Aslında onunda yaşantısı o kadar iyi değilmiş. Yani öyledir diye umuyorum. Çocuk esirgeme yurduna bırakılan birisi nasıl düşünür bilmiyorum. Ama o da acı çekmiştir diye düşünüyorum.

Ona karşı bir şeyler var içimde. Kalbimi durdurucak derece attıran bir çekim var. Nasıl oldu bunlar nasıl beni satın alan adama bu duygular beslenir bilmiyorum. Hissettiğim duygu nasil bir duygu onuda bilmiyordum. Aşk mı? Yoksa sadece cinsel ilişkiye olan yeniliğim mi? Dediğim gibi belki de ilkim olduğu içindir. Bu evden gidince herşey eskisi gibi olucaktı. Umarım...

"Hani-ah demek buradasın." Young amcanın sesini duyunca arkaya döndüm. "Evet Young amca biraz hava almak istedim." Yanıma gelip karşıma oturdu. "Hava çok sıcak değil mi?" Kafamı salladım. "Yeni bir tohum aldım ekelim mi?" Gözlerim kocaman olmuştu sevinmiştim. Ellerimi birbirine çarptım alkışlar gibi. "Hadi gel arka bahçeye gidelim." Ayağa kalkıp arka bahçeye ilerledik. "Aldığın tohum ne çiçeği Young amca."

Arka bahçeye vardığımızda Young amcanın gözleri bir şey arıyordu. Küçük çam ağacını görünce oraya doğru gitti. Aradığını bulmuş gibi hali vardı. "Dolunay çiçeği. Sadece dolunayda açar. Ve gece vakti açar işte. buz mavisi yaprakları var." Bana bir çift eldiven uzattı. Alıp elime geçirdim. "Büyümesi ne kadar sürüyor peki." Young amca yavaş yavaş toprağı kazıyordu. "Aslında 3 hafta filan ama iyi bakarsan bu 2 hafta bile sürer." Bende kazmasında yardim etmeye başladım.

Tohumları kazıdığımız her bölgeye 5 tane tohum koyduk ve üzerini kapattık. Eldivenlerimi çıkarıp çimenliğe attım kendimi. Young amca elinde su ile geldi. Her birine su tutup o da benim gibi yere oturdu. "Young amca çocuğun var mı?" Young amca da eldivenlerini çıkarttı ve bir kenara koydu. "İki tane oğlum var." Hafif bir tebessüm etti. "İkisi de çok başarılı gençler. Bugüne kadar üzmediler beni. Anneleri öldükten sonra yanımda bana destek olan tek kişiler onlardı." Anılarını hatırlamak ister gibi gözlerini kapatmıştı. "Eşin nasıl öldü Young amca."

Gözlerini açtığında gülüyordu. "Trafik kazasında kaybettik. Aslında çiçekleri onun sayesinde sevmeye başladım." Yerde ki kurumuş kahverengiye dönen çimenleri eli ile koparıyordu. "Nasıl yani?" Elinde biriktirdiği çimenleri bir köşeye attı. "Karımın çiçekçi dükkanı vardı. Orada tanıştık. Görmek için habire çiçek alırdım oradan. Sonra aldığım çiçekler habire kuruyordu ve çöpe gidiyordu. Bende ondan aldığım tüm çiçekleri kendi bahçeme dikip sulamaya hatta sevmeye başladım. Habire onun dükkanına gidip değişik çiçekler alıyordum. Devamlı gittiğim için aramız iyiydi. Sonra evlendik. Evlendikten evimin bahçesini gördü bana verdiği çiçekleri orada görünce çok sevinmişti. Birgün ölüm haberi geldi. En sevdiğim çiçek solmuştu..."

Anlattıkları küçük kalbimi sıkıştırmıstı. Dolu olan gözlerimi ondan kaçırdım. Ayağa kalktı elini uzattı bana. "Hadi kalk bakalım küçük hanım." Uzattığı eli tutup ayağa kalktım. Beraber bahçede dolanıyoruk. "Bay Min ile iyi anlaşıyor gibisin. Çok kız geldi bu eve senin kadar durabilen olmadı." Yerde ki çiçekleri ya da ayakta dikilen adamları izliyordum. "Nasıl yani Young amca?" Dedikleri içimde ki meraklı canavarı uyandırmıştı. "Kızlar 2 ya da 3 gün anca kalır. Kullanıp atar Bay Min." Beni de kullanıp atıcak diyemedim. "Üstelik onu güldüren ilk kız olabilirsin. Kimseye tebessüm bile etmez Bay Park dışında." Dedikleri bir yandan sevindiriyor bir yandan hüzün dolduruyordu içimi.

INNOCENT BİTCH   (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin