-the hospices,a relaxing getaway-

342 43 54
                                    

Tamam beni affetmeyeceğini biliyordum

Ama kendimi bunu yapmak konusunda mecbur hissettim

Evet şu anda odanda oturuyorum ve senin bundan haberin bile yok

En son görüşmemizin üzerine haftalardır seni göremedim,bu haftasonu dayanamadım ve evine geldim.

Bu benim suçum değil!

Annen kek yapıyordu ve senin dışarıda olduğunu söyledi,odaya çıkmamı ve birazdan geleceğini lakin yüzünde bir çeşit üzüntü vardı,gülümsemesi zorakiydi ve güzel yüzü parılmıyordu

Odanda boş boş gezinmeye ve eşyalarını kurcalamaya başladım,kurcaladığım yerlerden biri iç çamaşırı dolabındı,üzgünüm.

Gitarını elime aldım ve biraz tıngırdattım,yerine bırakacağım sırada elime sert bir şey değdi,minik dokunuşlarla kavradım.Elime gelen nesne bir defterdi,kahverengi kapaklı güzel bir defterdi ve merakıma yenilip içini açtım

Özensiz bir yazıyla yazılmış yazılar vardı,bazılarının üstü çiziklenmişti.Şarkı adları üzerine dizilmiş metaforlar vardı ve tanrı (eğer varsa) şahidim ki hayatımda gördüğüm en güzel ve anlamlı sözlerdi.Büyülenmiş bir şekilde deftere bakakalmıştım.

Asla aklıma gelmeyecek şarkı adları vardı ve sözlerini dikkatlice okuduğumda kalbim acıdı.Yaşadığın tüm sıkıntılar buradaydı.Babanın alkol bağımlılığından bahsetmiştin mesela,yaşadığın yalnızlıktan,atlatamadığın problemlerinden...

Okudukça seni daha çok anlıyordum,yada anladığımı sanıyordum.Deftere kendimi tamamen kaptırdığım anda kapının açılış sesini duydum,minik adımlarla korkuluklara ilerledim ve merdivenlerden izlemeye başladım

İçeriye sen girdin,altında kahverengi bir pantalon üstünde de onu tamamlayan beyaz bir tişört vardı.Kapıyı açtığın anda kalbime bir kramp girdi,gözlerin kırmızı ve ıslaktı,mutfak önlüğüyle sana bakan annene baktın ve yere düştün.Bacaklarını kendine çekip kapının eşiğinde yüzünü gölgeledin.Hiç sesin çıkmadı,annen dizleri üzerine çöküp konuşman için yalvardı ve uzun bir aradan sonra tek bir cümle duyabildim

"Telefonum,onu kaybettim."

Tam o anda yemin ederim ki sana koşmak istedim,yerden kaldırıp sımsıkı sarılmak.Telefonun senin için çok önemliydi,biliyorum.Babanı kaybetmekten korkuyordun ve ona ulaşmanı sağlayan tek şey telefonundu.

"Anne,onu göremedim.Babam çok kötü durumda ama onu bana göstermediler"

Uzunca bir süre annene sarıldıktan sonra ayağa kalktın,üst kata doğru adımlamaya başladığında heyecandan elim ayağına dolaştı,hemen odana geri döndüm ve yatağına oturdum

Kapıyı aralayıp içeri girdiğinde ıslak gözlerin bir an büyüdü.Kısacık bir an baktın bana ve derhal odanı terketmemi söyledin.Yatağına oturmaya devam ettim ve seni izledim

Tam yanıma gelip sordun

"Odamı kurcalamadın değil mi?"

Ancak sesinden endişenin defteri görmem olduğunu anladım.Bu endişeyi ben de daha önce yaşamıştım.

"Hayır" diye mırıldandım sadece ve kalbimde bir parça güzel gözlerine bakabilme cesareti aradım

O cesareti bulduğum an dedim işte "çok güzelsin,Ross"

Bu muhtemelen dışarı yansıtamayacağım bir sesti.Eğer ki bu düşünceyi belli etseydim nadiren görme şansına sahip olduğum yüzünü asla görmeyebilirdim.

"Çık odamdan"

Beklenen ses gelmişti işte,zaten odanda kalmamı isteyip derdini anlatmanı beklemezdim.

Ayağa kalktım ve sana sarıldım.Şaşkınlığını yüzüne bakma gereği duymadan hissediyordum.Şu an hiçbir şey umrumda değildi,koskoca 8 yılın sonunda sana sarılıyordum işte,karşılık vermiyor olman benim için bir şeyi değiştirmezdi.

Kollarını çok hafifçe sarmıştın bana,bunu yalanlayamazdın.

Ama bana istediğim gibi karşılık vermedin Ryan,her zamanki gibi

"Çık odamdan"

2.tekrarında artık gitmem gerektiğini farkettim.Hızlı adımlarda kapı eşiğinden geçerken son kez başımı çevirip gözlüklerim üzerinden mırıldandım

"Her şey iyi olacak,Ross"

Ve o an ikimizde o defteri okuduğumun bilincindeydik.

Evinden ayrıldıktan sonra seni bir kez daha görünceye dek sarılmama verdiğin minik karşılığa tutundum



Hold Me Until I Die (Ryden) (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin