2

129 7 0
                                    

~Yoongi

   Asansör kapısı açıldığında bildiğim odaya yürüdüm. Aşağıda insanların garip bakışlarına maruz kalmıştım. Odanın kapısına geldiğimde bizi içeri alacak bir sekreter olmadığını fark ettim. Tam kapıya yönelmiştim ki Namjoon ve Seokjin üstünü başını düzeltir bir halde heyecanla açtılar kapıyı.

"Hoş geld... ne oldu size?"

"İçeri geçseydik bir önce."

   Kapıyı açtı ve hep beraber odasına geçtik. Jungkook ve Jimin sadece susuyordu. Bir kızdan dayak yediklerini söyleyemeyeceklerdi. Ama benim için o kadar önemli değildi gurur meselesi. Sonuçta karşımdaki duranlar her şeyimi bilirlerdi.

   Koltuklara yerleştiğimizde Namjoon masasına yaslanmıştı ve Seokjin de yanında ayakta dikiliyordu.

"Daha susmalı mıyım yoksa anlatacak mısın?"

"Namjoon' a katılıyorum. Hangi şerefsiz yaptı."

   Yanımda oturan iki kişiye baktım. Konuşmayacaklardı o yüzden ben devam ettim.

"Şerefsiz demek için fazla güzeldi."

"Ne saçmalıyorsun Yoongi."

"Saçmalamıyorum Namjoon. Bizi bir kız dövdü. Hemde altında dar bir etek olmasına rağmen."

"Onu taciz mi ettin Yoongi?..."

   Seokjin kendinden emin konuşmuştu. Pekala, biraz öyle olmuş olabilir.

"Sadece kartımı verdim."

"Ve ona bir gece teklif ettin değil mi? Hani çocukça huyları bir kenara bırakacaktın."

   Namjoon böyle söylediğinde sustum. Bu sefer Jimin konuşmak için toparlandı.

"Hayır, biz istedik. Bir iddiaya girmiştik ve kaybetmişti. Biz de biraz eğlenmek istedik. Arar falan eğleniriz belki demiştik."

"Sekreterimi çağırıyorum size pansuman yapsın."

   Telefonunu eline aldıktan sonra birkaç şeye tıkladı ve telefonu kulağına götürdü. Biraz bekledikten sonra konuştu.

"Gelirken ilk yardım çantasını da getir..."

   Sesi mahcup çıkıyordu. Halimize üzülmüştü belli. Üç yıl sonra beraber toplanıyoruz ve bizi dayak yemiş bir halde buluyorlar. Ben olsam ben de şaşırırdım.

   Kapı sesiyle bakışlarını üzerimizden çektiler. Kısa bir süre sonra da Seokjin kapıyı açmaya gitti. Kapı açıldı ve içeri bir kız girdi. Hayır, yalnızca bir kız değil bu bizi döven bir kız. Elindeki tepsiyi alan Seokjin masaya bıraktı ve yanımıza oturdu. Kız ilk yardım çantasını alarak Namjoon' un yanına gitti.

"Efendim istedikleriniz."

   Eliyle bizi işaret etti ve kısa bir emir verdi.

"Pansuman yap."

"Tabi ef-"

   Bize doğru dönmüştü ki bir an durdu. Karşımda ağzı bir karış açık bir halde duruyordu. Bizi beklemiyordu, ben de onun burada olabileceğini düşünmemiştim. Ödeşme sırası bendeydi. Onu bu kadar kısa bir sürede bulacağımı nereden bilebilirdim ki.

   Yavaş adımlarla yaklaştı ve çantayı masaya bıraktı eli titriyordu. Çantadan çıkardığı malzemeleri yavaşça masaya bırakıyordu. Temizlemek için bir pamuk aldı ve ilaç döküp yaramın üstünde yavaşça gezdirmeye başladı. Ben de kafamı koltuğa yaslayarak gözlerimi yumdum.

"A-ah. Acıyor, bastırmasana." Acımamıştı.

"B-ben çok üzgünüm. Şey... bastırmamıştım da" Kafamı kaldırdım ve suratına baktım.

"Bana yalancı mı diyorsun?"

"Y-yoo. Hayır!"

   Temizleme işi bitmişti ve sürmek için bir kreme uzandı kremi çubuklu pamuğa (y/n: benim deyişimle kulak temizleyici :d) sürecekti ki titreyen ellerinin arasından kayıp düştü ikisi de. Eli ayağına dolanmış düzeltmeye çalışıyordu.

"Eylül iyi misin?"

   Seokjin yanına geldi ve yardım etti ona. Kafasını olumlu anlamda salladı. İyi değildi, korkuyordu.

"Gerisini ben hallederim, endişelenme."

"Sorun değil. Elimden kaydı bir anda işte."

   Kaldığı yerden devam etti. O sırada Namjoon bize tekrar sordu.
  
"Kaldığımız yerden devam edelim değil mi? Şimdi bana her şeyi anlatın. Bu arada Eylül sen çıkabilirsin."

"Peki izninizle."

"Dursun, pek yabancı sayılmaz zaten."

   Jungkook ona sinirlenmişti. Neden sinirlenmesin ki. Bir kızdan dayak yemişti. Şimdi onu ifşalamak istiyordu. Ben de istiyordum ama kendi yöntemlerimle.

"Ne saçmalıyorsun Jungkook." Sustu...

"Sen söyle Jimin."

   Namjoon hala sakindi. Bu sırada Eylül' e devam etmesini gösteren bir işaret yaptı. Pansumana kaldığı yerden devam etti o da.

"Biriniz hemen söyleyin yoksa bir kere daha ben döveceğim."

"Yok bir şey." Aferin Jimin.

"Bu kadar saçmalık yeter. Ben soruyorum, en büyüğünüz olarak bana adam akıllı cevap vereceksiniz. Hangi piç yaptı bunu?"

"Haklısın, tam bir piç."

   Gözlerinin içine bakarak söylemiştim. Kafasını eğdi ve susmaya devam etti. Seokjin tekrar bir soru yöneltti.

"Yoongi kim yaptı, tanıyor muyuz?"

"Kim yaptı? Güzel soru. Ama bu odadakilerden hangisi desen şüpheli listesindeki isimler azalabilirdi."

"Ne? Kendi kendinizi dövmediniz herhalde."

   Tam da Namjoon dan beklenen bir cevap. Biz zaten dar etek giyip birbirimize kartvizitimizi veren insanlarız. Bana pansuman yaptığı elini elimin tersiyle ittirip doğruldum.

"Aynen öyle oldu."

   Beni bırakıp Jimin' in yanına gitti ve bu sefer de ona pansuman yapmaya başladı.

"Bakın üç yıl sonra bir araya geldik. Kelime oyunlarını bırakın artık. Bu gereksiz şeye zaman harcamak gibi bir niyetim yok."

"Namjoon, Namjoon, Namjoon. Dostunu yakın, düşmanını daha yakın tut demişler. Ve ben düşmanımı istiyorum."

"Kelime oyunlarını bırakmanı söylemiştim."

"Bu kız yaptı."

   Aptal Jungkook. Bu yüzden en başından bu çocuğu susturmalıydım.

"N-ne?"

   Bir ağızdan söyledi Seokjin ve Namjoon. Şimdi olayı toparlamalıydım. Kıza baktım ve kafasını eğmiş bekliyordu. Böyle basit bir kız üçümüzü nasıl dövebilmişti aklım ermiyordu.

"Evet, düşmanımı yakınımda istiyorum Namjoon. Bana söz verdiğin çalışan temin etme meselesi. Eylül' ü istiyorum..."

***Bir sürü taslak hikaye yazdım ve ilerledikçe hepsi saçma sapan hallere girmeye başladı. Bu yüzden diyorum ki; saçmaladığım anda söyleyin ben de hatalarımı düzeltmeye çalışayım.***

Kara KuşakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin