'Hoşlanıyor o adam senden.'
Dakikalardır bakıştığım kahve bardağımı elime aldığımda ılk bir hal aldığını fark etmiştim. Mi soo'nun sözleri aklımdan çıkmıyordu. Yoongi'nin benden hoşlandığını söylemişti. Fakat.. bu olmazdı.
Tamam, Namjoon hastaneye düştüğünden beri bana iyi davranıyordu fakat yine de benden hoşlandığını sanmıyordum. Yoongi benim gibi çocuk kalmış birinden hoşlanmazdı.
Neden hoşlansın?
Neden hoşlanmasın?
Nefesimi dışarı üfleyip ellerimle yüzümü kapattım. Düşüncelerim içinde boğuluyordum. Beni bu durumdan bir Yoongi kurtarabilirdi. Kimsenin değil, direkt onun düşüncesi lazımdı bana ama gidip adama benden hoşlanıyor musun diye soramazdım..
"Eun soo?"
Bunu soracak cesaretim yoktu. Ya da alacak olduğum cevap için mi yoktu o cesaret bilemiyorum.
"Eun soo?"
Birinin masama kapı tıklatır gibi vurmasıyla kahvemde olan bakışlarımı çekip masamın yanına kadar gelmiş olan Yoongi'ye baktım. Nasıl bir soyutlanmışsam artık, sesini duymamış, hatta tanıyamamıştım.
"E-efendim?"
Hafiften çattığı kaşlarıyla bana bakarken "Bir sorun mu var?" diye sormuştu. Evet, bir sorun vardı ve beni fazlasıyla geriyordu. Yardım edebilecek tek kişi sensin ama yardım isteyemeyecek kadar cesaresizdim..
"Hayır.. bir şey yok.."
Tek kaşını kaldırıp "Peki." demiş, baş parmağıyla arkasını işaret ederek konuşmaya devam etmişti: "Saejin'i bul ve 5 dakika sonra 25 numaralı odaya gelin."
Başımı olumlu bir şekilde sallayıp "Tamam." demiştim. gözleri birkaç saniye bir şeyleri anlamak istermiş gibi yüzümde gezindikten sonra arkasını dönmüştü.
Gözden kaybolana kadar onu izledikten sonra ellerimi belime koydum. Saejin'i nerede bulacaktım ki? Kim bilir koca hastanenin neresindeydi. Üstelik beş dakika vermişti.
Vakit kaybetmemek adına dolu kalan kahve bardağımı yanından geçtiğim çöpe atıp koridora çıkmıştım. İlk olarak acil kısmına baksam iyi olacaktı. Telefon numarasını almadığım için biraz sıkıntılı bir durumdu.
Köşeyi döndüğümde danışmanın yanında gördüğüm bedenle rahat bir nefes aldım. Aferin, beni uğraştırmayacaktı.
Yanına vardığımda danışmada görevli olan Kwan da olmak üzere bakışları benden tarafı dönmüştü. İlk olarak kısa bir selam verdikten sonra bakışlarımı Saejin'in yüzüne sabitledim.
"25 numaralı odada olmamız gerekiyor."
"Tamam, geliyorum. Git sen."
Hafiften çattığım kaşlarımla ona baktıktan sonra arkamı dönmüştüm. Yanlarında kalacaktım sanki.
Koridoru geçip asansörlerin yanına vardığımda kucağında tuttuğu küçük ayısıyla merdivenlerden tek başına inen küçük bir kız çocuğu görmüştüm. Üç, dört yaşlarında gibiydi. Neden tek başınaydı?
Merdivenlerden inmesini beklerken beni fark ettiğinde duraksamıştı. Masum bir şekilde bana bakarken samimi bir şekilde gülümsedim. Fazlasıyla tatlı duruyordu.