⏳Chanyeol & Punch - Stay With Me
Holly Henry - Another Love
*Şimdi her bir dokunuşun ruhumun çığlık senfonisini dolduruyor kulaklarıma. Her bir nota ayrı bir haykırış, ayrı bir acı ve ayrı bir yara.*
6. BÖLÜM|"GÜN AY'DI"
Kimse bana sevmenin insanı bu denli canını yakabileceğini söylememişti, hiç kimse bana bu duyguya yakalanan insanların ruhlarında geçmeyen yaralar açacağından bahsetmemişti.
Sigara paketlerinde de olduğu gibi resimler konulmalıydı aslında göğsün hemen üstüne. Ama biz insanoğluyduk... Yine de umursamadan, bile bile o zehre ölümcül olsa da elimizi uzatıyorduk veya bırakıyorduk dipsiz bir kuyu misali karanlık, yabancı avuçlara yüreğimizi. Sonra o avuç acımasız bir katile dönüşüyordu ve gözünü tek bir defa bile kırpmadan ezip, küçültüp yok ediyordu kalbinizi.Her geçen gün biraz daha ölüyordunuz, çığlıklarınız batıyordu ruhunuza ve avuç içleriniz her defasında daha fazla kanıyordu. Bandın hiçbir faydası dokunmuyordu, merhemin ya da... Annenizin acınıza bıraktığı öpücüğün...
Çünkü artık kanadığınız kadar kanmıyorsunuz onlara. Büyüyorsunuz, büyüdünüz ve gerçeklerin o teninize üflediği soğukluğu dibine kadar yaşıyor, kalın giyseniz de, benzin döküp kendinizi tutuştursanız da; engelleyemiyordunuz, kaçamıyordunuz.
O soğukluğu tattın bir kere, atamazsın bir daha dilinden.
Engel olamazsın!
Dur diyemezsin!
Sesini duyuramaz, sözünüzü dinletemezsin durmadan kan pompalayan o salak organınıza.
Tebrikler!
Bok çukuruna battınız, buradan bir daha çıkamazsınız.
Ben Hazal Tunç, gurur nedir bilmeyen, bilmediği gibi de o beş duyu organını bir kalbe satmış enayi; şu bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında, üzerinde ince bir tişört ve bir hırkayla bankta sırılsıklam vaziyetteyken oturmuş Kuzey'i bekliyordum.
Kâküllerim, saçlarım yüzüme ve tir tir titrememe engel olamayan incecik kıyafetlerim bedenime yapışmıştı. Ve ben, donuyordum. İliklerime kadar işlemişti soğuk hava, kış geliyordu, belki de yakında kar. Bembeyaz karla kaplanacaktı Karahan adının aksine, insanlar evine kapanacaktı, ya da, kar topu oynayacaklardı. En güzelinden, en büyüğünden kardan adam yapıp, örgü atkı dolayacaklardı boynuna. Bazısı da elinde buram buram dumanı tüten bir kupa dolusu kahve ile pencerenin ardından sadece izleyecekti, tıpkı yağmur yağdığında benim her seferinde yaptığım gibi.
Sonbaharı daha çok severdim ben. Yağmur en çok o zaman yağardı çünkü. Yağmur damlasının toprakla ilk buluştuğu zamanda etrafa yaydığı o kokusunu soluya soluya nefes almayı severdim.
Diğer mevsimler benim için hiçbir anlam ifade etmiyordu. İyimser davranacak olursam ki eğer; en azından sonbahar kadar yaşamıyordum onları. Sonbaharda gökyüzünün her bir gözyaşını her defasında farklı farklı melekler usulca yer yüzüne indirirken bana diğer mevsimler haramdı.Gökyüzünün damlaları kutsaldı, bundan dolayı sonbahar; Karahan gibi bir şehirde çok daha başkaydı.
Ellerimi göğsümde bağladığım kollarıma sürterek ısınmaya çalıştım, dişlerim ardı ardısı kesilmeden titrerken yutkundum fakat kurumuş boğazım öyle acımıştı ki ikinci yutkunma isteğimi geri çevirmek zorunda kalmıştım. Ah Tanrım, üşüyordum. Neredeyse bir saat oluyordu burada oturalı. Amacım kendime işkence çektirmek falan değildi. Ben, ben sadece Kuzey'i dinliyordum. Okuldan sonra eve geldikten iki saat sonra Kuzey aramıştı! Kuzey beni aramış, Saraç'taki sahilde buluşmayı teklif ederek yeniden başlayabileceğimizi söylemiş, ardından tek kelime dahi etmeme izin vermeyerek yüzüme kapatmıştı telefonu. İlk birkaç dakika transa girmiştim, daha sonra dudaklarımın yukarıya kıvrılmasını ve gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Şoku atlatıp zihnimin kontrolünü elime almayı başarabildiğimde ise üzerime hiçbir şey geçirmeden, öylece incecik bir bir hırkayla, elimde sımsıkı tuttuğum telefonumla birlikte koşa koşa gelmiştim buraya kadar. Yolun ortasında gelmişti aklıma taksiye binmek fakat yanımda para yoktu. Bunun üstüne de güneşli hava yerine kendini sağanak yağmura bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐈𝐒𝐋𝐀𝐊 𝐊𝐄𝐋𝐄𝐁𝐄𝐊
ChickLitGökyüzünde uçuşurken yarın öleceğinden habersiz yarını istiyordu. Fakat bugünün ona aşık olduğunu tahmin edemedi. Yarına aşık kelebek; bugünün değerini hiç bilemedi.