Göğsümde bağladığım kollarımla öylece yere bakarken düşünüyordum. Ben Yoongi Hocanın odasından çıkacağım vakit kapının önünde bir kadınla karşılaşmıştım. Daha önce gittiğimiz kafede gördüğüm kadındı. Neyi oluyordu acaba? Kardeşi olmadığından kesinlikle emindim çünkü yüz benzerlikleri hiç yoktu. Sıradan bir arkadaş veya kuzeni olabilirdi. Ha bir de sevgilisi..
Açılan kapıyla asansörden çıkmış, koridor boyunca ilerlemiştim. Namjoon'a uğrayıp biraz da onunla ilgilenmeliydim. Odasının önüne gelip içeri girdiğimde uyuduğunu görünce duraksadım.
Madem uyuyordu hiç rahatsız etmeye gerek yoktu. Hazır Jungkook beni erkenden salmışken eve gidip sıcak bir duş alacaktım. Bakımsız gözükmek istemiyordum.
Bulunduğum kattan ayrılıp soyunma odasına giderken Jimin'le karşılaşmıştım. Elindeki pansuman malzemelerine bakılırsa onun çıkmasına biraz daha vardı. Fark ediyordum da bir hayli yorgun gözüküyordu.
"Ne bu halin? Üzerinden tır geçti sanki."
"Sorma, gece uyumadım, bugün de bayağı yoğundu. Başımı koyduğum yerde uyuyacağım artık."
Haline gülerken "Seokjin Hoca salmıyor mu?" diye sorduğumda dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana sallamıştı. Anlaşılan bugün kârlı olan bir bendim. Mi soo ne durumdaydı acaba?
"Bir iki kişinin daha pansumanı var, onları da hallettikten sonra çıkacağım. Sen ne zaman çıkıyorsun?"
"Üzerimi değişip çıkacağım. Jungkook Hoca'nın iyi tarafına denk geldim bugün."
Yüzünü asıp "Git madem." derken elimle omzuna hafiften vurdum. "Sen de çalış köle." dediğimde gözlerini devirmişti. Ardından gülümseyip el sallayarak ayrılmıştı yanımdan. Ee, yapacak bir şey yoktu. Hayat şartları...
••
Çalan alarmın sesiyle gözlerimi aralarken elimi komodinin üzerinde olan telefonuma götürüp herhangi bir tuşuna basarak susmasını sağlamıştım. Asla ilk alarmla kalkanlardan değildim. Bu yüzden on dakikanın ardından tekrar çalmış, tam anlamıyla uyanmama neden olmuştu.
Yatakta oturur pozisyona geldiğimde bakışlarım pencereyi bulmuştu. Hava neden böyle karanlık duruyordu? Sıcak yatağımdan ayrılıp pencereye vardığımda perdeyi çekince karşılaştığım manzara yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Siyah bulutların ev sahipliği yaptığı hava yağmurun habercisiydi.
Pencerenin önünden ayrılıp banyoya geçerek yüzümü yıkamış, aynadaki halime bakmıştım. Yeni uyandığımdan gözlerim hafiften şiş duruyordu. Sanırım bugün biraz makyaj yapacaktım..
Odaya geri döndüğümde direkt dolabın önüne geçmiştim. Hava kapalıydı ve büyük bir ihtimalle soğuktu. Bu yüzden beyaz, fazla kalın olmayan bir kazak, altına da açık ton kot pantolon seçmiştim. Yaptığım kombinleri pek takmıyordum. Ortaya karışık giyinmek her zaman daha iyi duruyordu.
Aynanın karşısına geçip yüz bakımımı yaptıktan sonra hafif bir makyajla son vermiştim. Kahvaltı yapmayacaktım. Hastanede bir şeyler atıştırırdım. Bu yüzden üzerimi giyinip evden çıkmıştım. İki üç dakika içerisinde otobüs durağına varacağımdan şemsiye almamıştım. Henüz yağmıyordu, umarım yağmazdı.
Telefondaki bildirimlere bakarak ilerlerken ekranına düşen su samlası başımı kaldırıp gökyüzüne doğru bakmama neden olmuştu. Gerçekten mi? Neden hep isteklerimin aksi oluyordu ki? Alt tarafı durağa gidene kadar yağmayacaktı!