BÖLÜM 14| "EKSİK BIRAKILANLAR"

239 19 6
                                    

Anna Blue - So Alone (Hazal'a ithafen)

Cem Adrian - Küçük Adam

*İnsanlığın annesi Havva, çocuklarının canları yanarken hiçbir şey yapmadan nasıl dayanabiliyordu?*

İyi okumalar ♡

14. BÖLÜM|"EKSİK BIRAKILANLAR"

Botlarımın bağcıklarını sıkı sıkı bağlayıp cüzdanımı ve telefonumu içine koyduğum küçük, suni deri sırt çantamı alarak Erez'in söylediği buluşma yerine gitmek üzere evden çıktım, işlek caddeye doğru yürümeye başladım.

Hava iyice soğuyordu ve bu soğukluk sevdiğim havaya kıyasla daha fazla üşütüyordu. Karahan'ın kışı sert geçmezdi; karı yine görürdü, sık yağmur yağar, geçen haberlerde izlediğim şehirler gibi sel oluşturacak kadar da yağmazdı.
Şimdi hafif hafif çiseliyordu ama birazdan şiddetini arttırması muhtemeldi. Yağmurda ıslanmayı seviyordum ama keyfim yerinde olsaydı belki şu an bir taksiye böylesine ihtiyaç duymaz, kollarımı iki yana açar dans ederdim. Fakat yalnızca başıma geçirdiğim beremi çekiştirip üşüyen kulaklarımı kapatmaya çalışıyorum.

Caddenin başına geldiğimde olduğum yerde durdum ve dört-beş araba kadar sonra bir taksi fark ettiğimde hiç beklemeden el kaldırdım. Muhtemelen dolu olduğundan hızında en ufak bir duraksama olmadan önümden geçip gitti. Çenem titremeye başladığında montun fermuarını sonuna kadar çekip yanaklarımdan aşağısını yakanın içine gömdüm ve ellerimi montun ceplerine soktum, ikinci bir taksi gelene kadar da çıkarmadım.

19'uma girmiştim. Ehliyet alma gibi bir niyetim olmadı hiç. Araba ilgimi çekmiyordu ama bu aralar fazlasıyla ihtiyacım oluyordu. Yürümeyi seviyordum, zorunda olmadıkça araç kullanmazdım fakat kış ayı buna mecbur bırakıyordu. Anne ve babamın şahsi araçları vardı. Annem yeni başlamıştı kullanmaya ve geçen aya kadar da annem için çalışan şoförümüz yapacak bir şeyi olmayınca işten ayrılmıştı. Çünkü bana sorulduğunda ben de istememiştim. Şimdi keşke reddetmeseydim diyordum.

Sarı araçlardan yeni bir tanesi tahminen sekiz dakika sonra gelip önümde durduğunda bir saniye olsun beklemeden kapının soğuk ve ıslak, metal kulpunu kendime çekip hızlıca açtım ve başımı eğerek koltuğa kurulup aynı hızla geri kapattım. İçerisinin sıcaklığıyla kasılan vücudum gevşemeye başladığında kafamdan bereyi çıkarırken şoföre gideceğim adresin konumunu veriyordum.

Silecekler cama düşen yağmur damlalarını savuruyordu ve yağmurun her düşüşünde çıkardığı ses içeriden duyuluyordu. Bu ses fazlasıyla hoşuma gittiğinde çantamı koltuğun yanına bırakıp arkama yaslandım ve yağmur sesini dinlerken başımı soluma çevirip camdan dışarıyı verdim bakışlarımı.

Aralığa girmiştik, cumartesi günündeydik ve bir hafta geçmişti her şeyin üzerinden. Bu süre zarfında kayda değer bir değişiklik ya da herhangi bir olay gelişmemişti. Okuldaysa her günüm aynı geçiyordu Tuğçe ve Serpil nedeniyle. Erez'le de pek konuşmuyor, onun isteği üzerine dikkatleri üzerimize çekmemeye özen gösteriyorduk. Kuzey'le sadece bir kez buluşmuştum ve sinemaya gitmiş, sonra yemek yemiştik. Her ne kadar beni seviyormuş gibi oynasa da gözlerim ve hislerim açıldığından sıkılıp, bunaldığını fark edebiliyordum. Bunu fırsat bilip eskisine göre daha güçlü hissettiğimden -gururumun içine ettiğimden- olsa gerek elini tutuyor, sürekli gülümsüyor, cilve yapıyor; ona nasıl oynanması gerektiğini öğretiyordum. Onun dışındaysa her şey monoton ilerlemişti.

Her nasılsa 12. sınıftaydım ve ders çalışmak oldukça zorluyordu; sıkılıyor, aklımı veremiyor, konsantre olamıyordum ve kaçış yolu olarak intikam ağırlıklı filmler izlemeye başlamış, artık dizilere vermiştim kendimi. Okuldan sonraki saatlerin nasıl geçtiğinin farkına varamıyordum fakat bundan şikayetçi değildim. Filmler hatta zevk veriyordu. Çünkü intikam alma isteğim her seferinde daha çok kabarıyordu. Filmin en aksiyonlu sahnesinde kaçıp gitmek istiyordum çoğu zaman. Kuzey'in, babası Oktay Levent'in yalvarmaları eşliğinde canlarına kast etmek istiyordum. Erez'in babasını türlü türlü karanlık ve ıssız labirentlerden geçip mahzenlerden kurtarmak istiyordum. Hem de tek başıma. Filmler gaz verme konusunda çok başarılılar, zor tutuyorum kendimi gerçekten sakin kalabilmek için. Bunun için bir yöntem bulmuştum. Yatağın içine girip yorganı başıma kadar çekiyor ve yorulana dek tepiniyordum. Tüm enerjimi attıktan sonra fazla uzun sürmeden uykuya dalıyordum zaten.

𝐈𝐒𝐋𝐀𝐊 𝐊𝐄𝐋𝐄𝐁𝐄𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin