Sabah güneş aydınlanmadan kalktım eski koltuğun üzerinde,üstüme özenle serilmiş yorganı hızla fırlattım.
Güneş doğmamıştı,geceye ay da sahip değildi artık.
Ayılmak için bir kahve hazırladım kendime,bugün konser ve röportaj vardı.Zor bir gün olacaktı.
Kahvemi içtikten sonra üşenmedim ve kahvaltıyı hazırladım,bir iki parça bir şey atıştırıp bıraktım.Ortalığı toparladım biraz,herkes uyuyordu.
Senin odanın kapısı açıktı,gizlice içeri süzüldüm.Uyurken izledim seni;aralık dudakların,gözlerini örten kirpiklerin,beyaz tenin ve alnını kapatan saçların...
Gülümsüyordun.
Uzun bir süre baktım sana,hiç ses etmeden.
Sonra hafifçe ayaklandım,sen hala mışıl mışıl uyuyordun.Kapıdan çıkmak üzereyken bir çocuk mızıklanmasına benzer sesler duydum ve anında yanına geldim
"Baba,neden bize bunu yaptın? Bir daha yapmacaksın değil mi? Lütfen,lütfen o şişeyi alma.Baba hayır! yalvarırım içme,seni bir kez daha kaybetmek istemiyorum"
Sesin gitgide inceliyordu,gülümseyen dudakların dümdüz bir hal almıştı,ellerin titriyordu
"Beni sevdin değil mi? Her baba oğlunu sever.Bak ben büyüdüm artık,liseyi bitirdim.Hayata tutunmak için çalışıyorum.Gittiğim için çok özür dilerim baba ama sen anneme zarar veriyordun,bana zarar veriyordun.Pişmansın değil mi? Bizi özledin değil mi?"
Durumun gitgide daha kötü bir hal alırken uyanman için sana dokundum ama bu işe yaramadı,omuzlarından kavrayıp seni sarsaladım.Gözlerini açtın ve ağlamaya başladın.Gözlerinden ip gibi sayısız yaşlar peşi sıra dökülmeye başladı.Hızla yataktan fırladın ve telefonu aldın.
Ne yapacağını anlayamaz halde sana bakarken hastaneyi aradın,saat sabahın 5.30'u iken.
Hattın ucunda hemşire olduğu tahmin ettiğim bir kadın sesi duyuldu.Ağlamanı bastırmaya çalışarak babanın halini sordun,kadın hiçbir gelişme olmadığını söyledi.Telefona 'tamam' diye fısıldayıp kapattın.
Telefonu masaya bıraktığın an gözyaşların durdu,bakışların boş bir hale geldi ve durgunlaştın.
Ben hala senin yatağında otururken geldin ve yatağın diğer ucuna oturdun.Ellerini kucağını üzerinde kavuştururken gözlerini halıya diktin.
Oturduğum yerden kalkıp hızla yanına geldim.Ellerini kucağından çekip hızla sana sarıldım ve sen de karşılık verdin,başını usulca omzuma gömüp derin derin nefes aldın
İşte,8 yaşındaki çocuk buradaydı yine.
Sana dakikalarca sarıldım,düşme diye sımsıkı tuttum seni ve bir baba edasıyla sırtını,başını okşadım.Derin derin nefeslerin iç çekmelere dönüştü ve bir anda kendini geri çektin.
"Teşekkürler dostum."
Bunu bilerek yapıyordun değil mi,'dostum' !
Buruk bir şekilde gülümsedim ve geri çekildim
"Kahvaltı hazır Ryan,hadi gel bir şeyler atıştır"
Seni hızla mutfağa bıraktım ve oturduğundan emin olduktan sonra diğerlerini uyandırmaya gittim.
Hep birlikte yemeğimizi yedikten sonra hazırlanıp,konserin olacağı alana gitmek için gelecek aracımızı bekledik.
Araç geldiğimde yanıma oturdun.Brent,Spencer'a saçma telefon oyununda yaptığı skoru gösteriyordu.İkisinin bizi duymadığından emin olduktan sonra kulağıma eğilip fısıldadın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hold Me Until I Die (Ryden) (+)
FanfictionÖlürsem lütfen güzel bir yere göm beni,arkamdan ağlamayacağını biliyorum.