BÖLÜM 8| "GEÇECEK"

1.6K 287 204
                                    

Boy Epic - Wicked

Cem Adrian - Geçecek

The White Birch - Breathe

*Dizlerimin üstüne düşersem, bir yıldız isterim düşlerimde. Görmek istiyorum düşse bile parlamaya nasıl devam ettiğini, yalnız kaldığı halde hâlâ nasıl savaşabildiğini.*

iyi okumalar♡

8. BÖLÜM| "GEÇECEK"

Üşüyordum. Çok, çok soğuktu. Ve üşümek hiç bu kadar sözlük anlamının hüsranına uğramamıştı. Hiç böylesine aşağılanmamıştı. Hiç bu kadar basit kalmamıştı bir insanın teninde. Sadece bedenim miydi donan yoksa sadece sarkıtların bir bir aşağıya uzandığı hislerim miydi buz tutan?

Ben geçmişim ve geleceğime kadar üşürken cayır cayır yanan yüreğim neyin nesiydi?

Acı içinde haşlanan canım ve yukarı doğru süzülen buhar gözyaşlarım değilse başka ne olabilirdi?

Dokunmayın dediğim siyah hayallerimi uçuruma iten o karanlık, yabancı eller dolanmış şimdi umuduma, boğazıma oturan yumrulardan çok gerçeklerin ağır yükü yer almış orada. Yüreğimi ortadan ikiye ayırmış ve her iki parçanın iç kısmına diken yerleştirmiş, yeniden birleşmek istediğinde ne kadar birbirine yaklaşırsa o kadar kanatsın, acıtsın canımı diye.

Avucumda yanık kokan geçmişin, paslanmaz hatıralarının külleri ve geleceğin hayallerime çentik atarken ruhumun üzerinde bıraktığı derin parmak izleri.

Bunu bana yapan harf harf alnıma kaderimi çizdiği kalem tutan hayatın kirli ve kanlı elleri.

İçine düştüğüm boşluk yalnızca bundan ibaret olamazdı. Ya ben bu boşluk için fazla doluydum ya da boşluğa düşebilecek kadar bir varlığım bile yoktu. Tek bildiğim bana yüklenen yükün omuzlarımı uyuşturduğuydu. Omuzlarım çökmüştü yenilgiyle, gözlerim karşıda duvara bakıyor, dudaklarım düz bir çizgi şeklinde, saçlarım karma karışık, yatağın içinde ruhsuzca oturan bedenim güçsüz düşmüş, göz kapaklarım bir kapanıp bir açılıyordu. Her an bilincimi uykusuzluktan rüya alemine emanet edecekmişim gibi geliyordu fakat yeri göğü inletecek desibelde yumruklanan kapı inada binmiş gibi gürültüyle sarsılıyordu.

"Hazal, aç kapıyı!"

Göz altım aralıksız ağladığım beş saatin sonunda gözyaşımın bıraktığı tuzuyla gerinmişti ve boğazımla gırtlağım arasında yanma hissediyordum. Tabii sadece yanan sadece orasıyla kalmıyordu; içime kar yağsa, litrelerce buzlu su bitirsem bile geçmezdi, geçmeyecekti yüreğimdeki tutuşma. Ruhumu saran alevler mesela, onlar hiçbir zaman sönmeyecekti. Belki de daha da büyüyecekti o ateş yeni acılara gebe kaderim yüzünden.

"Hazal, aç dedim! Kapıyı kırmak zorunda bırakma beni!"

Gece işittiğim birkaç cümlenin ardından sağır olan kulaklarım göz pınarlarımdan yaşanacak korkunç bir fırtınanın habercisiydi. Boğazımdan kopan o acı feryat  işlevine geri dönmüş duyma organımın içinde yeniden yeşeriyor gibiydi. Gözlerimin önünde sancıyla kıvranan bir beden, kulaklarımda hayali çığlıklar. Bu benden başkası değildi.

𝐈𝐒𝐋𝐀𝐊 𝐊𝐄𝐋𝐄𝐁𝐄𝐊Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin