Yoongi'nin ağzından
Etrafı tekmeleme işine son vermiştim. Çarşaf açıldığından beri kendime gelememiş ve daha fazla sinirlenmiştim. Hani değildi ama o kızın suratı o kadar kötü bir durumdaydı ki anlatılması zordu. Suyun içinde kalmış vücudu mor rengini almıştı resmen. Yaraları ise anlatmaya bin şahit ister. Bir yandan Hani olmaması beni sevindirse bile. Hala Hani'den bir haber olmaması duygularımı yıpratıcı bir hale sokuyordu.4 gün olmuştu ve içim içimi yiyordu. Önüme uzatılan sandviç ile bakışlarım uzatan kişiye kaydı. "Dostum yemen lazım." Elime aldığım sandviçden bir ısırık aldım. Boğazımdan geçmesi 5 dakika almıştı. Elimde döndürüp duruyordum. "Kendine gelmelisin yoksa nasıl mücadele edebilirsin." Kafamı salladım. "Jimin ben... Ben bilmiyorum o kız benim için farklı yani..." Beni susturdu. "Biliyorum merak etme herşeyi biliyorum dostum."
Louis ve yanında ki adamla bize doğru geldi. Yanımızda durduğunda adamı önüme iteledi. "Konuş." Louis birden kükredi. Jimin ile birbirimize baktık. Louisi ilk defa böyle görüyorduk. Louis birden soludu. "Boo'nun adamı Bay Min." Hemen ayağa kalkıp adamın yakasına yapıştım. "Anlat lan herşeyi hemen!" Adamı odamdaki masaya iteledim. Yere düştü. "Anlatıcam anlatıcam." Yere eğilip yüzlerimizi yakınlaştırdım. "Anlat!" Yüzüne tükürdüm resmen. "Şuan Seul dışında bir evdeler. Bende tam bilmiyorum dün bastığınız depodan kaçmıştım. Tek bildiğim kaçırdığı kıza bir tür iğne yaptığı." Adam kekeliyordu resmen. "Ne iğnesi! Ne iğnesi lan aşağılık herif!" Adama yumruk geçirdim.
"Bir tür beyin oyunu gibi allak bullak ediyor." Sinirle adamı yere attım. Jimin'e döndüm beni anlamıştı. "Louis bu adamı bir yere bırakma. Jimin adamları hazırlat hemen yola çıkıyoruz."
Hani'nin ağzından
Şuraya bak karşımda durmuş minik ellerini bana uzatıyorsun... Bana dudak büzme... Eskiye dönmeyi bende çok istiyorum tabi ki....
İşte o masum ama sonucu ne olursa olsun taşıyabilecek kadar güçlü ama alabildiğine suçlu cesaretine yeniden sahip olabilmek. Çocuk olmak...
Bir araya getirdiğinizde hiçbir anlam ifade etmeyen kelimelerin döküldüğü saman kâğıdı üzerine serptiğimiz şiirler yazarken bile en usta şairlerdik biz. En güzel kalpleri çizerdik.
Şimdi gerçekten çiziyoruz ama boya kalemleri ile değil.Her şeye bir bahanemiz vardı o zamanlar. Yalan söylemek acıtmıyordu o zamanlar kimseyi. Şimdi hiçbir şeyi, hiç kimseyi, hiçbir anı masumlaştıramıyoruz.
Her şeyi en saf, en ilk ve en tek haliyle hafızaya kazıyıp ondan sıkılmamak için çocuk kalmalıydık. Gözümüzü daha fazlası bürüdüğünde, bir şarkı yetmeliydi yüreğimizi doyurmaya.
Parkta cilveli bir kuşun peşinde nefes nefese koşarken, çakıl taşları sihirli bir halı gibi ayaklarımızın altından kayınca, en adi kolonyanın geçirebileceği kadar küçüktü yaralarımız.
Hiçbir şeye ilk diyemiyoruz. Hissettiğimiz kiri üzerimizden hiçbir yağmur söküp atamıyor. Hiçbir şimşek isyanımızı dillendirecek kadar kuvvetli çarpmıyor.
Konuşulunca her şey çözülür diye inanırken her şey daha da sarıp sarmalanıyor sonsuz bir düğümün derinliğinde.
Ben hep çocuk kalmak isterdim. Arkama bakmadan koşabilirdim o zaman. Ertesi gün bilirdim ki geride kalan her şey bıraktığım yerde beni bekliyor olacak.
İpekböceklerim için tırmandığım dut ağaçlarında çizilen dizlerim olurdu benim..
O kozadan çıktıktan ve açık kalan pencereden uçup gittikten sonra bile fark etmediğim, fark etsem de asla umursamayacağım yaralarım olurdu.
Ben hep çocuk kalmak isterdim; çünkü o zaman portakal ağaçlarının meyve vermeden önce açtığı tomurcukların ruhumu sarmalayan o güzel kokusunu hissedebilmek için vaktim olurdu.
Korkusuz olurdum ben o dünyada. Çizgi filmlerde hayran olduğum kahramanlar gibi.
Ne yazdığı belli olmayan mektuplar bırakıp, masa örtüsünden pelerinimle bir sokak öteye gidebilirdim. İşte en cesuru ben olurdum dünyanın o an, o dakika.İçimde gözleri mahmur, nefesi uyku kokan çocuk. Küstün mü yoksa bana?
Sen, yüreğimin soğuk kaldırımlarında oturan. Sıkıldıkça gözyaşlarıma tutunup dışarı bakan. Arada bir sıcak bir tebessüm olup kendini hatırlatan, En temiz çocuk değil miydin? Hep beni dinleyen, benimse hiç dinlemediğim nazlı çocuk...Ne zaman hıçkırsam, duyardın sesimi.
Neden bilmem ama, bir kez olsun duymadım senin hıçkırık sesini. İçimi yakmadı sıcak gözyaşların. Senin de bana muhtaç olabileceğini hiç akıl etmedim. Üzdüm mü seni çocuk? İncittim mi istemeden? Unuttum seni aklımın en ücra köşesinde. Suçluyum... Öldürdüm seni de, hakkım olmasa bile. Kendi ölümlerimin azrailine teslim ettim hiç acımadan. Özür diliyorum senden şimdi nazlı çocuk. Konuş benimle. Hadi çocuğum. Hadi çocukluğum konuş benimle. Konuş yine eskisi gibi.Tıpkı senin çağlındaki benimle konuştuğun gibi... Gecelerinin uykusuzluğunda yalnız başına gezinen çocuk... Arkadaşım ol tekrar. Geç de olsa anladım benim için "ben" anlamına geldiğini. Hadi tıkama kulaklarını. Duy sesimi! Bak yüzüme ne olur. Uyan, aç gözlerini! Özledim seni. Yine oyna benimle. Güldür yüzümü yeniden ve al beni bunalmış rüyalarımdan, götür çocuk dünyana... Bak, başucunda gözlerini açmanı bekliyorum. Kapında çocukluğumu arıyorum.
Aç kapını, al beni de içeri. Unutmalıyım yaşamın en acı gerçekliğini seninle...
Affet beni. Affet ne olur.
Uyan.
Bekliyorum...Geç oldu ama anladım…
Kimse giderken götürmüyor sevgileri yanında
Yanılgılarımı yüzüme vurmayın,
İçimdeki çocuğun masal saatine denk geldi
Aşk!…
Anladım dedim ya….
Daha fazla yormayın…Ah küçük Hani kayboldu... Nereye gitti? Kafamı bu sefer sağa döndürdüm... Ah Yoongi şimdi de sen mi geldin... Ne kadar güzel gülümsüyorsun... Bu bir yerden tanıdık geldi sanki... Elimi tut kurtar beni... İçimde ki küçük kızda ağlıyor... Bana sevgini ver... Beni göğsüne çek... Yine o ateş gibi olan dudaklarını bana bastır... Tenimi yak... Kurtar beni Yoongi... Yalvarırım kurtar... Kurtar....
Yazar ağzından
Kapı kenarından kıza bakan bir çift göz. Kızın bu durumu hoşuna gitmişti belli ki. Yaptığı iğne kızı etkisiz hale getirmişti. Yoongi'ye gereken cezayı vericekti elbet ama biraz daha eğlenmeye devam edebilirdi. Kız etrafında sanki birileri varmış gibi konuşuyor gülüyordu adeta. Tamamen bir hasta haline gelmesi için elinden geleni yapabilecek bir kapasiteye sahipti bu adam. Kızın her hareketini kameraya çeken bu adam sonunda büyük bir zevk alacağını belli ediyordu. Kız ise hayali karakterler kuruyordu. Onlarla konuşuyordu. Daha 4. Gününü bile tamamlamamıştı bile. Bu denli olabileceğini kim bilebilirdi ki. Adam içeri girdi. Genç kız canavar görmüş gibi odada geri geri gitti. Halide yoktu ki karşı koymaya. Yine o eşsiz acıyı tatması gerektiğini biliyordu. "Yapma nolur yapma canım acıyor..." Kızın bu hâline gülümsedi. Kolundan tutup yine o iğneyi yaptı. Beynine zarar veren iğne... Kızın canı yanıyordu... Fazlasıyla...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INNOCENT BİTCH (+18)
FanfictionOh Hani; Yaşantısına göre güçlü bir kız. Başını eğmeden dik ve emin adımlarla yürüyen bir kız. Ama tek kaldığın da küçük bir çocuk misali ağlar. Min Yoongi; Zengin bir iş adamı. Sinirli ve bir o kadar da gülüşlerini iyi saklayan birisi. (03.07.2017...