-losing the feeling-

254 37 169
                                    

Gözlerimi açtığımda hala hasır halının üzerindeydim,saat kaçtı? Ne olmuştu bana en son? Ne yapıyordum? Hiçbir şey aklımda değildi

Duvara tutunarak ayağa kalktım,en son hatırladığım evden çıkışındı,gerisi yoktu

Kaç saattir burada yatıyordum? Bu saate kadar kimse beni sormamış mıydı? Başım ağrıyordu,sırtımda bıçak saplanmış gibi bir acı vardı,bedenim tutulmuştu

Sinirle etrafıma bakındım,çektiğim fiziksel ve zihinsel acı sinir meydana getiriyordu.Sarsak bir halde telefonumu elime aldım,bir tane mesaj veya arama? Hiçbiri yoktu.Kimsenin umrunda değildim

Saatlerdir ölü gibi yatıyordum ama bir kişi bile beni merak etmemişti,sormamıştı.Salonun ortasında yere oturdum,telefonumu elime aldım ve bir anda kahkaha atmaya başladım

"Hayatımı sikeyim,kimsenin umrunda değilim"

Kahkahalarım şiddetlendi

"Bir kişi bile aramamış,mesaj bile atmamış.Ölseydim,bedenim çürüyecekti demek,kimsenin haberi bile olmayacaktı"

Kahkaha atmaktan içim acımıştı,telefonu elimde daha da sıktım,hasır halı vücumda kırmızılıklara ve yaralara neden olmuştu.Daha da kahkaha attım

"Güçsüz olmam,problemli olmam beni sevmemeniz anlamına mı geliyor? Bir kişi bile beni sormuyor. Hayranlarım varmış! Hayranlar bile bana ait değil! Onları bile benden çaldın Ross!"

Duraksadım,elimi bir tiyatro oyunundaki gibi havaya kaldırdım,tıpkı bir tiyatro oyuncusu gibi taklit yaptım

"Hayranlar,ah...Onlar yalnızca kızların ıslak hayallerine konu olan Ryan Ross için gelirler,insanlar her daim güzel olanı isterler ve o ben değilim."

Ellerimi dizlerim üzerine koydum ve başımı arasına gömdüm,bir an kahkaha atıp bir an ağlamaklı oluyordum

"İlk bana sarılmıyorlar,beni görmüyorlar"

(yazar notu: gerçek hayatta hayranlar ilk Brendon'a sarılmıyorlar)

"Ben,ben sanki görünmez oldum.Dünyada sanki yaşamıyor gibiyim"

Konu buraya nereden gelmişti bilmiyordum,bu saplantılı düşünceleri niye tekrar ediyordum,onlar aklıma neden geldi hiçbir fikrim yok.Aklımı kaybetmenin eşiğindeydim galiba

Gözüme masanın üzerinde duran vazo çarptı,onu dikkatlı bir şekilde elime aldım ve inceledim

"Bu vazo...Bu vazonun bile dünya üzerinde kapladığı yer daha büyük,bu lanet vazo bile benden daha çok sevgi hak ediyor!"

Elimde duran vazoyu sertçe kavradım ve tüm gücümle duvara fırlattım,gözlerimin önünde parçalanışını izledim

Vazo paramparçaydı,kendimi daha iyi hissediyordum.Bir anda çevik bir hareketle ayağa kalktım ve mutfağa ilerledim,kendime en sevdiğim klasik kahvemden yaptım.Onu sakince yudumlarken dışarıdan gelip geçen insanları izledim,onlara gülümsedim,bir kısmına el salladım ve selam verdim

İyiydim,kendimi iyi hissediyordum.Bu yaşadığım hafif bir esintiydi,fırtına değil.Henüz değil...

Kahvemi bitirip bulaşıkları yıkarken kapı açıldı,gözlerimi bulaştıktan ayrılmadan konuştum

"Hoşgeldin Spencer"

Gelenin Ryan olmayacağını biliyordum.

"Merhaba Brendon,nasıl geçti konuşma"

"Çok iyi geçti,paylaştık duygularımızı ve artık eskisi gibiyiz"

Bu kadar yalan bünyeme fazlaydı lakin Spencer'a kendimi açıklamak zorunda kalmaya yeğlerdim

Hold Me Until I Die (Ryden) (+)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin