BÖLÜM 9| "RAF TOZLARI"

744 168 44
                                    

İyi okumalar

Bts - N. O

Yedinci Ev - Aşkının Huzurunda

Marine Kaye -Freeze You Out

*Ruhumu yıkarsam rahatlar mı hislerim?*

9. BÖLÜM|"RAF TOZLARI"

Ahşap kapının endişe ile art arda üç kez vurulduğu o tok ve şiddetli sesini hem işitiyorken hem de o sert yumruk darbeleri her vuruluşunda göğsüme iniyordu sanki. Elini çektiği belim boşta kaldığı sırada beni tam anlamıyla boşluğa düşürdüğünün farkında değildi. Bedenime değen göğsünün sımsıcak ettiği vücudum o gittikten saliseler sonrasında yeri soğuk bir ürpertiyle kasıp kavrulduğunda bayılmak üzere olduğumu düşündüm. Tutunacak bir yer aradım etrafımda fakat bunun için hiçbir şey yoktu. Gerçekten çok dirensem de ayaklarımın bitkin bedenimi daha fazla tutacak kadar enerjisi kalmamıştı. Çöktüm öylece olduğum halının üzerine.

Bu, benim için fazlaydı.

Bu sadece on sekiz yaşındaki bir genç kız için oldukça fazlaydı.

Ve ne biliyor musunuz?

Diyemiyorsunuz 'artık yeter' diye. Hayatın kulakları sağırdı duymuyordu. Ya da; sağır rolünü çok iyi oynuyordu. Üzerime doldurduğu değil boşalttığı bu kadar yükün en azından bir kısmını almasını istiyordum. Çok muydu?
Daha sadece lise son sınıf öğrencisine böylesine bonkör olunabilecek kadar acımazsızca davranılmamalıydı hayat.

Hıçkırıklarım birbir boğazıma dizildiğinde bu kez kendimi, sınırlarımı, hissimi zorlamadım. Şimdi yolunda ölebilecek kadar çok sevdiğim çocuktan ölesiye nefret edebilecek hâle gelmişken ona karşı nasıl, onu seviyormuş gibi davranabilirdim? Gözlerim nasıl becerebilirdi aşk dolu bakmayı, ha?

Ona, oraya, evine, Kuzey'e gitmek zorundaydım. Başka herhangi bir seçeneğim yoktu. Ah, şansa baksanıza. Bu kez önüme tek şıklısından gelmişti. Geri çevirme gibi bir lüksüm söz konusu bile değildi. Boş bırakırsam, o boşluk bizim cesetlerimizle dolacaktı. Bunu biliyordum. Her şey apaçık ortadaydı ama yine de 'başka bir yolu yok muydu bunun' demekten alamıyordum kendimi.

"Olmalı,"diye fısıldadım hıçkıra hıçkıra. "Olmalı."

Delirmiş gibi bu altı harflik kelime tekrar tekrar dudaklarımdan dökülürken durumun benim için olan vahimiyeti canımı ve hislerimi baş edilemez raddeye getirirken çığlık attım. "Olmalı!" Sol
yanımdaki yarı açık kapının bir erkek bedeniyle itilerek sonuna kadar açıldığını gördüğüm esnada hâlâ ağlıyor ve durmadan o sözcüğü dillendiriyordum. Her iki eliyle omuzlarımdan tutup beni yerden kaldırmaya çalışan Furkan "Tamam, tamam. Şş,"diye mırıldadı yatıştırıcı bir tınıyla fakat altında yatan endişe ve telaş asla kendini saklayamamıştı. "Hadi kalk Hazal. Bak, ben geldim."

Ona doladığım kollarımı kendine çekerek beni koltuğa oturttuğunda başımı göğsüne yaslatıp saçlarımda gezdirdi parmaklarını. Yüzüme eğilen bakışları halime bakarken diğer parmaklarıyla da gözyaşlarımı siliyordu. İçeriye düşeceğinden korkar bir şekilde elinde sıkı sıkıya tuttuğu bir bardak su ile Erez girdiğinde bana doğru geldi ama bana vermek yerine Furkan'a uzattı. Furkan bardağı avucuna alıp duruşunu düzeltip kıpırdandığında ağlamaya devam eden benim dudaklarıma değdirdi bardağın kenarını. Camın ve suyun soğukluğu yüzünden irkilen dudaklarım itiraz etmek iste bile onları araladığım gibi suyun içeri süzülmesine izin vermekle beraber birkaç yudumunu yuttum. Bardağı çektikten sonra Erez'e alması için ona geri verdiğinde aldı, Furkan'la aralarında geçen saniyelik, ufak bir bakışmayla anlaşma sağladıktan sonra odadan çıktı.

𝐈𝐒𝐋𝐀𝐊 𝐊𝐄𝐋𝐄𝐁𝐄𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin